Hayatta karşılaştığımız olaylar, yaptığımız seçimler ve bize sunulan fırsatlar çoğu zaman bir denge içinde ilerler. Ancak bu dengenin nasıl işlediğini anlamak için 'nasip,' 'kısmet' ve 'rızık' kavramlarını derinlemesine incelemek gerekir.
Nasip, hedeflerimize ulaşmak için ödediğimiz bedellerin karşılığıdır. Bireyin bir hedefe ulaşırken sarf ettiği çaba, gösterdiği fedakârlık ve döktüğü alın teriyle doğrudan bağlantılıdır. Hak edilen ve kazanılan şeyleri ifade eder.
Örneğin, uzun yıllar boyunca tıp fakültesini kazanmak için sabah akşam çalışan bir öğrenci düşünelim. Arkadaşlarının oyun davetlerini geri çevirmiş, derslerine odaklanmış ve sonunda doktor olma hayalini gerçekleştirmiş. Bu, onun nasibidir; çünkü ödediği bedel, onu hedefine ulaştırmıştır.
Necm Suresi’nin 39. ayeti, çabanın önemini vurgular. İnsan, emek verdiği ölçüde karşılık bulur ve nasibini kazanır. Bu ayet, bireysel çabaların ilahi düzenle nasıl örtüştüğünü açıkça ifade eder."
Kısmet;
Kısmet, hedef dışında yapılan iyilikler ve ödenen bedellerin getirdiği beklenmedik kazançlardır. Kısmet, hayatın bize sunduğu iyilikler ve fırsatlarla ilgilidir. Nasip ise hedeflerimize ulaşmak için sarf ettiğimiz çabaya dayalıdır.
Örneğin, düzenli spor yapmak bir insanın nasibi olabilir; çünkü bu, kişinin kendi çabasıyla elde ettiği bir kazanımdır. Ancak spor salonuna giderken başkalarına yardım etmek veya birine iyilik yapmak, kısmeti artırır ve hayatı daha bereketli hale getirir.
Hayatta bazen bir kişinin bilgiden faydalanamaması, kısmet eksikliğini gösterebilir. Eğer bir bilgiyi aktarmaya çalışırken sürekli engellerle karşılaşıyorsanız, bu durum dinleyenin nasipsizliğiyle ilgili olabilir.
Yine de bu bilgiyi paylaşmanız gerekiyorsa, farklı yöntemler denemekte fayda vardır. Ancak, konuşma sırasında konu sürekli dağılıyor ve bilgiye odaklanmak mümkün olmuyorsa, bu durum o bilgiyi paylaşmanın hayırlı olmayabileceğini düşündürebilir. Bazen doğru bilgi, doğru zamanda ve doğru kişiye ulaştığında anlam kazanır.
En’âm Suresi’nin 97. ayeti bu konuya ışık tutar:
"Karanlıklar içinde yol bulmanız için yıldızları hizmetinize veren O'dur. Bilgiden nasipli bir topluluk için ayetleri ayrıntılı kıldık."
Nasip ve Kısmetin Hayata Etkisi
Nasiple yukarı çıkarsınız, kısmetle yüksekte kalırsınız. Önce çabalayarak nasibinizi kazanırsınız; bu nasiple insanlara yardım ettiğinizde ise kısmetiniz artar. Eğer yaptıklarınızın hakkını veriyorsanız ve yanlış davranışlardan kaçınıyorsanız, kısmetiniz bereketlenir.
Örneğin, iş yerinde tüm sorumluluklarınızı fazlasıyla yerine getiriyorsanız, başarılı olursunuz. Ancak bunu yaparken kibirlenmez ve hataya düşmezseniz, hayat size beklenmedik iyilikler sunar. Böylelikle nasip ve kısmet, birbirini tamamlayarak hayatı bereketlendirir.
