Tolstoy’un, Savaş ve Barış adlı romanını duymayanımız yoktur. Bazılarımız okumuştur da. Üniversitede Avrupa Tarihi dersini aldığım Türkkaya Ataöv’den, bu romanın isminin aslında Savaş ve Dünya olduğunu, İngilizceye yanlış tercüme edildiğini, bu yanlış tercümenin Türkçeye de aynen aktarıldığını dinlemiştim. Daha sonra tanıştığım bir Rus ise her iki ismin de yanlış olduğunu söyledi. Onun söylediğine göre romanın gerçek ismi Savaş ve Toplum idi. Doğrusu, konusuna bakınca Savaş ve Toplum başlığının, kitaba daha fazla yakıştığını düşünüyorum. Eserde, tek tek insan tasvirleri ve psikolojilerinden bahsediliyor ama bana göre asıl anlatmak istenen savaşın toplumu ve insani değerleri nasıl etkilediğidir.
Peki, romanın ismiyle ilgili karmaşanın sebebi ne: Rusçada kullanılan “Mir” kelimesinin kapsadığı farklı anlamlar. Bu kelime Asayiş, barış, toplum ve huzur gibi çeşitli anlamlara geliyor. Geniş anlamlı… “Mir” adını Ruslar, uzaya kurdukları üsse, bankacılık sistemlerinde kullanılan ürünlere, hatta kendilerine vermişlerdir. Zelenski ve Putin’in adında bile kullanılmıştır: VolodMİR-VladMİR (Toplumda/dünyada şan sahibi olan).
Rusya-Ukrayna savaşı, bende bu tür çağrışımlara sebep oldu. Savaş ve Barış (ya da Savaş ve Toplum) kitabı, Fransa’nın Rusya’yı işgal ettiği dönemi anlatıyor. Rusya, Napolyon’dan sonra yalnızca Nazi işgaline uğradı. Yüzyıllardır işgal eden, sınırlarını genişleten tarafta oldu. Şimdi de yeniden Ukrayna… TV’lerden naklen, ağlayan çocuklar, tedirgin biçimde doğum yapmayı bekleyen kadınlar, siren sesini duyup kaçışan insanlar ve yıkıntıya dönmüş bir ülke görüyoruz. Henüz on birinci gününde, çok yazık…
Putin’e, Lavrov’a kızgınız. Adları gibi şan sahibi değil berbat kişiler olduklarını düşünüyoruz. “Bunlar Tolstoy’la, aynı milletten olamaz.” diyoruz. Hafta içi Putin’in, “İnsanlar ölmesin, bulundukları yerleri güvenle terk edebilsin diye insani koridor oluşturuyoruz.” gibi bir ifadesi vardı. Bu yapılanın insani tarafı yok, “insani” adı verilmesi bir aldatmaca. İnsanlar, yaşadıkları, ait oldukları yerlerden dışarı doğru süpürülüyor. Tıpkı halı üstünde biriken toz ve pislik gibi süpürülüyorlar.
Aynı şeyi İran ile birlikte Suriye’de de yaptılar. “Suriye” demişken, bu konuda bizde de insanlıktan nasibini almayanlar var. Sosyal medyada, “Bana ne Suriyeliden, kardeşim falan değil onlar. Mülteci gelecekse Suriyeli yerine Ukraynalı tercih ederim. Neslimiz onlarla karışır, daha güzel olur.” diyenleri görmüştüm. Şimdi onlara da “Duanız kabul oluyor.” demek istiyorum.
İnsani değerlerden yoksun olanlar yalnızca Rusya yönetimi ve bizdeki bazı aklı evveller değil. Şu kısacık savaş sürecinde Ukrayna’da ve Batı’da da utanç vesikalarına şahit olduk. İnsanlar Ukrayna’dan kaçarken, aralarındaki siyahilerin trenlerden indirildiklerini gördük. Birileri, onların, yaşamayı sarı saçlı, mavi gözlüler kadar hak etmediğine karar vermiş olmalı. Batı basınında Ukraynalılar için, “Onlar da bizden; sarı saçlı mavi gözlü. Bunlar Suriyeli sığınmacı falan değil.” dendiğini duyduk. Hâlâ “Batı’da demokrasi var bizde yok.” diyenlere inanılmasına çok şaşıyorum.
