Geçtim dünya üzerinden,
Ömür bir nefes derinden..
Bak feleğin çemberinden,
Yolun sonu görünüyor.
Ezrailin gelir kendi,
Ne ağa der ne efendi,
Sayılı günler tükendi,
Yolun sonu görünüyor..
Yaşayan efsane Musa Eroğlu üstat, bu dizeleri ile nasıl metaforik bir geçiş yapmış öyle değil mi dostlarım?
Geçmiş bayramımızı tebrik ediyorum demeyi oldum olası pek beceremem. Sevdiğiniz insanlarla bir aradaysanız her an bayram sayılmaz mı?
Bana göre öyle.
Şu an sizlerle yine, yeniden bir sohbete başlayacak olmak; içimde tarifi imkansız bir bayram havası estiriyor.
Diliyorum ve biliyorum ki sizin için de öyle.
Yol yokuş..
Yokuşlar yorar..
Yokuşları tırmanmak için derman olması gerek.
Derman için; akla ferman gerek.
Bir çok yazımda belirttiğim gibi çocuklar, yaşlılar ve hayvanlar bana çok şey öğretmiştir, öğretmeye de devam ediyorlar..
Telaşla başlayan sabah saatleri, minik misafirim Poyraz’a hizmette kusursuz olmamı gerektiriyordu.
Çocuk deyip geçmek olmazdı. Bugünün çocukları, yarının düşünürleri, okurları, yazarları, ressamları, onun söylemiyle gemi mühendisleri olacak..
Açıkçası tüm umudum onlarda...
Camda hasretle beklediğim çocuk nerede kalmıştı acaba?
Evet işte geliyorlar, aracını park etti arkadaşım.
Poyraz, sırt çantası ile adı gibi eserek geliyordu. Belli bir şey onu çok kızdırmış. Yürüyüşünden anlamamak mümkün değil.
Zile elini çekmeden basar hep. Koştum açtım kapıyı, “Tamam basma artık Poyraz” dediğimde kızdığımı düşündü. Elindeki yırtılmış kağıtla içeri girerken, annesi “Canım iki saate gelirim.” deyip gitti.
Bir tuhaflık vardı Poyraz’da, çantasını çıkardı, kafasını kaldırdı, yüzüme baktı. Elindeki yırtılmış kağıttan gemi ile meşguldü.
Usulca yanına sokuldum, “Poyraz, elindeki gemiyi kim yaptı?”
Başladı heyecanla anlatmaya,
“Onu Umut öğretmenimle resim dersinde yaptık. Geminin adını ‘umuda yolculuk’ koyduk. Benim gemi mühendisi olmak istediğimi bildiği için yardımcı oldu. Suya koyunca bile o kadar güzel yüzdü ki batması mümkün değildi Asu Teyze.” Derken gözleri çağlayan oldu..
“Evet dinliyorum Poyraz” dedim..
"Umudumuz, yüzerken deli bir rüzgar gibi deniz gelip aldı kağıttan gemimizi. Tabii altı suya temas ettiği için yumuşamıştı. Hiç acımadan yırttı gemiyi, nasıl umudumu elimden alır?” derken göz pınarları hâlâ durmuyordu..
İçimden ‘Ah Poyraz, burası dünya nice umutların elinden alınacak ama pes etmeden yine deneyeceksin evladım ah’ diye söylendim.
Sonra devam etti;
“Tabi Umut öğretmenim müdahale etti denize fakat artık çok geçti, gemi su almıştı ve ben onu orada bırakmadığımdan aldım geldim, işte sonuç bu…” derken hüznü yüzünden okunuyordu.
“Poyraz emeğine üzüldün biliyorum.” dedim. Bedeni küçük, aklı ve kalbi koca adama.
“Tekrar yapalım istersen, hem bende her bulduğu kağıttan gemi yapan biriyim itiraf etmeliyim.”
Heyecanla sahiden mi diyerek boynuma atıldı.
Aldık elimize bir kağıt, yaptık gemimizi ,o kadar mutlu oldu ki umuduna yeniden kavuşunca..
Dostlarım; Poyraz’ın hayal de olsa umut gemisine tutunması aklıma Nuh gemisini getirdi..
Nuh'un gemisi tüm umutlu olanlara, inanlara ve şartların ağırlığına bir ilham kaynağıydı.
Öyle ki: Nuh as. emri yerine getirirken kavmi tarafından zorbalığa uğramadı mı? Bırakın kavmini, ailesi, oğlu, eşi tarafından hor görülen o değil miydi?
Oysaki Nuh as. , Ulu'l- azm peygamberlerinden insanlığın ikinci atası olarak anılan elçiydi. Ne yaptı; fikir, inanç, iman üçlemesinde umudunu yitirmeden yolculuğunu sürdürdü.
Poyraz’ın gitme vakti geldiğinde bana dönüp, “Denize kızmıştım gemimi yırttı diye ama bu gün ögrendim ki Asu teyze, yaptıklarımız bir anda yok olabilirmiş. Asıl mesele umudu kaybetmeden tekrar yola koyulmak.” deyiverdi..
Poyraz yaşındaki bir çocuk umudunu yitirmeden tekrar gemisini yüzdürmek için umutla çabalıyorsa, peki toplumdaki bu umutsuzluk, bezginlik, yorgunluk ve umutsuzluğun sebebi nedir?
Bilmeme rağmen cevabı sizler de kendi içinizde verirsiniz artık dostlarım..
Sohbetimizin sonuna gelirken Sezai Karakoç üstadın sözleriyle bitirmek istiyorum.
Bugün içimi umutla dolduruyorum “Her çağda, şartlar ne kadar ağır olursa olsun, inananlar için bir Nuh'un gemisi vardır.."
Her birinizi saygıyla selamlıyorum, görüşmek üzere...
Asu Atasoy