11 Eylül saldırılarından hemen birkaç dakika sonra BBC’ye demeç veren Ehud Barak, ABD’nin yeni savunma konseptini açıkladı: “War on Terror (Terör ile Savaş).” Daha hiçbir ABD’li yetkili böylesi bir kavramsallaşmayı yapmadan önce Ehud Barak dillendirdi bunu. Kimse bana, “War on Terror” kavramının kendiliğinden, bir anda ortaya çıktığını söylemesin. Bu tanımlama ABD’nin Afganistan’da, Irak’ta, Suriye’de ve hatta Libya’da yaptıklarını meşrulaştırmak için kullanıldı. Bu kavramı ilk kimler kullandıysa yukarıda bahsettiğim coğrafyalarda milyonlarca kişinin ölmesinden de onlar sorumludur.
Önceki yazımda El-Kaide’nin ABD tarafından, Afganistan’da nasıl oluşturulduğundan bahsetmiştim. El Kaide içerisinde neşvünema bulan DAEŞ, ilk defa Irak’ta ortaya çıktı. Lideri Bağdadi, DAEŞ ortaya çıkmadan on yıl önce Amerikalılarca tutuklanıp yıllarca hapiste tutuldu. Fakat sonra garip bir biçimde serbest bırakıldı. Irak ordusunun, İran’ın, ABD ordusunun, Blackwather’ın, Barzani’nin ve başka bazı paramiliter guruplarının gözü önünde ordusunu kurdu Bağdadi ve hiç kimse bunun farkına bile varmadı. Bu nasıl mümkün oldu?
DAEŞ’e katılanların önemli bir kısmı ABD ve Şii Irak hükümeti tarafından baskı altında tutulmuş Sünni Araplardı. Diğer önemli bir kısım ise Avrupa’dan gelmiş, Suudi istihbaratı ve fonlarınca Selefileştirilen Kuzey Afrika asıllı gençlerdi. On binlercesi bölgeye gelirken yukarıdan saydığım devletler ve bunlarla ilişkili istihbarat örgütleri neler olduğunun farkına varamadılar. Bu arada John McCain gibi politikacılar ve ABD’li bazı bürokratlar, DAEŞ’e yakın kişilerle fotoğraflar çektirmekte hiçbir sakınca görmediler.
DAEŞ terör örgütü, ilk ortaya çıktığında mensupları, kıtır kıtır Hristiyan kafası kesiyordu. Hepimiz, “Allah belalarını versin, bu mu Müslümanlık!” dedik. Bazı Hristiyanlar tüm Müslümanlara terörist yaftası yapıştırdıklarında “Haklılar kardeşim.” diyenlerimiz oldu. Müslüman olduğumuzu söyleyemez olduk. Bu videolar ilk olarak ABD’nin Maryland eyaletinde faaliyet gösteren SITE adlı bir web sitesinden servis ediliyordu. SITE’nin başında Irak doğumlu bir İsrail ajanı olan Rita Katz bulunuyordu. Bir süre sonra fark ettik ki DAEŞ birkaç yüz Hristiyan’ı öldürmüş olmakla birlikte, aslında en fazla Müslümanları öldürmüştü. Bir dönem İsrail ile sınırdaş olmasına rağmen DAEŞ hiçbir İsrailliye zarar vermemişti. Bu arada Netenyahu dâhil pek çok İsrailli yetkili DAEŞ’in kendileri için bir milli güvenlik sorunu olmadığını belirtti.
Oysa Türkiye, DAEŞ ile olan mücadelesinde üç binden fazla teröristi öldürmüş, 72 askerini de şehit vermişti. DAEŞ tarafından yapılan terörist saldırılara tüm Avrupa’dan daha fazla kurban vermişti. Bunlardan biri de DAEŞ’in Horasan kolu tarafından gerçekleştirilen “Reina Katliamı” idi. Hal böyleyken yine de Türkiye, DAEŞ ile işbirliği yapmakla suçlandı.
Önceki ABD başkanı Trump, DAEŞ’in Obama ve Hillary Clinton tarafından yaratıldığını söylemişti. Görev süresinin sonuna doğru DAEŞ’in bittiğini söyledi, kısa bir süre sonra da ABD askerleri Bağdadi’yi bir tünelde öldürmüştü. Trump, Suriye ve Afganistan’dan çekilmekten bahsettiğinde Pentagon kendisini dinlememişti, Demokratlar tarafından da eleştirilmişti. Fakat bugün ABD Afganistan’da yok ve Suriye’den de çekilmesinden söz ediliyor.
Trump’ı en çok eleştiren isimlerden biri ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi idi. 6 Ocak 2021 tarihinde ABD kongre binasına bir baskın yapıldığını hatırlarsınız. O baskın sırasında göstericilerden Stanton Georgia Pelosi’nin laptopunu ele geçirdi. Fakat bu olaydan birkaç gün sonra Georgia, evinde ölü bulundu. Yakınları intihara meyilli olmadığını söylediler ama olayın bir faili yoktu ya da bulunmadı. Pelosi’nin eşi Paul Pelosi, bu olaydan birkaç ay önce Elon Musk’ın sahibi olduğu Tesla hissesi almış, bu alışveriş sayesinde tek kalemde 200 milyon dolar kazanmıştı. Buna basbayağı “Insider Trading” denir ve tüm sermaye piyasası yasalarına göre suçtur. Daha sonra Tesla araçlarında teknik sorunlar çıkması sebebiyle geri çağırılmıştı. Bu işten de binlerce kişi zarar görmüştü.
Guantanamo’yu görmüştük, Ebu Gureyb hapishanesini görmüştük ve şimdi de Afganistan’daki Bagram hapishanesini gördük.
Şimdi başlığımıza geri dönelim ve kendimize bir daha şu soruyu soralım: ABD gerçekten bir demokrasi midir ya da terörün kaynağında olan şey İslam’ın kendisi midir?
Sırada ne var? Bu kadar sağlam bilgi varken bir insan niye profilini gizler ki birşeylerden mi korkuyorsunuz acaba ?