İmran Khan, daha düne kadar Pakistan Başbakanıydı… Gençliğinde Oxford’da okumuş, ünlü bir kriket oyuncusuymuş. İngiltere’de katıldığı partilerde pek çok kadınla kameralara poz vermiş. Sonra Pakistan’a dönüp 2002 yılında Parlamentoya girmeyi başarmış. İki bin on sekiz seçiminde kurulan koalisyonun ve dolayısı ile Pakistan siyasetinin başına geçtiğinde hepimiz onu tanıdık.
Son zamanlarda sanki o Batıya yakın adam gitti de yerine emperyalizme karşı olan dindar bir Müslüman geldi. İnanç dünyasındaki değişim ne kadar içtenliklidir, orasını bilemeyiz. Fakat görünen bir şey var: Pakistan ve İmran Khan ABD ve İngiltere tarafından sürekli sıkıştırıldı, kontrol altına tutulmaya çalışıldı. Söylemlerinde gittikçe artan İslami vurguların sebeplerinden biri bu sıkıştırılmışlıktı.
Daha önce Pakistan’ın Batıya yaklaşmaktan başka çaresi bulunmuyordu. Yanı başında bir buçuk milyara yakın nüfusa sahip, düşman komşusu Hindistan varken… Bağımsızlığını ilan ettiği günden beri Pakistan’da neredeyse tüm iktidar değişiklikleri İngiltere ve ABD’nin eliyle oldu. Seçimlerle ya da suikastlarla… Fakat Çin’in yükselişiyle, İmran Khan kendine yeni bir alternatif buldu. Seçildiği günden itibaren yolsuzluğa ve ülkedeki bazı güç odaklarına karşı mücadele etmeye başladı. Daha bağımsız bir dış siyaset uygulamaya çalıştı. Muktedir olmak için mücadele veren bir iktidar görüntüsü sergilediği için benim de sempatimi kazandı.
Fakat ABD tarafından yapılan uyarılar tehdit boyutuna varınca Khan Çin’e ve Rusya’ya daha da yakınlaştı. Hani Rusya, Ukrayna’ya yirmi dört şubatta saldırmıştı ya, bilin bakalım o gün Putin Kremlin’de kimi ağırlıyordu: İmran Khan’ı. Konu Rusya’dan gelecek doğalgazın boru hattıydı. Lakin Putin’in asıl amacı, Batıya Khan üzerinden “Bakın, yalnız değilim.” mesajı vermekti.
Hani Çin Dışişleri Bakanı, yakın zamanda İslam İş Birliği Teşkilatı Dışişleri Bakanları Zirvesi'ne katılmıştı da “Uygur Türklerine soykırım uygulayan Çin nasıl olurda bu zirvede temsil edilir?” diye tepkiler yükselmişti ya… İşte o zirvenin yapıldığı yer Pakistan idi ve ev sahibi ülkenin Dışişleri Bakanı, Çin’in İslam ümmetiyle birlikte yürümek istediğini belirtmişti. İşte bu zirveden sonra Pakistan’da çarşı karıştı. Peki, ne oldu?
TAHİR-ÜL KADRİ
Kim bu Kadri: Pakistan’ın Fetullah Gülen’i. Yetiştirilip Kanada’dan gönderilen sözde bir imam. O da Papa’nın elini öpmüş, ‘dinler arası diyalog’dan bahsediyor. O da rüyasında Peygamberimizi görmüş. On Beş Temmuz sonrası müritleri, sosyal medyada FETÖ için kampanyalar düzenledi. Yargıda, askeriyede, bürokraside ve siyasette Mesih olduğuna inanan mürtleri var. Önceki Başbakan Navaz Şerif’i koltuktan indiren adam da Tahir-ül Kadri idi.Şerif, Başbakanken Panama Belgelerinde yolsuzluk yaptığına dair bilgiler ortaya çıkınca, ortalık şimdiki gibi karışmıştı. Aslında Panama Belgelerinden önce de Şerif’in ne olduğu biliniyordu. Siyasi cinayetler işlettiği, çalıp çırptıklarını Londra bankalarına kaçırdığı söyleniyordu. Daha fazla ayakta kalamayacağı belli olunca birileri düğmeye bastı. Pakistan Yüce Mahkemesi, bir çeşit yargı darbesi ile Navaz Şerif’i 2017 yılında görevden almıştı. Bu olaydan hemen önce Kadri, piyasaya çıkıp Şerif’e, “Allah evine ateşler salsınn! Yuvan yıkılsıın!” demişti. Tam olarak böyle demese de aynı tonlamayla buna yakın şeyler söylemişti.
