Bilindiği üzere bu hafta Erdoğan, karayolu ile Karabağ’ın Şuşa iline giderek Aliyev ile görüştü. Aliyev, Paşinyan’ın daha önce Karabağ’a gidip dans etmesine göndermede bulunarak “raks eyledi.” Türkiye ile Azerbaycan arasında savunma ve ekonomi konularında çok önemli bir işbirliği anlaşması imzalandı malum. Ziyaret ve anlaşma sonrası İran’a ait Pres TV’de, Türkiye’nin Karabağ’ın kaynaklarını kontrol ederek sömürme niyetinde olduğu yönünde haberler yapıldı. Ardından CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu ve Grup Başkanvekili Engin Altay, Karabağ’da ihale alan 5 inşaat firması için “beşli çete” ifadesini kullandı. Altay, “Azerbaycanlı kardeşlerimiz dikkat etsin de bu çete Türkiye’yi kuruttuğu gibi Azerbaycan’ı da kurutmasın.” dedi.
Bu beş inşaat firmasının AKP’ye yakın olduğu bilinen bir gerçek. Öte yandan Cumhuriyetin ilk yıllarında desteklenen “Boğazdaki Aşiret” Türkiye’nin en büyük sermayedarıdır. Türkiye’nin en büyük sanayi kuruluşu olan Tüpraş ve Petkim gibi şirketlerin hangi dönem kimlere ne şartlarla satıldığı hatırlanmalıdır. Her siyasi dönem kendi zenginlerini üretmiştir. Menderes dönemi zenginleri, Demirel dönemi zenginleri, Özal dönemi zenginleri… Yine de Türkiye’de sermaye ve sermayedar eksikliği bulunmaktadır.
Aldığım bilgiye göre Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Şuşa’ya gitme nedenlerinden biri de bölgede iş yapmaya çalışan firmaların karşı karşıya kaldığı sorunların giderilmesidir. Azerbaycan için “dost ve kardeş” ya da “bir millet iki devlet” gibi yakınlık belirten ifadeler kullanmaktayız. Bu ifadelerin hepsi doğrudur; Azerbaycan canımızdır, ciğerimizdir. Ancak şunun da söylenmesi gerekir: Azerbaycan’da ciddi, hatta neredeyse kurumsallaşmış bir rüşvet sorunu bulunmaktadır. Karabağ’da iş alan Türk firmaları, rüşvet sorunu sebebiyle iş yapamaz hale geldikleri için Erdoğan ve Aliyev devreye girdiler. Yani bu beş firmanın Azerbaycan’ı kurutmak gibi bir durumu yok, aksine kendileri bir miktar kurudu bile denilebilir.
İran ve CHP’nin, Karabağ’ın önceki durumu hakkında eleştiride bulunmadığını, Türkiye’nin Karabağ Savaşı’nda Azerbaycan’a yardım etmesini de eleştirdiğini biliyoruz. Azerbaycan’ın savaşarak kendi toprağını geri alması, yardım eden Türkiye’nin ise Karabağ’ın yeniden yapılandırılmasından pay alması Ermenistan’ın işgal döneminden daha mı kötüdür?
ERMENİ İŞGAL DÖNEMİ
Türkiye coğrafyasıyla kıyaslandığında Karabağ, küçük bir ilimiz mesabesindedir, aşağı yukarı Rize ili kadardır. Fakat bu coğrafya inanılmaz yeraltı zenginliklerine sahiptir. 150’den fazla maden bölgesinde yüzlerce ton altın, gümüş, platin, alüminyum, çinko, demir, molibedenyum, bazalt, pek çok çeşit değerli taş, kaplıca ve madensuyu bulunmaktadır ve bunların hepsinin bir trilyon dolardan fazla değeri olduğu tahmin edilmektedir.
Ermenistan işgali döneminde bölgeden yetmiş milyar dolar civarında maden çıkarılmıştır, Azerbaycan’ın malı olan madenler yağmalanmıştır. Bu durumun eleştirilmesi gerekmez miydi?
Karabağ’dan çıkarılan madenler Ermenistan ekonomisinin üçte biri kadardı. Peki, bundan Ermeni vatandaşları mı yararlandı? Hayır. Ermenistan’daki rüşvet çarkı hiçbir yerle mukayese kabul etmez. İktidara gelen Koçaryan, Sarkisyan gibi kimseler, Karabağ’daki madenleri Ruslara, ABD’lilere, İngilizlere, Fransızlara, Kanadalılara ve hatta Danimarkalılara peşkeş çekmişlerdir. Ermenistan’ın başkenti Erivan dışındaki her yer köy gibidir; yol yok, altyapı yok. Bunun tek istisnası Karabağ’daki maden sahalarıdır.
Ermeni halkının da faydasına kullanılmayan Karabağ madenleri nereye akmıştır? Altınlar külçeler halinde İsviçre’ye ve Rusya Merkez bankasının kasalarına, bakır ve molibedenyum Almanya’ya, mücevher üreticisi ABD’li Minter + Richter’e, İsviçreli saat üreticisi Frank Müller’e ve hatta bu firmanın reklam yüzü olan Kim Kardaşyan’a.
İran’ın, Karabağ Savaş’ında Lübnan Ermenilerini ve PKK’lıları Süleymaniye üzerinden kendi sınırları içine aldığını, oradan da Ermenistan’a savaşmaya gönderdiğini biliyoruz. Bunu kendi sınırları içindeki Azeri Türkler ile Azerbaycan arasında doğrudan bir bağ olmasın diye, arada Ermenistan unsuru kalsın diye yaptığını biliyoruz. Bir de tabii Türkiye ile Azerbaycan arasında doğrudan sınır olmaması için… İran’ın, Türkiye’yi eleştirmesi hiç adil değil fakat anlaşılabilirdir.
Öte yandan Türkiye’ye ait firmaların Azerbaycan’da iş yapması kuşkusuz ülkemiz için iyi bir şeydir. Bu kadar büyük zenginliklere sahip bir bölge sadece bahse konu beş firmaya değil, elbette başka firmalarımıza da iş imkânı sağlayacaktır. Dolayısı ile bu durumun ana muhalefet partisi tarafından eleştirilmesinin yanlış olduğu kanaatindeyim.