Kur döviz, faiz, enflasyon sarmalı… Yıllardır bu böyle, bir hastalık, anomali... Ve bu bir denge hali değil, öyle tanımlanmamalı. Kimi piyasa oyuncuları, bunu bildiği halde neden faiz arttırmanın Türkiye'yi düze çıkaracak şey olduğunu söylüyor? Faiz artsaydı da bu sarmal devam edecekti. Ardından yine enflasyon gelecekti. Bütün bunlar kendiliğinden olan şeyler değil. Yunanistan, Portekiz gibi batmış, borçları yeni borçlarla ya da başka ülkelere verdikleri siyasi tavizlerle yüzdürülen ülkelerde faiz oranları neden daha düşük? Eğer faiz denen şey kendiliğinden ya da doğal olarak ortaya çıkıyorsa...
20 Aralık operasyonu gerek muhalefet gerekse iktidara yakın çevrelerce beklenen bir şey değildi. Doların fiyatının baskılanabileceği tahmin edilmiyordu. Bunu yapabilecek hiç bir klasik finansal enstruman yoktu. TL, sanal olarak dolar haline getirildi. Bu hareket bir anda Türkiye’deki halkının dolardan çıkmaya başlamasını sağladı. Önemli bir aksiyon fakat sürekli olarak kullanılabilmesi mümkün değil.
Yeni ve farklı ataklar olur mu? Kuşkusuz olur. Başka, yeni mekanizmalarla mukavemet gösterilir mi? Öyle söyleniyor: Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati geçen hafta katıldığı bir programda bundan biraz bahsetti. Fakat hangi yöntemlerin kullanılacağını pek söylemedi. Sadece değerli metaller ve emtia dayalı mevduattan bahsetti.
Doların, değerinin sert bir biçimde aşağı inmesi bir başarı mı? Kur korumalı mevduat formülü, dolar 18 TL’yi bulmadan evvel kullanılmadığına göre sistemli ve planlı bir politikanın ürünü olmadığı anlaşılıyor. Ekonomi yönetiminin ajandasında en başından böyle bir çare olsaydı, çok önceden uygulamaya konulurdu.
O halde döviz korumalı TL mevduat fikri, ekonomi yönetimine en yakın halkadan değil başka bir yerden geldi. Bu öneri her nereden geldiyse hükümet ve bürokrasi, içinde bulunduğu fasit daireyi aşıp o yöne doğru daha fazla kulak kabartmalı.
Başka neler yapılması gerekiyor? “Sen kimsin ki hükümete neler yapılması gerektiğini söylüyorsun?” diyenleriniz olabilir. Bu ülkenin bir vatandaşı, ekonomide yapılan her hatadan olumsuz biçimde etkilenen bir vatandaşım kardeşim. Piyasaları da iyi kötü takip ederim. İsteyen kulak versin, istemeyen vermesin!
Öncelikle hükümet kanadında da dillendirildiği üzere, sosyal medyada manipülasyon yapıp insanlara 18 TL maliyetle dolar aldıranları yaptıklarına pişman etmek gerekiyor. Bu konuda şimdiye kadar hiç iyi bir sınav verilmedi. Hala “Şunu yapacağız, bunu edeceğiz…” Konuyla ilgili sarf edilen cümlelerde sürekli gelecek zaman kullanılıyor.
Marketler… “Şu kadar ürünü denetledik. Beş zincir markete ceza verdik.” Ama fiyatlarda dişe dokunur bir indirim yok. Bir litre süt hala 16 TL’nin üzerinden satılabiliyor. Korkunç bir rakam bu… Yeni mekanizmalar, daha çok denetim, daha çok denetim…
Tarım Kredi Marketleri… Gittim gördüm. Bir iki göstermelik ürün dışında indirim falan yok. İçeri girdiğinizde şekerlemeci dükkânına gelmiş gibi hissediyorsunuz. Ürün ambalajları bile “Yüksek maliyetliyim.” diye bağırıyor. Tarım Kredi Marketlerinin, piyasaya yeni girmiş yeni bir zincir marketten pek bir farkı yok. Şu haliyle diğer marketlerin fiyat kırmasına neden olacak bir yanı yok.
ÖNERİLER
Ülkemizde yeterli sermaye yok, yabancı sermayeye ihtiyaç var. Uygun koşullar oluşturulsa Körfez ülkelerine ait bazı finans kurumlarının Türkiye’deki fonlara para yatırması mümkün. Bu petrol zengini ülkelerin yüklü miktarda paralarına, ABD’de ve AB’de resmen çöktüler. Bu sebeple zengin Araplar güvenle para yatıracak yer arıyor.
Ne yapmak gerekiyor? Öncelikle mevzuatları gereği yabancıları bir piyasaya girebilmesi için o piyasaya en az iki rating kuruluşu tarafından yatırım yapılabilir notu vermesi gerekiyor. Japonya’ya ait bir rating kuruluşu satın alınmıştı. İkincisinin ya alınması ya da sıfırdan oluşturulması gerekiyor. Ayrıca Takasbank ve Merkezi Kayıt kuruluşlarının uluslararasılaştırılması gerekiyor. Bu kuruluşlara ait sistemlerin yatırım yapmayı düşünen fonların ait oldukları ülkelerin resmi kurumlarının denetimine ve işletimine açmak, kesinlikle Türk fonlarına daha fazla yatırım yapılmasını sağlayacaktır. İşte size daha fazla yabancı sermaye… Sadece daha fazla düzenleme ve sistemsel geliştirme gerekiyor.
Bir diğer öneri: Uzun zamandır TCMB elektronik para üzerinde çalışıyor. Bu paranın altın ve gümüş miktarına bağlı olması mevcut TL’den farklı dinamiklere sahip olması, TL’ye karşı kur ataklarında bir alternatif haline gelmesini sağlar. TCMB’nin üzerinde çalıştığı elektronik paranın kriptolu hale getirilmesi düşünülürse, bunun için Sha256 (ABD’ye bağlı NSA tarafından kontrol edilen) gibi kriptolama sistemleri değil, sıfırdan oluşturulacak bir sistemle yapılması gerekir.
TCMB, kendi belirlediği döviz kurlarını yayınlıyor. Bir de piyasa yapıcı kamu ve özel bankalarca “fiksing” yöntemine göre piyasa döviz kurları belirlenebilir. İçeride, bankalar arası işlemlerde bu fiksing fiyatı referans olarak kullanılabilir. Manipülatif swap ve açığa TL satış işlemleri sebebiyle yıkıcı etkisi daha fazla olan dış piyasada ikinci bir TL fiyatlaması (brend petrol ve ABD ham petrol fiyatlarının 2 faklı düzeyde işlem görmesi gibi) olması ve bu sayede dış piyasa işlemlerinin iç piyasaya etkisinin azaltılması sağlanabilir.
Daha önce de söylemiştim, gerçekten dış müdahaleler var ve ülkenin sırtına bir faiz yükü bindirilmesini istemiyorum. Bu mücadelede de devletin yanındayım. Fakat neler yapılması, nasıl mücadele edilmesi gerektiği konusunda bir programınız yoksa samimi olduğunu bildiğiniz çevreleri bir dinleyin.