Değerli okurlarım, bu köşeden birkaç yıldır sizlere sesleniyorum. Yazılarımın konuları farklı olabiliyor: İç siyaset, dış siyaset, ekonomi, birtakım sosyal konular. Ülkede iç siyaset ve ekonomi ile ilgili fazlaca kısır tartışma olduğu için girdap içinde kaybolup gitmek istemedim. Bu sebeple bir süredir bu iki konu hakkında yazı yazmıyorum. Son zamanlarda yazılarım genellikle dış siyasetle ilgili olmaya başlamıştı. Fakat bir süreliğine, psikolojik, sosyal ve manevi bir dönüşüme maruz kalan çocuklarımızla ve gençlerimizle ilgili kalem oynatmaya karar verdim.
Geçen haftanın konusu “Çocuklarımız neden dini değerlerini yitiriyor?” idi. Bu haftanın konusu ise “Çocuklarımız neden cinsiyetsizleşiyor ?” LGBT' ye sıcak bakanlar, “Cinsiyetsizleştirme yok, cinsiyet değiştirme var.” diyebilir. Ben biyolojik cinsiyetten bahsediyorum, yani “x” ve “y” kromozom dizilimine göre oluşan cinsiyetten. Ayrıca bir “z” kromozomu yok. Biyolojik olarak kadınken erkeksi olma, erkekken kadınsı olma durumundan...
Peki ya “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği?” Cinsiyet toplumsallıkla tanımlanan bir şey olmamalıdır. Cinsiyetlere ait roller toplumsal olarak değişiklik gösterebilir. Ama bu ayrı bir konu... Doğuştan, biyolojik olarak zaten var olan bir şeydir cinsiyet.
“Peki ya bir kişinin doğuştan fizyolojisinde bir farklılık varsa? Bazı eşcinsel erkeklerle heteroseksüel kadınların beyincikleri simetrikken, heteroseksüel erkeklerle bazı eşcinsel kadınların beyinleri asimetrikmiş mesela. Önceden de LGBT bireyler vardı ama toplum baskısı sebebiyle kendilerini gizliyorlardı.” Bu durum doğuştan ve fizyolojik olarak vardır, yok saymıyorum zaten. Fakat bugünkü gibi viral halde değildi. Gençlerimizin, toplumsal süreçler sonucu biyolojik olarak var olan cinsiyetlerinin yok edilmesinden bahsediyorum. Bunu destekleyen yeni etmenler var.
“Bu insanın içinden gelen bir şey, dışarıdan müdahaleyle olacak şey mi?” Hayır, karşı çıktığım tam da bu işte. Cinsiyet değiştirmek isteyenlerin pek azında var bu. Tarihte toplumsal olarak eşcinselliğin yaygın olduğu kavimlerin var olduğunu biliyoruz: Lut Kavmi, Antik Yunan'da kendisinin ve toplumunun cinsel tercihini açıkça ortaya koyan Sapho var mesela. “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği” kavramının içerisinde bile cinsiyetin toplumsal olarak değiştiği varsayımı var.
“Peki, gençlerimizi cinsiyetsizleşmesini destekleyen etmenler nelerdir?” Aslında bunların bir kısmına daha önceki yazılarımda değinmiştim: Yeni normlar oluşturuyorlar ve “Toplumsal cinsiyet Eşitliği” gibi söylem üstünlüğü sağlayacak yeni kavramlar oluşturuyorlar. Ya da çocuklar için küresel çapta yayım yapan bir dergi, henüz cinsiyet mevhumunu bilmeyecek ve dürtüleri oluşmamış yaştaki erkek çocuklara ağır makyajlar yapıp, kız çocuklarından bile süslü biçimde giydiriyor. Bunun da fotoğrafını çekip kapağına yerleştiriyor. Danimarka menşeli ünlü bir firma, bireyleri cinsiyetsiz ya da trans olan oyuncak aile üretiyor. Yıllarca kız ve erkek bebekler yapan başka bir firma, uzun saç taktığında kız, kısa saç taktığında erkek olan bebekler üretmeye başlıyor. Yüzünden, vücudundan cinsiyetleri belli olmuyor. Bunlar LGBT haklarıyla falan açıklayamazsınız, doğrudan daha cinselliği bilmeyen çocukları LBGT olmaya özendiren, yönlendiren şeyler.
