Doha’da ABD ile anlaştıktan sonra Taliban’ın en büyük iddiası ‘daha güvenli bir Afganistan’dı. Fakat Kabil’de ardı ardına meydana gelen patlamalarda pek çok sivilin yanısıra onlarca Taliban militanı ile ABD askerleri yaşamını yitirdi.
Nasıl ve neden oldu bu? Taliban’ın Kabil’i almasından sonra, DAEŞ Horosan (IS-K) dâhil Afganistan içindeki farklı kesimlere daha sempatik gözükmek için hapislerdeki binlerce kişi serbest bırakıldı. Aslında Taliban’ın üst yönetiminden aşağıya, bir “serbest bırakılacaklar listesi” ulaştırıldığı, fakat emiri alanların henüz doğru biçimde uygulayacak kapasitede olmadıkları, hapisleri tamamen boşalttıkları söyleniyor. “Ben geldiğimde her şey daha güvenli olacak.” diyeceksin ve sonra binlerce intihar bombacısını etrafa salacaksın… Olacak şey değil.
DAEŞ Horosan, Taliban’ın ABD’den ve Çin’den yetkililerle birlikte verdiği fotoğrafları yayınladı ve Taliban’ı kâfir ilan etti. Evet, İslami emirlik ve şer’i yönetim iddiasında bulunan bir Taliban var ve bu sebeple dünyanın neredeyse geri kalanı Taliban ile ilişki kurmaya şüpheyle bakıyor. Fakat aynı zamanda da Kâfir ilan ediliyor. Kimin tarafından; DAEŞ tarafından…
İslam, şeriat, cihat ya da demokrasi gibi kavramlar o kadar arsızca doğallıklarından çıkarılıp sahteleştirildi ki artık bu kavramları kullanarak doğru önermeler kurmanın, doğru analizler yapmanın çoğu kez mümkün olmadığını düşünüyorum.
Taliban isminin yanına İslami, şeri ya da terör gibi kavramların getirilmesini doğru bulmuyorum. Ne geçmişte ne de şimdi Taliban’ın, ne İslam’ı ne de başka bir şeyi iyi temsil ettiğini düşünmüyorum. Fakat bu ABD’nin Afganistan’da Taliban’dan daha kötü şeyler yaptığı gerçeğini değiştirmez. ABD’nin gitmesiyle Afganistan’ın daha az güvenli, daha az demokratik ya da daha az bağımsız olduğuna inanmıyorum. Bir ülkenin, diğerini işgal altında tutması hangi koşulda olursa olsun iyi değildir.
Üstelik ABD, sadece işgalden ve uyuşturucu trafiğini yönetmekten değil, Afganistan’ın radikalleşmesinden de sorumludur.
MÜCAHİT’DEN İSLAMİ TERÖRE
Eski ABD ulusal güvenlik danışmanlarından Zbigniew Brzezinski, ülkesinin son elli yıldaki güvenlik politikalarını oluşturan birkaç beyinden biriydi. Sovyetlerin yıkılmasında en önemli paya sahip kişilerdendi. Elinde silah, yanında Usame Bin Ladin ile birlikte fotoğraflar vermekten çekinmemişti. Yer Afganistan… O dönem Afganistan’da Sovyetlere karşı savaşan paramiliter gruplara, “Mücahitler” deniyordu. Yani inançları ve özgürlükleri için Komünistlerle meşru bir savaşa giren kahramanlar… Bu kahramanlar, Beyaz Saray’a, Ronald Regan’ın karşısına oturtuldular. Kıyafetleri de sakalları da günümüz Taliban’ın yetkililerininkinden farklı değildi.
ABD’nin inisiyatifi ile CİA ajanı olan Usame Bin Ladin ve Selefi savaşçılar bölgeye Sovyetlerle savaşa destek vermek için gönderildi. Bizim gibi Hanefi, Maturidi olan Peştu Taliban üyeleri, Pakistan’da Meyvend Medreseleri’ne gönderilerek radikalleştirildi. Fonlanması Suudi Arabistan üzerinden gerçekleşti. O dönem “Mücahitler” ile başkaları da fotoğraflar vermişti. Mesela daha sonra İsrail Başbakan’ı olacak Ehud Barak’ın, Mücahitlere eğitim verirken, bazı Yahudi silah tüccarlarının satmaya çalıştıkları silahları tanıtırken fotoğrafları bulunmakta.
Peki, bu kahraman Mücahitler ne ara Müslüman teröristlere dönüştü? Tabi ki ABD Afganistan’a işgale başlamadan hemen önce… Sovyetlerin yıkılmasından sonra Batı’ya yeni bir düşman gerekiyordu. Bu düşman, eski İngiltere Başbakanı Thatcher’ın da belirttiği gibi İslam’dı.
11 Eylül saldırısı yapılmadan önce Netenyahu, Robert Spencer ya da Bill Warner gibi isimler akademik çevrelerde İslam imajını daha olumsuz hale getirmeye yarayacak “İslami Terör”, “Cihadist”, “Radikal İslam”, “Cihat Saldırısı” gibi kavramları üretmeye başlamışlardı. Bu kavramlar zihinlerimizin yeniden inşasında kullanıldı. Bu sebeple Kabil’e saldırıldığında daha fazla sivil insan ve Taliban militanı hayatını kaybettiği halde TV’lerimizde öncelikle ölen ABD askeri sayısı veriliyor.
Algılarımızda sorun var. Her türlü yeni silahını masum Afganlar üzerinde deneyen Amerika’ydı. Ne kadınlar ne de çocuklar şimdikinden daha güvende değildi. “Türkiye kesinlikle Taliban’ı muhatap almamalı.” kafasındayız ama Taliban’ı “Mücahit” yapan sonra da “İslami Terör Örgütü” halen getiren irade, Taliban’ın kendisinden çok daha tehlikelidir ve biz bu irade ile müttefikiz.