Doğrusunu isterseniz Diyanet İşleri Başkanı’nın, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu kadar yakınlarında olması çok hoş baktığım bir durum değil. İmam-ı Azam’ın, devrin devlet başkanının dümen suyuna girmektense, şehit olmayı tercih etmesi her daim aklımın bir kenarında durur.
Bir de AKP var… İktidar yozlaştırır. Kuruluşundan 20 yıl sonra bakıldığında, AKP’nin bu konuda bir istisna olmadığı anlaşılıyor. Her şey telefonla yürüyor, kayırmaca var vs. Öteki tarafta yok mu? Evet, evet öteki tarafta da var. Daha önce ve daha fazla iktidarda kaldılar. Bu gün de daha iyi bir alternatif olamıyorlar. Biliyorsunuz hikâyeyi.
“Dinci, İslamcı” ya da “dinle aldatan” biçiminde eleştirilen AKP, aynı zamanda bazılarınca doğrudan İslam’ın kendisi olarak da tanımlanıyor. Bu tanımlama yanlış elbette, AKP din değil. Fakat özellikle bazı ateistlerin (Özellikle kentlerde azımsanmayacak sayıdalar) muhayyilesinde böyle bir şey var, bunu sosyal medya mesajlarından takip edebiliyorum.
Şu aralar bir ikilem yaşıyorum. “AKP dindir...” yaklaşımına mı, yoksa böyle düşünenlerin zihninde İslam’ı olumsuzlamak için kullanılan, artık bazı dini kavramların kötü bir temsili haline gelen AKP’ye mi kızmalıyım? Zaman zaman ikisine birden kızıyorum.
Fakat bunların ötesinde tepki verdiğim başka bir konu var: Diyanet üzerinden AKP’ye çakma gayretleri… Algıları değiştirmeyi, manipüle etmeyi amaçlayan pek çok “Diyanet haberi” yapılıyor. Ardında siyasi sonuç elde etme güdüsü olan sinsi bir bilinç var.
Bu, sözüm ona “haberler,” sosyal medyada pek çok el tarafından paylaşılıyor. O mecrada Diyanet yok, siyasi partiler yok; eksikler. Çoğunlukla gençler var. Takip ediyorum, hiç de azımsanmayacak sayıda genç, Diyanet ile ilgili bu “haberler” sebebiyle ciddi boyutlarda değer erozyonu yaşıyor. İnançları ve gençlerin zihinlerini siyasi mücadelelerin nesnesi haline getirmeyin kardeşim.
HANGİ HABERLER?
Kur’an kurslarında taciz vakaları… Evet, taciz dünyanın en tiksindirici suçlarından biri… Fakat bu haberlerde bazı tuhaflıklar var. Benim görebildiğim, Diyanet’e bağlı kurslarda 3 tecavüz vakası bulunuyor. Hiç biri de yeni değil. Fakat özellikle iki gazetede, her gün tecavüz olayı yaşanıyormuşçasına, sürekli yeni haberler yapılıyor. Olayların tüm detayları yıllardır ortada zaten. Fakat nasıl oldukları yeni anlaşılmış gibi baştan anlatılıyor. Sonuç: Sosyal medyada Diyanet’e küfürler, gırla… Bir hafta sonra harlanmaya başlıyor. Bu sefer ilgili “kursların hangi tarikatlara ait olduğu” ile ilgili yeni haberler. Bilinmiyor muydu? Biliniyordu. Ama bu sayede milletin 1 hafta daha küfür etmesi sağlanıyor. Bir hafta sonra ise yeni haberler…
Diyanet’in deniz mahsulleriyle ilgili “fetvası”… Aslında konuyla ilgili yeni bir fetva yok. Bir vatandaşın sorusu var, Diyanet de yanıtlamış. Deniz mahsulleriyle ilgili kısıtlayıcı hükümler Diyanet tarafından verilmiş gibi “haberler” yapılıyor. Yine aynı gazeteler… Sonucu tahmin edersiniz: Özellikle gençler tarafından edilen küfürler… “Diyanet ne yiyeceğime karışacağına önce açları doyursun.” “Kur’an’da şunu yemeyin diye bir hüküm var mı? Yok. Diyanet bunları neresinden uyduruyor? Bunlar yüzünden bir gün ateist olacağım.”
Hal bu ki Diyanet’in cevabında sadece ilgili Kur’an ayetleri, hadisler ve mezhep imamlarının görüşleri sıralanmış. İnsanlar o haberleri okuyor ama Diyanet’in verdiği cevabı okumuyor.
Diyanet’in ABD’de deki 100 milyon dolarlık camisi… İsraf! Haberde “lüks, şatafat” gibi ibareler var. Sanırsın Ali Erbaş’a lojman yapılmış da bu onun tepkisi. Cami 2016’da bitirilmiş ve kullanılmaya başlanmış. Geçen bunca zamanda hiçbir sorun göze çarpmamış. Ama sonra diğer sistematik Diyanet haberleriyle beraber bunu da okuyoruz. Yalnız haberde ufak bir detay atlanmış. O 100 milyon doların sadece %10’u Diyanet bütçesinden karşılanmış. Asıl finansörler vakıf ve hayırseverler…
Din kitabının kaynakçasındaki porno sitesi… Konu Diyanet ile ilgili olmadığı halde sosyal medyadan tepki alan kurum yine aynı. Belli bir algı oluşmuş bir kere. Kitap Milli Eğitim tarafından basılmış. Peki, suçlu Milli Eğitim ya da kitabın yazarı mı? Hayır. Kitabın yazarı akademik bir eser üretmiş. Bu eseri oluştururken kullandığı kaynakları sıralamış. Bu kaynaklardan biri de dini bilgi içeren internet sitesi. Kitabın ilk basımının üzerinden birkaç yıl geçmiş. Bu sürede o dini bilgi içeren web sitesi kapanmış (muhtemelen domain ücretini ödemediğinden) ve porno sitelerinden biri de o domain’i almış. Bunda yazarın bir dahili yok. Akademik kaynak gösterme kriterlerini yerine getirerek, en son ne zaman kaynak web sitesine girdiğini yazmış. Kimsenin kaynağın daha sonra başkasına devredilmesi sebebiyle yazarı, Milli Eğitim’i ya da Diyaneti suçlamaya hakkı olamaz.
Bunları yazarken yine kızgınım. Neden? Çünkü yeterli devlet denetimi ve yasal yaptırımı yok ve bu yüzden gençler mensubu oldukları medeniyete düşman oluyor. Neden? Çünkü birileri o mecralarda canlarının istediği gibi at koşturuyor. Diyanet ile birlikte benim dini değerlerime de saldırıldığına, tahrip edilmeye çalışıldığına şahit oluyorum. Çünkü Diyanet aciz ve Diyanet’i ben savunuyorum.