Nasip gibi görünen fırsatlar
Bazı durumlar fırsat gibi görünebilir ve insan, “Evet, çok çektim, şimdi bana bir fırsat geldi” diye düşünebilir. Ancak burada kritik bir nokta vardır: Eğer bu fırsat için gerekli imkânlarınız yoksa, o fırsat aslında size ait değildir. Gerçekten sizin nasibiniz olan bir fırsat, imkânlarıyla birlikte gelir. Eğer fırsat var ama imkân yoksa, bu sizin nasibiniz değil, sizden bir şey almaya gelmiştir. Örneğin, çok uygun fiyata iyi bir araç buldunuz ama paranız tam olarak hazır değilse, bu fırsat sizin için değildir.
Rızık;
Rızık, Yaradan tarafından her canlının yaşamını sürdürmesi için verilen nimetlerdir. Hayatın sunduğu her nimet rızkın bir parçasıdır. Doğduğumuz andan itibaren aldığımız nefes, içtiğimiz su, hatta gülümsemek bile bu nimetler arasındadır. İnsanların rızıklarını belirleyen en önemli etken ise niyetleridir.
Ankebût Suresi’nin 60. ayeti bu durumu şöyle anlatır: "Nice canlılar var ki, rızıklarını kendileri taşımıyorlar. Onlara da size de Allah rızık verir."
Sadaka ve Bereket
Sadaka, sadece maddi anlamda bir paylaşım değildir; birine iyilik yapmak, destek olmak, hatta gönül almak da bir sadakadır. Hayatın her alanında sadaka, bereketimizi artırır ve kısmetin genişlemesine vesile olur.
Bu durumu doğadaki su döngüsüne benzetebiliriz: Su, denizlerden buharlaşır, bulut olur ve yağmur olarak toprağa iner. Yağmur, toprağı besler, toprak da yeniden suya karışarak döngüyü tamamlar. Hayat da aynıdır; paylaştıkça, verdikçe, iyilik yaptıkça, bu enerji bize farklı şekillerde geri döner.
Sadaka, sadece bir şey vermek değil, dengeyi kurmak için yapılan bir katkıdır. Bu dengeyi sağladığımızda, hayatımızda fark edilir bir bereket ve huzur hissi oluşur. Paylaşmak, insanın hem kendisine hem de çevresine değer katmasını sağlayan evrensel bir döngüdür.
Şikâyetin Bereketi Engellemesi
Hayatta şikâyet, bolluğun önündeki en büyük engellerden biridir. Sürekli geçmişte yaşanan olumsuzlukları dile getirmek, negatif bir enerjiyi büyütür. Şikâyet hem bireyi hem de çevresindekileri yorar. Sürekli şikâyet etmek, nasibinizi engeller ve kısmetinizi daraltır.
Şikâyet, hayatımıza daha fazla şikâyet edilecek durumları çekme eğilimindedir. Bu noktada, “sessizlik yasasını” uygulamak, karşılaştığınız zorlukların size kazandırabileceği bereketten faydalanmanıza olanak tanır. Çünkü iyilik yapmak ve olumlu bir yaklaşım sergilemek, hayatınızdaki bereketi artırırken; sürekli şikâyet etmek, nasibin daralmasına ve fırsatların gözden kaçmasına yol açar.
Hz. Mevlana’nın şu sözü, bu durumu çok güzel özetler: "Her nasibin bir vakti vardır. O vakit gelmedikçe hiçbir şey nasibiniz olmaz."
Nasip ve kısmet, hayatın bize sunduğu dengeleri anlamamız için bir rehberdir. Çaba göstermek, iyilik yapmak ve şükretmek, bu dengelerin korunmasını sağlar. Hayat, seçimler ve çabalardan ibarettir. Her seçim, her çaba nasibimizi ve kısmetimizi şekillendirir. Bu yüzden şikâyet etmek yerine, hayatın sunduğu fırsatları anlamaya çalışmak bizi başarıya ve huzura götürür.
Arzu Tarakcı