Samimi Bulmuyorum
Öncelikle 13 vatan evladımıza ve Eski İstanbul Belediye Başkanı Kadir Topbaş’a Allah’tan rahmet diliyorum. Ailelerine başsağlığı diliyorum.
Ben Türkiye Cumhuriyeti’nin muhafazakâr bir Kürt vatandaşıyım. Hiçbir partinin partizanı değilim. 1990’lardan beri bir biçimde “Kürt Sorunu”, “Doğu Meselesi” yahut “PKK Sorunu” denen şeyi samimi olarak anlamaya çalışıyorum.
Bana göre bu sorunu dönemlere ayırarak incelemek gerek. Her dönem aynı tarafta pozisyon alıyorsanız kendinizi bir daha çek edin derim. Çünkü bana göre bu sorun ile ilgili partilerin, grupların ya da tarafların her birinin hataları oldu.
SORUNUN DÖNEMLERİ
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş ilkeleriyle Fransa’nın 3. cumhuriyeti arasında ciddi benzerlikler bulunmaktadır. Laiklik anlayışı, kamusal alan algısı ve iki toplumun sınıfsallaşma projeleri en önemli kesişim alanlarıdır. Daha homojen bir etnik yapısı olması ve geçmişte zaten bir burjuvazisi olmasından dolayı Fransa’daki yeni toplumsal sınıfsallaşma projesi daha başarılı olmuştur.
Türkiye Cumhuriyeti’ni de kuran CHP ilk çok partili seçimlerden günümüze değin hiçbir zaman halkın çoğunluğunun oyunu alamamıştır. Bunun en önemli sebeplerinden biri Türkiye’nin kuruluş döneminde oluşturulan yeni yönetici sınıf ile halkın hiçbir zaman tam anlamıyla barışamamasıdır. Cumhuriyet sonrası Doğu ya da Kürt sorunun temelinde de bu yeni yönetici sınıfın yöredeki halka olan hoyrat tavrı bulunmaktadır.
İlk dönemi kabaca Şeyh Said İsyanı sonrası ile 12 Eylül İhtilali olarak ele alabiliriz. Bazılarınız “Kardeşim o dönem Anadolu’nun diğer yerinde de yoksulluk vardı. Polis her meşrepten insanı falakaya yatırırdı.” diyenleriniz olabilir. Bu doğru ama doğuda bunlardan fazlası yaşandı. Van’daki Muğlalı Olayını duyanlarınız vardır ya da Dersim faciasını. Bunlara bizler şahit olmadık ama kendilerini devlet sanan birilerinin onlarca sivili öldürdüğünü biliyoruz.
İkinci döneme ise kısmen tanıklık ettik: 1980 ile 2000’li yılların başları. Diyarbakır, Mamak, Sağmalcılar ve Bayrampaşa Cezaevleri ve sistematik işkenceler… PKK ihtilal sonrası dönemde eylem düzenleyebilir hale geldi. Bu dönemde binlerce kişi JİTEM ve PKK tarafından öldürüldü. D100 ya da TEM kenarında pek çok faili meçhul cinayet işlendi. 90’larda pek çok iş adamı, siyasetçi ve sanatçının ismi ölüm listelerine eklendi. Yeşil diye bir adam vardı, JİTEM’ci. Sarı Selim lakaplı bir uyuşturucu baronuna “Bak oğlum bunu tek başına sana yedirmezler.” diyordu. Uyuşturucu ve silah kaçakçılığı yapanlar aynı kişilerdi ve nasıl oluyorduysa bunlar hem PKK’nın hem de JİTEM’in etkili olduğu alanlardan ellerini kollarını sallayarak geçebiliyordu.
Bir dönemin başbakanı, Kardak Adası’nın Yunanistan’a karşı en kahramanca biçimde savunulmasını isterken, İsrail ziyaretinde Doğu Anadolu’nun da içinde yer aldığı bölgenin Yahudilere vaat edildiğini söylüyordu. Kendisini hiçbir zaman samimi bulmadım. 1990’larla ciddi biçimde yüzleşilmeli.
Samimi bulmadığım biri daha var, bugünlerde “Katil devlet” diyen biri. O cinayetleri işleyenlerin NATO’ya bağlı Gladyocular olduğunu, devletin tüzel kişiliğinin kendi halkını sistemli biçimde öldürme politikası olmadığını biliyor aslında. Bugün 13 insanımız şehit olduğunda ise PKK’nın katil olduğunu, asker sivil farkı gözetmeden masum insanları öldürdüğünü söyleyemiyor. JİTEM ile içli dışlı olmuş bir partide bakanlık yapan bazı kişiler bugün başka bir partide yer alıyor. Mademki bazıları bir şeyleri sorguluyor, Susurluk döneminin iç işleri bakanının kurduğu partiyle bugün ittifak yaptıklarını hatırlamalıdır.
GÜNÜMÜZ
Son dönem ise PKK’nın Türkiye içinde eylem yapamaz hale geldiği zaman dilimidir. PKK’nın eylem yapamamasının en önemli sebebi malum; Türkiye’nin sahip olduğu SİHA teknolojisidir. PKK, ABD’den en fazla yardımı ve en fazla militanı bu dönemde toplamıştır.
Bazı Kürtler özellikle iki nedenden HDP’ye oy vermektedir: Geçmişte yerleşen olumsuz, zulmeden devlet imajı ve “Eğer Kürt isem Kürtleri savunanları savunmalıyım” anlayışı.
Ama artık JİTEM’in faili meçhuller yok. Bugün sivilleri sadece PKK katlediyor. Devlet Gladyo’ya karşı mücadele ediyor. PKK ise ABD’nin ve İsrail’in çıkarlarını savunuyor, Kürt çocuklarının ölmesi pahasına… Bu arada “Ortadoğu’da ABD’siz kimse başarılı olmaz.” diyen eski kulağı kesik Marksistleri de duydum. Buradan onlara da “Samimiyetsizsiniz!” diyorum. “Ortadoğu halkları” deyip duruyorsunuz. Türkler Ortadoğu halkıdır. ABD ise Ortadoğu halklarının bugünkü kötü durumunun baş sorumlusudur.