TMMOB Çevre Mühendisleri Uyarıyor: "Türkiye Su Fakiri Ülkeler Sınıfında!"
Dünya Su Günü'nde dünyanın 2030 yılında su rezervlerinin azalacağı Türkiye'nin de Su Fakiri ülkeler sınıfında olduğunu vurgulayan TMMOB Çevre Mühendisleri Odası İzmir rapor yayımladı.
Doğal afetlerle mücadele eden Türkiye’de 22 Mart Dünya Su Günü nedeniyle, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Çevre Mühendisleri Odası İzmir Şubesi tarafından açıklanan su raporu, ülke genelinde su kıtlığının kapıda olduğuna işaret etti. Çevre Mühendisleri Odası Su Raporu’nda, “Yıllık tüketilebilir su potansiyeli 112 milyar m3 olan ülkemizde kişi başına tüketilebilir su potansiyeli 1.519 m3 civarında olup, bu değer “su azlığı” yaşanan bir ülke olduğumuzu ve bu değerin 2030 yılında 1000 m3 olacağı öngörülmektedir. Bu veriler “Su fakiri” ülkeler sınıfında olduğumuzu göstermektedir” vurgusu yapıldı.
2023 yılı Su Günü Teması, ‘Ortaklıklar ve İşbirliği Yoluyla Değişimi Hızlandırmak’ olarak belirlendi. 1992 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından yaşamın temel kaynağı olan suyun önemine dikkat çekmek, su sorunu, su kıtlığı konusunda farkındalık oluşması amacıyla ‘22 Mart’ı Su Günü olarak ilan etti. TMMOB Çevre Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Su Günü Raporu’nda yaşam kaynağımızın tükendiğine, önlem alınmaz ise büyük sorunlar yaşanacağına dikkat çekti. Raporda, dünya nüfusunun yüzde 40’lık bir bölümünün, 2030 yılında su kısıtı ile karşı karşıya kalabileceğine dikkat çekildi. Uzmanlar, Türkiye’nin acil önlem ve tedbir alınmadığı takdirde deprem ve sel doğal afetlerinin meydana gelmesinin ardından yakın gelecekte yeni afetlere ve çevresel sorunlara gebe olduğuna dikkat çekiyor. Çevre Mühendisleri Odası İzmir Şubesi, 22 Mart Dünya Su Günü Raporu’nda ‘su kıtlığı kapıda’ vurgusu yaparak uyarılarda bulundu.
Tüketilebilir Su Potansiyelimiz Azalıyor!
Raporda, yıllık tüketilebilir su potansiyelinin 112 milyar m3 olan Türkiye’de kişi başına tüketilebilir su potansiyelinin 1.519 m3 civarında olduğu, bu değerin ülkenin “su azlığı” yaşanan bir ülke olduğuna işaret ettiği belirtildi. 2030 yılında bu değerin 1000 m3 seviyesine ineceğinin tahmin edildiği, Türkiye’nin “su fakiri” ülkeler sınıfında olduğu ifade edildi.
Yüzeysel Suların Yaklaşık %70‘i, Yeraltı Sularının %40’ı Kirli!
Her yıl Su Günü’nde kurumların gerçekleştirdiği faaliyetlerde suyun yaşamsal önemi vurgulanmasına karşın su miktarı ve kalitesine yönelik artan tehditler; kısıtlı su kaynaklarının ve mevcut kirliliğin görmezden gelindiğine işaret eden TMMOB Çevre Mühendisleri Odası İzmir Şubesi, “Ülkemizdeki kentleşme, sanayi, madencilik, tarım ve diğer yatırım süreçleri ile ilgili politika ve uygulamalara baktığımızda; arazi planlamasının yapılmadığı, orman alanları, doğal karakteri korunması gereken alanlar, meralar, tarım, alanları ve sulak alanların kaybedildiği, vasfının yitirildiği, doğal varlıklarımızın tahrip edilerek yok edildiği “ekolojik yıkım” olarak tanımladığımız bir süreçte; 25 su havzasında yüzeysel sularımızın yaklaşık %70‘inin, yeraltı sularımızın %40’ının kirli olduğu bilimsel veriler ve kamunun raporları ile ortaya çıkmaktadır. Nüfus artışı, kentleşme, sanayileşme, doğal varlıkların kontrolsüz tüketimi, ormansızlaşma ile birlikte ve buna bağlı olarak ortaya çıkan iklim değişikliği süreçlerinin getirdiği baskılar nedeni ile su kısıtlılığının artması, kaynakların tükenmesi, kirlilik, aşırı doğa olayları Dünyada ve ülkemizde de yaşam için tehdit oluşturmaktadır” tespitlerinde bulundu.
“Yaşamı, suyu korumak mesleki ve kamusal sorumluluktur”
Suyun, tüm canlıların yaşamı için vazgeçilmez doğal bir hak olduğunun unutulmaması gerektiğine dikkat çeken Çevre Mühendisleri Odası İzmir Şubesi’nin su kıtlığına karşı çözüm önerileri şöyle:
Suyu “doğal hak” olmaktan çıkarıp, “ticari bir mal” haline getirerek sermayeye, küresel piyasaya açan politikalardan vazgeçilmelidir.
Betona ve ranta dayalı kentleşme ve büyüme politikaları terk edilmelidir.
Kentlerimiz doğayla ve iklimle uyumlu, afetlere dirençli hale dönüştürülmelidir.
Su havzalarının korunması sürecinde kentleşme, sanayi, tarım, madencilik ve diğer faaliyetlerde alan kullanımlarının değişmesi, ormansızlaşma ve bu faaliyetlerin getirdiği çevresel risklerin de yönetilmesi gerekmektedir.
Kentleşme, sanayi, madencilik ve diğer faaliyetlerin alan seçimi planlanması ve denetim süreçleri de en önemli bileşenlerdendir. Planlama, yönetim ve denetim sürecine ilave olarak, suyu en çok kullanan tarım ve sanayi sektöründe de kontrolsüz tüketimin önüne geçilmesi, ürün ve üretim deseninin su ihtiyacına göre planlanması, suyun yeniden kullanımı, proseste dönüşüm, arıtılmış atıksuların değerlendirilmesine yönelik süreçlerin değerlendirilmesi, yapılar ve planlamalar ölçeğinde su tüketimini azaltacak tedbirler ile birlikte, yağmur suyu hasadı gibi yöntemler ile suyun verimli kullanımına yönelik çalışmalar geliştirilmelidir.
Kamu mülkiyeti temelinde örgütlenmiş, ulusal planlama çerçevesinde yerel kalkınmayı hedefleyen, her bireyin suya erişimine olanak sağlayan, eşitsizlikleri de ortadan kaldırarak, doğayla barışık yatırımı önemseyen ulusal su politikaları hayata geçirilmelidir.
Suyun yönetiminden sorumlu kurumlar koordinasyon ve işbirliği içerisinde çalışmalıdır.
Tüm kurumlarda; Çevre Mühendisliği mesleği başta olmak üzere ilgili diğer meslek disiplinlerinden oluşan liyakatli kadrolar ile bilim ve mühendislik temelinde proje ve uygulamalar geliştirilmelidir. (BSHA-Bilim Ve Sağlık Haber Ajansı)