Ertesi yıl yapılan seçimlerden sonra yeni bir koalisyon hükümeti oluşturulurken de sahnede Kadri vardı. İmran Khan’ı dizinin dibine oturtup millete, “Bundan sonra Başbakanınız bu adamdır.” dedi. Geçmişinde Batılı bir hayat tarzı olan, ABD’ye ve İngiltere’ye yakınlığıyla bilinen bir adamdı Khan. Kadri’nin sözünden çıkacak birine benzemiyordu. Ama öyle biri olmadığı zamanla anlaşıldı. Khan Çin’e yaklaştıkça aralarına kara kedi girdi. En son geçen yıl Kadri, Khan’ı uyardı. “Geçmişini unutma.” dedi. “Seni oraya ben oturttum. Akıllı olmazsan oradan indirmeyi de bilirim.” demekti bu. Nitekim sonradan öyle de oldu.
MECLİSTE ARİTMETİK DEĞİŞTİ
Üç yüz kırk iki sandalyelik Pakistan Parlamentosu’nda, Khan’ın başında olduğu Pakistan Adalet Hareketi ve koalisyona katılan diğerlerinin toplam vekil sayısı yüz yetmiş altıydı. Fakat on yedi vekil koalisyondan ayrılıp muhalefet saflarına geçti. Böylece iktidar, mecliste azınlık hükümeti haline geldi. Aralarında Navaz Şerif’in kardeşi olan Şahbaz Şerif’in partisinin de olduğu muhalefet bir anda birleşti ve hükümete karşı güven oylaması yapılmasını istedi. Meclise başkanlığına vekâlet eden kişi, İmran Kahan ile aynı partiden olduğu için oylamaya izin vermedi ve meclis oturumunu sona erdirdi. Bundan sonra Pakistan için iki ihtimal söz konusuydu. İlki İmran Khan tarafından dillendirilmişti: Azınlık hükümetince geçici bir hükümet kurulması ve seçime gidilmesi. İkinci ihtimal ise meclisi yeniden açarak oylama yapılması ve çoğunluğun yeniden hükümet kurması. Bunun olması, mevcut iktidarın değişmesi ve İmran Khan’ın da akıbetinin meçhul hale gelmesi anlamı taşıyordu. Cumhurbaşkanı Arif Alvi, Meclisi fesh etti ve Khan’a, seçime kadar geçici bir hükümet kurmasını söyledi. Muhalefet ise buna itiraz etti, oylamanın yapılmamasının yasa ihlali olduğunu ileri sürerek Pakistan Yüce Mahkemesi’ne başvurdu.
Yüce Mahkeme, oylama yapılmadan meclisin tatil edilmesini ve Cumhurbaşkanı’nın meclisi feshetmesini kanuna aykırı bulduğu yönünde bir karar açıkladı. Bu karar doğrultusunda dün bir güven oylaması yapıldı ve İmran Khan, güven oylamasını kaybetti. Oylama öncesi bir açıklama yapan Khan, iktidardan düşürülmesi durumunda alınacak kararı ve yeni hükümeti tanımayacağını, halkı sokağa çağıracağını söylemişti. Karar açıklandıktan sonra Khan destekçileri sokağa dökülmeye başladı. Bu arada Pakistan Özel Kuvvetler Komutanı, Khan’ın tutuklanmasına yönelik bir operasyonun başlama emrini verdi.
Pazartesi günü oylaması yapılacak yeni hükümetin başına Şahbaz Şerif’in gelmesi bekleniyor. Nasıl biri? Halka yaptığı konuşmalarda öfkesine sıkça yenilip önündeki mikrofonlara saldırdığı, fırlattığı biliniyor. Doğrusu benim zihnimde akil bir devlet adamı imajı oluşmadı. Bir de tabii ağabeyinin yolsuzlukları sebebiyle gölgelediği bir aile ismi var.
Bakalım pazartesi gününden sonra ne olacak. İnşallah dost ve kardeş Pakistan halkının başına bağımsız hareket edebilen, hem iktidar hem de muktedir olabilen biri geçer. İnşallah yeni hükümet Pakistan’ı, ABD, İngiltere, Çin, Rusya ve İran ajanların cirit attığı bir yer olmaktan çıkarır.