Rusya’nın Ukrayna’ya saldırması, uluslararası ilişkilerde taşları yerinden oynattı. Sadece Kafkasya’da değil, Avrupa’da, Orta Doğu da ve Uzak Doğu da var olan dengesizlik durumları daha tehlikeli hale geldi. Kaos, İslam ülkeleri için rutin bir hal aldı. Alıştık teröre, ekonomik sorunlara ve savaşlara… Coğrafyamızda yer alan İsrail de öyle. Kurulduğu günden beri çeşitli güvenlik sorunlarıyla karşı karşıya kaldı. Filistin meselesi, İran’la sürtüşmeler, Türkiye ile giderek gerilen ilişkiler gibi…
Fakat şimdiye kadar İsrail’in birileri nezdinde hep ayrıcalıklı bir yeri oldu. Nükleer silah sahibi olması sağlandı. Araplarla savaşlarında ABD’den askeri destek aldı. Pek çok küresel şirket elde ettiği kârın bir kısmını İsrail’e hibe ediyor. Filistin meselesiyle ilgili BM nezdinde pek çok kınama kararı çıktığı halde daimi üyelerin çekince koyması sayesinde ceza alması engellendi. Üç büyük güçle; ABD’yle, Avrupa’yla ve Rusya ile hep yakın oldu. Sırtını dayadığı bu üç büyük güç sebebiyle şımardı. Son yıllarda başbakanları ve cumhurbaşkanları yolsuzluk ve taciz gibi yüz kızartıcı suçlara bulaştı.
İç siyasette yaşanan bu yozlaşma dış destek sayesinde şimdiye kadar üstesinden gelinebilir bir sorun gibiydi. Fakat artık sanki bir şeyler değişiyor.
İRAN
Daha önce İran’ı Vuracaklar başlıklı bir yazı yazmıştım. Vurdular da... Suriye’deki askeri güçleri, İsrail tarafından daha sık vuruldu, nükleer çalışmaları rutin biçimde siber saldırıya uğradı, uluslararası sularda gemilerine el konuldu. Fakat İran yine de bir biçimde ayakta kalmayı başardı ve İsrail’in İran ile ilgili güvenliğe dair korkuları daha da büyüdü. Neden? Ukrayna ile savaş sebebiyle Rusya, Suriye’den asker çekme kararı aldı. İsrail’de, “Meydan İran’a mı kalacak?” kuşkusu var. Suriye’de İran ile uğraşmak yerine Esed gibi bir cüce ile uğraşmayı yeğdir. Bunu Netanyahu da şimdiki İsrail yönetimi de dillendirdi. Bu yüzden İsrail’in dümen suyundaki BAE, yıllar sonra Esed’i ağırladı. “Bak Rusya gidiyor, İran’ı değil senin gibi Arapları, yani bizlere yaklaş.” demek için.
Yalnızca Suriye meselesi değil, İran’ın nükleer çalışmaları da İsrail’in başını ağrıtıyor. Defalarca siber saldırı düzenlemiş olmalarına rağmen İran’ı durduramadılar. Üstelik Viyana’da yürütülen nükleer müzakerelerinden de sonuç alınamadı. Müzakerelerin taraflarından olan Rusya, kendisine yapılan yaptırımların, İran ile ilişkilerini kapsamaması gerektiği şartını ileri sürdü. ABD kabul etmeyince İran’ın nükleer çalışmalarının sonlandırması karşılığı yaptırımlardan muaf hale gelmesi konusu rafa kaldırılmış oldu.
Başka? Dronlar meselesi de var. İran kendi dronlarını üretebilen altı ülkeden biri ve İsrail ile çeşitli alanlarda yaşanan çatışmalarda kullanılıyor bunlar.
Bir de İran füzeleri var… Bir hafta önce Erbil’e 14 adet füze ile saldırıldı. Saldırıyı İran Devrim Muhafızları ve Haşdi Şabi üstlendi. Hedefin bölgedeki bir ABD üssü olduğu ve kimseye zarar vermediği söylendi. Fakat füzeler ABD üssünden beş km ötede başka bir yere düştü. İranlılar bölgede bulunan İsraillileri vurduklarını ve dokuz kişinin öldüğünü ileri sürdü. Ölenler hakkında muhtelif rakamlar zikretmekle birlikte, Irak ve Rusya da bu iddiayı doğruladı.
