Bu soruya Türkiye’de birkaç emekli general ve Doğu Perinçek dışında herkes, “Benzemiyoruz.” diye cevap verir herhalde. Ruslar da Türkler için aynı şeyi söyleyecektir:” Biz sarı kafalıyız, Türkler kara kafa. Biz soğuk iklimin hâkim olduğu bir coğrafyada yaşıyoruz, Türkler daha sıcak iklimde. Biz turist gönderip domates alıyoruz, onlar bizden buğday ve doğalgaz alıyor.” Sorsak buna benzer yanıtlar alırız sanırım.
“Ee, bu mudur? Benzemiyorsak bu yazının amacı ne?” mi diyorsunuz? Bir yer var ki oradan baktığınızda Rusya ile Türkiye’nin bazı benzer özellikleri olduğunu görürsünüz. Neresi o yer: Batı.
Batı’nın bakış açısını yansıtan en önemli siyasi çalışmalardan biri Samuel Huntington’un Medeniyetler Çatışması tezidir. Bu çalışma, CFR tarafından çıkarılan Foreign Affairs dergisinde, Soğuk Savaş Dönemi’nin sonunda yayımlanmıştır. Yani bir tez ya da analiz olmanın ötesinde, ABD’nin yarı resmi uluslararası ilişkiler politikası gibi bir şeydir. Bu tezde birkaç medeniyetten bahsedilir. Fakat aslında merkezinde Batı’nın olduğu ve Batı dışındaki yerlerin çatışma alanları haline gelmesi gerektiği dolaylı olarak ifade edilir. Buradaki “Batı” ifadesi bir coğrafyayı işaret etmez. Mesela Avustralya ve Yeni Zelanda da Batı’dır. Tezde, Türkiye İslam Medeniyetinin, Rusya ise Ortodoks olarak sınıflandırılan medeniyetin içindedir.
Batı dışındaki ülkelerle zaman zaman ortak hareket edilebilir ama aslolan bunların birbirleriyle çatıştırılmasıdır. Başka ne tür benzerlikleri var peki? Her iki ülke de Batı tarafından şu an kontrol edilememekte, etki alanlarını genişletmeye çalışmaktalar. Bu durum, Batı açısından tehlike potansiyeli taşıdığından Türkiye’de Rusya da kontrol altına alınmalıdır. Bunun yöntemi nedir? Siyasete etki ederek iktidarı kontrol etmek… İktidar kontrol edilemiyorsa iç karışıklık ve ekonomik yaptırımlar uygulamak. Bu da işe yaramıyorsa savaşa sürüklemek.
“Ne yani, Ukrayna ile savaşında Rusya’nın hiç suçu yok mu? Rusya ne ise Türkiye de O mu?” Hayır, bunu söylemiyorum. Yazının en başında da belirttiğim gibi Türklerle Ruslar birbirlerine benzediklerini düşünmüyor, bu Batı’nın yaklaşımı.
Hatırlatmamızı da yaptığımıza göre devam edebiliriz. Sovyetler yıkıldıktan sonra Rusya, Soros’un fonladığı STK’lar cenneti haline geldi, FETÖ’cüler cirit atmaya başladı. Yeltsin buna karşı çıktı ama gücü yetmedi. Yerini bıraktığı Putin ise hepsini yasakladı. Ardından Batı, yarım düzine “muhalif lider” yetiştirip Rusya’ya gönderdi. Tıpkı Lenin’i, Çarlığı yıkması için gönderdikleri gibi. Fakat bu “muhalif liderler” ya hapse atıldı ya da zehirlendi; akıbetleri pek iyi olmadı. Bu arada Ukrayna’daki tahterevalli oyununu Batı kazandı ve bunu Rusya’yı tahrik etmek için kullandılar. Daha önce Kırım limanını Rusya’ya kiralayan Ukrayna, buna son verdiğini duyurdu. Rusya’nın Karadeniz kıyısı çok sığ olduğundan, büyük gemilerin demirleyebileceği bir liman yapımına uygun değildi. Yani Kırım limanını kullanamayacak olması, Rusya’nın Karadeniz’e hapsedilmesi anlamı taşıyordu. Sonrası malum: Rusya Kırım’ı işgal etti. Kınıyoruz buna hakkı yoktu Rusya’nın.