İnsani değerler konusunda bir eleştiriyi de Ukrayna Hükümeti hak ediyor. Herkes gibi ben de Zelenski’nin kamera önü performansını başarılı buluyorum. Fakat bütün hikâye bundan ibaret değil. Geçmişte Rusya’nın parçası olacaksınız, ordunuz onda biri kadar olacak ve siz NATO’ya girmek istediğinizi söyleyeceksiniz. NATO sizi almadığı halde istediğinizi söylemeye devam edeceksiniz. Ülkenizi Soros STK’ları cenneti haline getireceksiniz. Milletvekilleriniz “Yeni Dünya Düzeni” için çalıştığınızı söyleyecek. Bu Ukrayna halkı için doğru pozisyon mudur? Rusya’yı tahrik etmek, tehdit kaynağı haline gelmek işgalin gerekçelerinden biri değil midir? Ne şu an olduğu üzere Batı’nın ne de Rusya’nın dümen suyuna girmeden ama arkasından iş çevirmediği noktasında Rusya’ya güven verebilen bir Ukrayna işgale uğrar mıydı? Başında Zelenski’nin bulunduğu Ukrayna’nın 2019 yılından beri Rusya’ya karşı meskûn mahal savaş hazırlığı yaptığı anlaşılıyor. Bu anlayış, Ukrayna şehirlerinin ve halkının yıkıma uğramasının sorumlusudur, en az Putin kadar. Ülkesi ve ailesi için direnmeye çalışan mazlum Ukraynalılara “Selam olsun.” Ama Rusya’ya karşı bir denge politikası uygulamak yerine meskûn mahal savaşına hazırlanmak, Ukrayna halkının değil Rusya’yı çevrelemeye çalışan ABD’nin yararınadır. Zelenski’nin pozisyonu budur…
Bana göre en iyi roman metni Dostoyevski’nin Karamazof Kardeşler kitabıdır. Türkiye’nin en iyi romancısı Ahmet Hamdi Tanpınar, gözle görünür biçimde Dostoyevski’den etkilenmiştir. Nobel alan Orhan Pamuk kitapları ise Ahmet Hamdi romanlarının kötü birer replikası gibidir bana göre; Dostoyevski’nin suyunun suyu. Demem o ki Dostoyevski’yi yasaklamak insanlık suçudur; kültürü, sanatı ve dolayısı ile toplumu fakirleştirir. Bunu İtalya’da birileri yaptı, Milano Bicocca Üniversitesi’nde. Berlin Filarmoni Orkestrası’nın Rus olan orkestra şefinin ve Avrupa’da çalışan birçok Rus müzisyenin işine son verildi. Savaşla, politikayla ilgisi olmayan insanları cezalandırmak… Kim ne derse desin, bu ağır kıvam faşizmdir.
Batı aynı zamanda ikiyüzlüdür de. Ukrayna’dan kaçıp Türkiye’ye gelen Tatar asıllı bir şarkıcı var, adı Jamala ya da Cemile. Hikâyesi ilgimi çekti. Vaktiyle seyretmemiştim, 2016 yılında Eurovision Şarkı Yarışmasını kazanmış. Şarkısının adı “1944”. Bu hafta birkaç defa dinledim. Atalarının Kırım’dan zorla göç ettirildiğini, öldürüldüğünü anlatıyor şarkıda. Dolayısı ile Rusları-Sovyetleri ağır biçimde eleştiriyor. Şarkıda siyahi gırtlağıyla “soul” türü bir performans ve soprano ses rengiyle söylenen opera tarzı ezgiler var. En etkileyici kısımları ise nakarat kısımlarındaki Türkçe ağıt; Kırım sürgünü sırasında yakılan bir ağıttan alınma… “…Ben bu yerde yaşayamadım… Genç yaşıma doyamadım… Vatanıma doyamadım…” Aynı şarkı içinde üç farklı tür müzik ve gerçekten zor bir performans var, övgüyü hak ediyor. Kırım göçü ve ilhakı ile ilgili Tatar kardeşlerimizin meşru mücadelesinin yanındayız. Bu sebeple şarkıya ve şarkıcıya sempati duymamak mümkün değil. Stalin’in de Putin’in de canı cehenneme… Ama bir şey var: Jamala şarkısı iyi olduğu için Eurovision’u kazanmadı, Rusya aleyhine bir pozisyonda olduğu için kazandı. Ona puan veren ülkelerin derdi üzüm yemek değil bağcıyı dövmekti.
Evet, tekrar ediyorum: Ukrayna’yı, Rusya’yı çevrelemede kullanan ama NATO’ya almayan, uçak ve hava savunma sistemleri vermek yerine ülkeyi mahvedecek meskûn mahal savaş taktikleri veren Batı ikiyüzlüdür.
Biz nereden biliyoruz bu şehir savaşlarını? PKK’nın Nusaybin eylemlerinden. Siviller kalkan olarak kullanıldı, şehir yıkıma uğradı. Ülkesini, halkını düşünenlerin yapacağı şey değil bu.