Yakın zamanda kaybettiğimiz Doğan Cüceloğlu’nun, annesi öldüğünde hissettiklerini anlattığı bir video izlemiştim. Beni çok etkilemişti. Hatta gözlerimin yaşardığını hissetmiştim.
Seksen yaşının üzerinde bir adam; insan psikolojisini çok iyi bilen, bu konuda pek çok esere imza atan… Üzerinden yetmiş seneyi aşkın zaman geçmiş olmasına rağmen annesini kaybettiğinde, hissettiklerini anlatırken gözyaşlarını tutamıyor, “Annen yoksa kimsen yok.” diyordu. İzlerken Doğan Cüceloğlu’nun yanına gidip başını okşayasım gelmişti. Annesizlik zaman ötesi bir şey… Her daim acı veren; yarım bırakan insanın bir yanını, eksik hissettiren...
Benim annem hayatta çok şükür, fakat yirmi yıl önce vefat eden anneannemin eksikliğini hala hissediyorum. Diğer torunları gibi değildim, özeldim anneannem için. Beni sırtında taşırdı sağlığı elverdiği zamanlar. Bir süre dayılarımda kalır sonra bize geri gelirdi. Geldiğinde cebinden meşhur mendilini çıkarırdı. Ona daha önce ikram edilen kuruyemiş, şeker, ne varsa mendilinde biriktirir, geldiğinde hepsini bana verirdi. Benim için şu dünyadaki pek çok şeyden daha kıymetliydi o mendil.
Mahallede hiçbir çocuk bana sataşamazdı, hepsi arkamda anneannemin olduğunu bilirdi. Arkadaşlarım hanım evladı olduğumu söylerdi ama bana göre bunun gocunulacak bir yanı yoktu. Benim çocukluğumda henüz cornfleks yoktu. Bunun yerine anneannem tandır ekmeğini minik minik koparıp süte katardı. Bayılırdım hazırladığı o şeyi yemeye.
Uzun bir ömrü oldu ve ömrümde tanıdığım en şefkatli insandı. Anadolu’nun vücut bulmuş haliydi adeta. Sonsuza kadar yanımda olacağı hissine sahiptim. Fakat Barış Manço’nun şarkısında söylediği gibi, “Uçtu gitti aramızdan bir gün, inanamadık.”
Peki ya annem? “Emektar” kelimesinin sözlükteki karşılığıdır annem. Babam senelerce yurtdışında çalıştığı için onun vazifesini de üstlenmişti annem. İki kızdan sonra dünyaya gelen ilk erkek evladıydım. O yüzden ziyadesiyle şımartıldığımı söyleyebilirim. Uyuduğumda ötmemeleri için evin önündeki horozları kovalarmış annem.
Kullandığım sabundan giydiğim iç çamaşırın markasına kadar pek çok şeyi hayatıma katan kişidir annem. Sabahları erken uyanmayı, disiplinli olmayı ve ayaklarımın üzerinde durmayı ondan öğrendim. Paylaşmayı; oturmasını, kalkmasını… Bu saydıklarım birkaç kelimeden ibaret olabilir ama hayatımdaki kapsayıcılığı o kadar fazla ki... Binlerce çiçek borçluyum kendisine.
Ablalarım… Zaman içerisinde evlenip çoluğa çocuğa karıştılar, onlar da anne oldu. Pırıl pırıl yeğenlerim var şimdi, hepsi boyumu aştı sanırım. Hayatımızı renklendirdiler. Bunun için ablalarıma teşekkür ederim.
Ve eşim, evladımın annesi… Anneannem hayattayken “ Oğlum ben göremem ama inşallah iyi bir hanımın olur.” derdi. Duası kabul oldu çok şükür. Hayatımdaki en büyük şanslarından biri eşimle evlenmek oldu. Çok iyi bir anne, çok iyi bir eş… Onunla tanıştıktan sonra hep söylediğim bir söz var: Aile kadındır.
Biliyorum, bu haftaki yazım özel bir mektup gibi oldu. Ama anne ile ilgili her yazı yeterince samimiyet ve duygu barındırmalı.
Tüm annelerin önünde saygıyla eğiliyorum.