2 Haziran 2021’de İran donanmasının en büyük savaş gemisi Kharg, Umman Körfezi'nde garip bir biçimde alev aldı ve battı. İranlı yetkililer, Kharg'da çıkan yangın ile ilgili “hiçbir neden sunmadı.” 2020'de ise askeri tatbikatı sırasında, bir füze “yanlışlıkla” Jask limanı yakınlarında bir donanma gemisine çarparak 19 denizciyi öldürdü ve 15 kişiyi yaraladı. Yine 2018'de bir İran donanma destroyeri, esrarengiz biçimde Hazar Denizi'nde battı.
Son iki yılda İran’dan Suriye'ye giden en az 15 İran ticaret gemisi ve petrol tankeri, İsrail tarafından Kızıldeniz ve Akdeniz sularında saldırıya uğradı. Saldırılar Esed’e ve Yemen'deki Husilere silah ve petrol sevkiyatını engellemeyi amaçlıyordu. Gemileri tahrip olan, taşınan değerli yükleri, varılması gereken yerlere gönderemeyen İran, yarım milyar dolardan fazla zarara uğradı.
İran, İsrail'i nükleer tesislerini defalarca sabote etmekle suçladı. İranlı yetkililer, 20 Ağustos 2010'da Tahran'ın 1200 Km güneyindeki Buşehr nükleer santraline ve 2021 yılı Haziran ayı sonlarında, İran başkentinin yaklaşık 40 km kuzeybatısındaki Karaj kentindeki bir bölgeye sabotajcıların saldırmasını engellediklerini duyurdular.
Ayrıca İsrail, Haziran ayında Suriye’deki Al-Dabaa Havaalanı’nda bulunan İranlı milislere ve öncesinde Halep'in Safira bölgesinde faaliyet gösteren İran destekli milislere ait silah depolarına yapılan saldırıları üstlendi.
İran’ın önceki cumhurbaşkanı olan Ruhani, ‘Koşullu Barış' stratejisini benimsemişti. “Üzerime gelmezsen ben de nükleer çalışmalarımı sınırlandırırım…” Fakat 2018 yılında Trump, İran ile nükleer müzakereleri rafa kaldırarak “İran’a maksimum baskı” politikasını uygulamaya başladı. Hatırlayalım, İranlı çok önemli isimlere bu dönemde suikastlar düzenlenmişti. İran da pozisyon değiştirerek “Kararlı Cevap” siyaseti kapsamında hareket etmeye başladı. Irak’taki ABD üslerine füzeler yağdırdı. Husilere Drone vererek Suudi Arabistan’daki petrol tesislerine saldırttı.
İran’ın bu politika değişikliği İsrail ile olan mücadelesine de yansıdı elbette. Sadece son altı ay içinde İran ile bağlantılı güçler tarafından, İsrail gemilerine beş kez saldırı düzenlendi. Son olarak İsrailli bir milyardere ait Mercer Street adlı gemiye yapılan saldırı, gerilimi kontrolden çıkma noktasına getirdi.
Neydi bu olay?
29 Temmuz'da Umman açıklarında adı geçen tankere drone ile saldırıldı. Aralarında güvenlikçi bir İngiliz vatandaşının da olduğu iki kişi saldırıda hayatını kaybetti.
İsrail, ABD ve İngiltere Tahran yönetimini suçladı. İsrail Savunma Bakanı Benny Gantz, "Lübnan ve Gazze'de güçlerini artıran İran, Suriye, Irak ve Yemen'de, destekçileri vasıtasıyla İsrail'e karşı farklı cepheler açıyor.” dedi. İran bu suçlamanın temelsiz olduğunu belirterek reddetti, hikâyenin psikolojik bir operasyondan ibaret olduğunu iddia etti.
CENTCOM yetkilileri, konuyla ilgili bir soruşturma başlattı. Pentagon, gemideki drone parçalarının İran yapımı olduğunu söyledi. Öyle anlaşılıyor ki saldırıyı İran’dan aldıkları dronelerle ile Husiler gerçekleştirdi.
Ardından ABD Merkezi İstihbarat Teşkilatı direktörü William Burns'un, İsrail'de Başbakan Naftali Bennett ile görüştüğünü ve gündemlerinin başında İran'ın olduğunu belirtti.
Bu arada ikinci bir olay daha yaşandı: İngilizler, İran destekli grupların yine Umman Denizi’nde, bu sefer BAE’ne ait The Asphalt Princess isimli tankeri alı koyduğunu iddia etti.
