Elbette ben ve benim gibiler söylediği için olmadı. Olayların gidişatı, Rusya’nın yakın zamanda Ukrayna’ya saldırabileceğini gösteriyordu. Bunu öngörmek, haklı çıkmak beni mutlu mu etti? Tabii ki hayır… Binlerce, on binlerce insanın hayatını kaybetme riskiyle karşı karşıya olması endişe duyulması gereken bir şey.
Bazıları, hiçbir zaman gerçek bir savaş belemediklerini söylemişti. Bu görüşü savunanlar, soğuk savaş sırasında NATO ile liderliğini Sovyetler Birliği’nin yaptığı Varşova Paktı arasında da gergin bir dönem olduğunu fakat bu gerginliğin taraflarca kontrollü bir biçimde oluşturulduğunu dillendiriyordu. Bu kişiler, yine aynı şeyin olacağı ileri sürüyordu.
Fakat bugün olanlarla o zaman yaşananlar arasında önemli farklar var. Doksanların ortasına kadar iki ayrı askeri pakt ve denk sayılabilecek iki tarafın rekabeti vardı. Sovyetler Birliği’nin yıkılmasından sonra Varşova Paktı’ndan ya da eski Sovyetler Birliği’nden ayrılan ülkeler, giderek Avrupa Birliği’ne ve ABD’ne yakınlaştı. Bunda Rusların gadrine uğramış olmanın etkisi de vardı elbette. Fakat ilk neden bu değildi. Soros ve destekçileri, renkli devrimlerle bu ülkelerin hükümetlerini yıkarak, yerine kendilerine bağlı kişilerin seçilmesini sağladı. Hatta Putin’e muhalif olarak Rusya’ya gönderilen yarım düzine siyasi liderin hepsi, Avrupa’da yetiştirildi. Milli güvenlik sorunu olarak görülen bu liderler ya zehirlendi ya da hapse atıldı. İşin
Durumun Rusya ve Putin açısından şakaya alınacak bir yanı yok. O sebeple Rusya, NATO’dan Ukrayna’nın pakta alınmayacağına ve Doğuya doğru genişleme politikasına son verileceğine dair yazılı bir taahhüt almazsa, Donesk’e ve Luhansk’a asker gönderecek. Bu bölgeleri Ukrayna’dan koparacak. Ben bunu Putin’in Türkiye ziyaretinden sonra bekliyorum.
Geçen Hafta
İngiltere ve ABD, Rusya’nın 16 Şubat’ta Ukrayna’yı işgal edeceğini iddia etti. İki ülke yetkilileri, işgale bahane olması için Ukrayna’daki Rus azınlığın, sınırdan Rusya tarafına ateş açacağını, ardından da Putin’in Ukrayna’ya savaş ilan edeceğini söylediler. Tam bir enformasyon savaşıydı bu. Rus yetkililer ise açıklama yapmak için 16 Şubat’ı bekledi ve “Hani saldıracaktık ne oldu? Hepsi kışkırtma, hepsi yalan…” dediler. Bu arada da Rusya sınırına yakın yerlerde üç yüze yakın çatışma çıkardılar, iki Ukrayna askerini öldürdüler. Ayrıca Ukrayna’daki birkaç yeri ve arabayı havaya uçurdular.
ABD ve İngiltere, söyledikleri tarihte bir işgal olmayınca söylemlerine son vermediler. Hâlâ, “Ahanda oldu oluyor. Bakın şimdi işgal edecek. İşte, işte şimdi geliyor Rusya.” minvalinde açıklamalarda bulunmaya devam ediyorlar.
Üçüncü Dünya Savaşı Riski
Evet, Rus Askerleri henüz Ukrayna sınırından içeri girmedi. Fakat şu anki ufak çatışmalar bile bir Ukrayna-Rusya çatışmasının ötesine taştı. Konvansiyonel bir savaş başladığında Ukrayna sadece Rusya’dan değil aynı zamanda Belarus sınırından da saldırıya uğrayacak. Belarus’ta bekleyen on binlerce Rus ve Belarus askeri, Putin’in saldırı emrini bekliyor. İki ülkenin tek cephede vereceği bir mücadeleden bahsetmiyoruz yani. Ukrayna’ya gedip sınırlarında duran Gürcü, Türk, Polonyalı, Çeçen ve Batı Avrupalı yirmi bine yakın kişi ise Ruslara karşı ölümüne çarpışmayı bekliyor.
Başlayacak konvansiyonel savaş, kolayca bir Katolik/Ortodoks, Slav/Roma-Germen ya da Üçüncü Dünya Savaşı’na evrilebilir.
Polonya, NATO’nun silah cephaneliği haline geldi. Ukrayna’nın batı komşusu Moldova da öyle... Bosna’da Dodik adında bir Sırp, durup dururken ortaya çıktı ve “Biz Bosna’da yeni bir Sırp cumhuriyeti kuracağız.” dedi. Sırplardan tehditler alan Makedonya ise “Biz Arnavutluk’la birleşebiliriz.” dedi.
Avrupa Birliği’ni bir arada tutma derdinde olan Almanya ile Fransa, Rusya’dan gelen doğalgazın kesilmesinden korkuyor. Öte yandan ABD’nin NATO’da müttefikler. Bu yüzden son derece sıkışmış vaziyetteler. Geçtiğimiz on yıl Orta Doğudan gelen mülteci akınlarıyla sarsıldılar. Türkiye’dekinin yarısı kadar bile göçmen almamış olsalar bile… Rusya şimdi de Ukraynalıları doğudan batıya doğru süpürmeye başlarsa elleri kolları bağlı, oturmaktan başka yapabilecekleri şey olmayacak.
TÜRKİYE’NİN POZİSYONU
“Komşularla sıfır sorun” söyleminin olduğu dönemde, her bir komşumuzla çeşitli sorunlar yaşamaya başlamıştık. Yunanistan ile sorunlarımızı çözmemiz mümkün değil. Ama o dönemden günümüze gelindiğinde, bu sorunların bir kısmının bertaraf edildiği ya da etkilerinin azaltıldığı söylenebilir. Suriye ve Irak sınırlarındaki DAEŞ ve YPG, Türkiye’ye sınırlardan saldıramaz hale getirildi. Bu iki ülkenin merkezi hükümetleri ve Ermenistan ile ilişkiler yumuşadı. Suriye’de uçaklarını vurduktan sonra savaşın eşiğine geldiğimiz Ruslarla pek çok konuda yeni ilişkiler ve işbirlikleri geliştirildi. Aynı zamanda da Ukrayna ile… Ortalık karışmaya başlarken en doğru pozisyonu alan ülke belki de Türkiye.