Ergül Tosun
İtalya’da savaş sonrası edebiyatının iz bırakan soluklarından biriydi Elsa Morante. zorlukların en zorba günlerine, sonrasındaysa tüm dünyayı dalgalandıran 68 dönemine tanıklık etmiş yazar, Arturo’nun Adası, Ve Tarih Devam Ediyor, Endülüs Şalı gibi eserleriyle çağının gerçekliğine kendine özgü gizemli ve lirik üslubuyla ayna tutmuştu.Bireysel yazgısında yolunun kesiştiği pek çok insan da yasını tutacaktı Morante’nin. Bunların arasında akla ilk gelecek isim, 20. yüzyıl edebiyatına damgasını vuran bir başka yazar...1936’da, 24 yaşındayken tanıştığı, 20 yılı aşkın evli kaldığı, hayatlarına başka insanlar girse de ömrünün sonuna kadar aralarındaki o tuhaf bağın asla tam olarak kopmadığı Alberto Moravia.
ÇALKANTILI VE TUTKULU1941’de evlenen Morante ile Moravia’nın inişli çıkışlı aşkları, tıpkı bir başka yazar çiftin, Fitzgerald’larınki gibi dillere destandı. Çalkantılı ve tutkuluydu; kaçışlar ve geri dönüşler, kopmalar ve yeniden yakınlaşmalar, çığrından çıkan kavgalar ve barışmaların imlediği, kimi zaman saplantılı denilebilecek bir birliktelikti onlarınki.
Elsa MoranteELSA'NIN SARSAN ÖLÜM HABERİ1962’de yollarını tümden ayırmaya karar vermişti çift; Morante’nin bir süredir âşık olduğu Amerikalı ressam Bill Morrow’un intihar ettiği seneydi bu. Moravia ise sonraki 20 yılını Dacia Maraini’yle paylaşacaktı. Morante, 1950’lerin başında Luchino Visconti’ye de büyük bir aşk beslemişti, Moravia ise ömrünün sonlarına doğru Carmen Llera’yla yolunu birleştirecekti. Ancak her ne kadar hayatlarını ayrıştırmaya karar vermiş olsalar da, Elsa’nın ölüm haberi sarsacaktı Alberto’yu.
Alberto MoraviaMoravia Elsa'ı şöyle anlatıyor;"HUZURLA GÜLÜMSEYEN BİR SURAT""Elsa’nın ölümünü, gazete için bir haberi araştırmak üzere gittiğim Bonn’dayken, Almanya’da öğrendim. Kıştı, çok kar yağmıştı. Otele edilen bir telefonla geldi ölüm haberi. Ardından dışarı çıktım, karda uzun uzun yürüdüm. Sarsılmıştım ve yoğun duygularımı kış gününün buzlarıyla dağıtmaya çalışıyordum. Cenaze için Roma’ya döndüm, tabuta yatırılmış cesedi görmeye gittim. Elsa’nın suratı son yıllarda değişmiş, hüzünlü bir yaşlı kadının çehresine dönüşmüştü. Ölümle birlikte ise neredeyse çocuksu bir görünüm almıştı tekrar, huzurlu, hatta belli belirsiz gülümseyen bir surat."ARTURO'NUN ADASI
KORKULARIN İÇTENLİKLE YANSITILDIĞI ROMANArturo, eve pek az uğrayan babası, köpeği ve küçük kayığıyla birlikte Procida Adası’nda, vakti zamanında görkemli olan köhne bir evde izole bir yaşam süren bir gençtir. Gündüzleri adanın yemyeşil doğasında gezinerek, akşamları büyük keşif yolculukları ve gizemli Doğu hakkında kitaplar okuyarak vakit geçirmekten hoşlanır.Ancak babası günün birinde, Napoli’nin kenar mahallesinden genç bir kadınla dönüp onunla evlenir ve evin dinamikleri değişir. Arturo çok geçmeden dünyanın hayal ettiği cennet gibi olmadığını keşfeder.1957’de Strega Ödülü’ne layık görülen Arturo’nun Adası, İtalya’daki faşist rejimin siyasetten kültüre, sanattan mimariye, eğitimden müziğe, edebiyattan dile yaşamın her alanında kendini hissettirdiği bir dönemde yaşamış Elsa Morante’nin iç dünyasını, sıkıntılarını, kaygılarını ve korkularını içtenlikle yansıttığı en önemli yapıtıdır.