Başkan hâlâ Trump olsaydı belki şimdiye kadar İran’a yönelik bir ABD saldırısı gerçekleşirdi. Fakat Biden yönetimi şimdilik sadece yeni ekonomik yaptırımlar uygulamakla yetindi. ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, yaptığı açıklamada, Kudüs Gücü'nün "kötü niyetli faaliyetlerini" finanse etmek için İran petrolünün satışından elde edilen gelirleri kullandığını ve kendisini gizlemek için yabancı aracıları kullandığını söyledi. Bu yüzden Hazine Bakanlığı, İran Devrim Muhafızları’na bağlı Kudüs Gücü'ne destek sağladığı iddia edilen bazı petrol şirketlerine yaptırım uygulamaya başladı. Daha sonra yapılan yeni açıklamayla, yaptırımların Ummanlı bir iş insanı olan Mahmood Rashid Amur al-Habsi'yi ve ikisi Umman'da, biri Liberya'da ve biri de Romanya'da bulunan bazı şirketleri hedef alındığı bildirildi. Bunların ABD'deki varlıkları donduruldu.
İsrail’in, Basra Körfezi ve Umman Denizi'nde İran kadar deniz tahkimatı bulunmuyor. Bölgedeki İran gemilerine veya altyapısına sürekli olarak misillemede bulunma kapasitesi bulunmuyor. Ayrıca yaptığı ithalatın yüzde altmıştan fazlası ülkeye deniz yoluyla geliyor, kapsamlı bir deniz savaşı Tel Aviv'in zararına olur.
Bu tespitlere bakarak, “Yıllardır İran’ı varacaklar deniyor ama hiçbir şey olduğu yok. Bundan sonra da bir şey olmaz.” diyebilirsiniz. Fakat bu defa başka, karşılıklı tahkimat her zamankinden daha hızlı biçimde artıyor.
İngiltere, İran’a verilecek cevaba hazırlık olması amacıyla bölgedeki özel kuvvetlerini Umman da toplamaya başladı. Avustralya gibi İngiliz milletler topluluğu üyesi ülkeleri, İran’a verilecek cevap ile ilgili ittifak yapmaya çağırdı. Mercer Street gemisinde hiçbir ABD’li ölmedi ama İngiliz vatandaşı öldü. İran asıllı bir İngiliz vatandaşı, ajan olduğu gerekçesiyle İran’da tutuklandı. İngiltere iki yıl önce iki İran gemisine el koymuştu, bu defa daha ileri gideceği anlaşılıyor.
Yemen’deki en güçlü silahlı grup, İsrail’e yakınlığıyla bilinen BAE’nin kontrolünde… Bu grubun İran’ın desteklediği Husilere yönelik yeni operasyonlara girişmesi beklenebilir.
Umman Denizi’nde İran daha güçlü olsa da Kızıl Deniz’in tamamında ve Akdeniz’de durum böyle değil. İsrail, İran bandıralı gemilere daha fazla baskı uygulayabilir. İsrail gibi İran da ticaretinin önemli kısmını deniz yolu ile gerçekleştiriyor. Bu iki denizde artacak gerilim İran’ı daha fazla vurur.
İran, “Yeşil Koridor” projesi sayesinde Rusya’ya olan ihracatını bir yılda %50, ithalatını ise %15 artırdı. Çin ile yaptığı enerji anlaşmaları sayesinde milyarlarca dolar yatırım almayı başardı. Yani ABD’nin uyguladığı ekonomik yaptırımları kısmen de olsa aşmayı başarıyor.
Bu arada nükleerde de ilerlemeye devam ediyor. İsrail ve ABD sabotajlarına rağmen İran ilerliyor.
Ekonomik yaptırımların yeterli etkiyi yapmadığını ve İran’ın nükleer çalışmalarının artık önemli bir eşiğe geldiğini ABD’de İsrail de görüyor. İsrail Savunma Bakanı Gantz, İran’a saldırmaya hazır olduklarını bildirdi ve ABD ve İngiltere’ye ortak askeri harekât çağırısında bulundu. Mevcut durum İsrail’in güvenliği açısından sürdürülemez. Bu sebeple artık İran’a saldırmaya mecburlar.
Orta Karadeniz’de meydana gelen sel felaketinde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyorum. Allah ülkemizi yeni afetlerden korusun.-