İngilizce de eril özne için “hi”, dişi özne ise ”şi” kavramları kullanılır. Şimdi bir de LGBT için “zi” kavramı üretildi. Bu kelimeyi kullanmayan ya da cinsiyet değiştiren kişilere yeni cinsiyetiyle hitap etmeyenlere cezalar verilmekte. Bu sebeple mesleğinden ihraç edilen öğretmenler var. Bazı yerlerde insanlara LBGT’ ye karşı olma özgürlüğü tanınmıyor.
İlk olarak Shrek adlı çizgi filmde trans bir karakter olduğunu görmüştüm. Artık pek çok dizi filmde ve çizgi filde görüyoruz bunu. “Çok normal.”
İnternet üzerinden oynanan oyunların kötü kahramanları şeytan görünümünde iyi karakterler ise düpedüz cinsiyetsiz. Bakımlı, süslü püslü giyinmiş ama kız mı erkek mi belli değil. Tesadüfen karşılaştığım bir animede kahraman genç bir erkek. Görünmez olabiliyor fakat görünmezlik gücünü kullanabilmesi için cinsiyet değiştirmesi gerekiyor. Hedef kitlesi erkek çocuklar…
Hedef kitlesi kızlarımız olan şeylere de bir örnek vereyim: K-pop. Sosyal medyada ilk defa Koreli, makyajlı, efemine erkek çocuklar görünce hiçbir anlam verememiştim. Dans ve şarkı söyleme konusunda yetenekli olan bu çocukların ünlü olmak için şartları çok ağır anlaşmalar imzaladıklarını öğrenince “Kim yaptırıyor acaba?” diye sormuştum kendime. Sürekli prova yapmaya zorlanmaları, kilo almalarının yasaklanması, başkalarının istediği kıyafetleri giymek zorunda olmaları, toplum içine çıkmalarının yasak olması… Birkaç k-pop üyesi Koreli gencin baskıya dayanamayıp intihar ettiği yansıdı basına. Bu çocuklara hangi amaç için yaptırılıyordu bunlar? Daha sonra k-pop grupları adına, sosyal medyada Türkçe mesajlar paylaşılmaya başlandı. O zaman anladık ki bu grupların oluşturulmasının amacı 15 yaş ve altı kızlarımızı etkilemekmiş.
Elinin altında sürekli internet olan 10-15 yaş arası kızlarımız en çok bu Koreli çocukları kuul ve çekici buluyor artık. Sonradan onlar kadar bakımlı olmayan, onlar gibi davranmayan sıradan erkeklere ilgi duymaya başlayacaklarının hiçbir garantisi yok.
LGBT bireylerin, medeni haklar açısından diğerlerinden hiçbir eksiği yok. Hatta ülkenin en büyük özel sektör kuruluşlarında pozitif ayrımcılığa uğradıkları bile söylenebilir. Öyleyse Üniversitelerde, belediyelerde ve özel kuruluşlarda doğrudan ya da dolaylı olarak neden LBGT propagandası yapılıyor?
Evet, aileler bu konuda çocuklarını eğitmeli, farkındalık oluşturmalı. Ama bunlarla tek başlarına başa çıkabilmeleri mümkün değil. Devlet müdahalesi gerekli: K-pop ülke sınırlarına girmemeli. Üniversitelerde, belediyelerde ve özel kuruluşlarda doğrudan ya da dolaylı olarak yapılmakta olan LBGT propagandaları engellenmeli.