Sonra Zelenski geldi ve “Kırım’ı geri alacağız.” dedi. Gerçek bir Ukrayna milliyetçisi olduğu için değil, birisi “söyle” dediği için. Gerçek bir Ukrayna milliyetçisi ABD’nin kucağına oturmaz. Batı ile Rusya arasında bir denge politikası izleyerek ülkesinin yıkıma uğramasını engellemeye çalışır. Madem Rusya’nın Ukrayna’dan beş kat daha güçlü bir orduya sahip olduğunu biliyordun neden tahrik etme yoluna gittin? Meskûn mahal savaşı yapmak, Avrupa ve ABD’nin faydasına, Rusya’ya çelme takmaktır. Bu Avrupa’yı yıkımdan kurtarmak için faydalıdır ama Ukrayna’ya faydası yoktur, zararı vardır.
Şimdi geçelim Türkiye’ye. Sorosçu STK’lar ve FETÖ burada da etkili oldu ve kısmen bertaraf edildi. Gezi, Boğaziçi olaylar ve benzeri kaos denemeleri oldu ama bastırıldı. Ardından ABD, Rusya’yı çevrelediği gibi Türkiye’yi de çevrelemeye başladı. Suriye’ye, Yunanistan’a ve Ege Adalarına üsler kurdu, milyarlarca dolarlık silah yığdı. Aynı düzeyde olmasa bile Türkiye’ye de askeri ve ekonomik yaptırımlar ve kur atakları oldu. Öyledirler ya da değildirler gibi bir şey söylemeye çalışmıyorum ama Erdoğan ve Putin, Batılı ülke dergilerinde şeytanlaştırıldı; Saddam ve Kaddafi gibi.
Farkında olmayabiliriz ama aslında Yunanistan ile savaşa çok yaklaştık: Doğu Akdeniz ‘de kıta sahanlığı, hidro-karbon kaynaklarının bölüşümü ve Yunanistan’ın Ege’deki kıta sahanlığını on iki mile çıkarma isteği gibi konular yüzünden. Neler olduğunu hatırlayalım. Türkiye Doğu Akdeniz’de tarama çalışmaları yaparken, Yunanistan’ın ve Güney Kıbrıs’ın ruhsat verdiği arama gemilerini bölgede engelledi. Gerginlik had safhaya ulaşınca Türkiye gemilerini geri çekerek şimdilik tarama faaliyetlerine son verdi. Yunan Dışişleri Bakanı Dendias, 14 Nisan 2021’de Türkiye’ye gelerek son derece tahrik edici sözler söyledi. Anlam veremedik, “Yürek mi yemiş, bu ne cesaret?” dedik. Bu kadar da değil; Türk bandıralı bir ticari gemi Fransa ve Yunanistan tarafından durduruldu ve hukuksuz biçimde arandı. Son olarak da Miçotakis, Ege’ye gelen bir ABD savaş gemisine çıkarak, parmak sallayıp tehdit etti. Bu olayların her biri savaş sebebiydi aslında.
Yani bugüne kadar bir savaş çıkmamış olması bundan sonra da çıkmayacağı anlamına gelmez. Bunu Miçotakis’in Türkiye’ye geldiği gün söylüyorum. Neden geldi peki Miçotakis? Rusya- Ukrayna Savaşı mı? Evet, konuşulmuştur ama asıl neden kıta sahanlığı ve Hidro-karbon kaynaklarının paylaşımı. ABD’nin, “Rusya’dan çıkan beş bin şirket Türkiye’ye gidip yatırım yapsa.” dediği, İsrail-Yunanistan-G.Kıbrıs’ın, gaz çıkarma ve Avrupa’ya taşıma planlarının çöp olduğu bir dönemde.
“Gel gel” yapıyorlar sadece. Türkiye, ABD’nin dümen suyuna girmediği sürece, geçici yakınlaşma süreçleri olabilir ama birlikte hiçbir uzun soluklu proje yapılamaz.” Doğu Akdeniz’de verilen paya razı olun. Rusya’ya siz de yaptırım uygulayın.” diyecekler. Türkiye Rusya değil; Yunanistan da bir Ukrayna değil. Ama birileri Türkiye’yi kontrol edilmesi gereken ülke, Yunanistan’ı da Türkiye’yi durdurmak, zarar vermek için feda edilebilecek bir koz olarak görüyor. Bu sebeple Türkiye’de yapılacak genel seçimin sonucuna bağlı olarak bir savaş görebiliriz. Savaş çığırtkanlığı yapmak istemem ama ihtimal dâhilinde.