RUSYA
Yahudiler, yalnızca Hitler yönetiminde ve İspanya’da soykırıma uğramadı. Avrupa’nın neredeyse her şehrinde toplu kıyıma uğradılar. Durum kendileri için hangi ülkede kötüleşse başka bir ülkeye kaçtılar. Sonunda hayatta kalmalarına ya da ölmelerine neden olacak bir çeşit köşe kapmaca oyununun içinde kaldılar yüzyıllarca. Orta Çağın sonuna değin Rusya’da fazlaca Yahudi nüfus barınmadı. On yedinci yüzyılda Batı Avrupa’da sığınacak güvenli limanları kalmayan Yahudiler, Doğu’ya özellikle Rusya ve Polonya’ya göç ettiler. Zaman içerisinde buralarda da kötü muameleye uğradılar ama yine de kaldılar. Bir dönem en fazla Yahudi nüfusunu (altı milyon) barındıran ülke Rusya idi. Kızıl Devrim’in lider kadrosunun neredeyse tamamı Yahudi idi. Dolayısı ile İsrail nüfusunun önemli bir kısmı Rusya’dan göçen Yahudiler oluşturmaktadır. Bugün ise Rusya’da İnsamer adından özerk bir Yahudi oblastlığı bulunmaktadır.
Sonuç olarak Rusya ile İsrail arasında, derin tarihsel ve sosyolojik bağlar bulunmaktadır. İsrail, ABD kadar Rusya’nın da desteğini sağlamış bir ülkedir. İsrail Suriye’de Esed ve İran’a bağlı güçleri, havadan canını istediği gibi bombalarken, Rusya bölgedeki hava savunma sistemlerini çalıştırmıyordu. Netanyahu, canı ne zaman istese Kremlin Saray’ının kapılarını çalabiliyordu.
Fakat durumlar şimdi öyle değil. İsrail on gün kadar önce Şam yakınlarında İranlı iki askeri öldürünce Rusya bunu, “Suriye ulusal egemenliğinin en kaba biçimde ihlal edilmesi” olarak tanımladı. Ayrıca uçakları İsrail’i, Golan Tepelerinde alçak uçuşlar yapmak suretiyle uyardı. “Ben buradan kısmen asker çekiyorum ama meydan yine de boş değil.” mesajı verildi. Bu bir gözdağıydı.
İsrail Başbakanı Naftali Bennet, Zelenski ile görüşüp, “Aman Rusya’nın suyuna gidin biraz.” minvalinde şeyler söyledi. Fakat Putin bunu samimi bulmadı. İsrail’in Rusya’dan çok Batı’ya yakın olduğunu, maddi olarak ABD’ye göbekten bağlı olduğunu biliyor. İstihbarata, ordudaki Yahudi kökenli bazı üst düzey subaylara, stadyumda konuşma yaparken yayını kesip başka görüntüler servis eden kimi TV çalışanlarına şüpheyle bakıyor. Ukrayna ile savaş, Rusya’yı daha önce hiç olmadığı kadar İsrail’den uzaklaştırmışa benziyor. Bu durum daha mı derinleşecek yoksa geçici mi, zaman içinde göreceğiz.
ABD
ABD ve İsrail’in, birbirleri için ne anlam ifade ettiğini söylemeye gerek yok, hepimizin malumu. Irak ve Suriye’nin parçalanması, İsrail’in güvenliğini arttırmak ve daha da büyümesinin önünü açmak içindi. ABD bunun için trilyonlarca dolar harcadı ama kendisi için hiçbir faydası olmadı. İran’la da nükleer konusunda bu sebeple masaya oturuyor. Havaya saçacak başka trilyonları yok.
Obama, Filistin sorununun iki devletle çözülebileceğini söylemişti. Aynı söylem bugün Biden tarafından da kullanılıyor. Böyle bir durum İsrail için Kudüs’ü, Filistinlilerle paylaşmak anlamına geliyor. Oysa Trump, Kudüs’ü İsrail’in başkenti ve tek sahibi olarak tanıdığını ifade eden belgeyi imzalamıştı. Bundan geri dönüş İsrailliler için söz konusu olamaz, itikatlarının bir parçası. Mesih’in gelmesini bekliyorlar. Bunun olması için Kudüs’ün tamamını ele geçirip, Süleyman Tapınağı’nı yeniden inşa etmek zorunda olduklarına inanıyorlar.
Bu arada Trump medyada yeniden görünür olmaya başladı. Biden sürekli oy kaybederken, Trump’ın yeniden başkan olma ihtimalinden bahsediliyor. Sanılmasın ki Trump yeniden başkan olursa İsrail’e ilk döneminde olduğu gibi sempatiyle yaklaşacak. Seçimlerde ABD’deki Yahudilerin çoğu Biden’e oy verdi. Trump ve ABD’deki Evangelistler, onları nankör olmakla suçluyor.
Bundan sonra ABD’nin bile İsrail’i her koşulda desteklemeyeceği görülüyor. İsrail’in kendi ayakları üzerinde durabilmesi için Doğu Akdeniz’den çıkaracağı doğalgazı satabilmesi ve Türkiye ile yapıcı ilişkiler geliştirebilmesi çok önemli. Fakat bir yandan PKK’yı, FETÖ’yü, Odid Yinon Planı’nı, Yunanistan’ın tezlerini, Filistin’in yok olmasını desteklerken, diğer yandan da Türkiye ile yapıcı ilişki geliştiremezsiniz.