Rusya-Ukrayna gerginliği ile ilgili ilk yazıyı on ay önce yazmışım. Dombas (ya da Donbas) gerilimiyle ile ilgiliydi. Kısaca Ukrayna tarihinden bahsetmiştim ve ülkenin toprak bütünlüğünün tehlike altında olduğunu söylemiştim. Son yazım da bununla ilgiliydi. Putin, o meşhur konuşmasını yapmamıştı ve Rusya, henüz Donetsk ve Luhansk’a girmemişti. Yazımda bu iki bölgeye asker gönderileceğinden, Belarus’un da işin içinde olacağından bahsetmiştim. Doğrusu, sonrasında olabilecekleri de tahmin ediyordum. Bunları zamana yayarak anlatmayı düşünüyordum. Fakat hafta başından itibaren her şey o kadar hızlı gelişti ki anlatacak fazla bir şey kalmadı.
Bundan sonra olacaklarla ilgili düşüncelerimi de anlatıp, Çin-Tayvan gerginliği hakkında bir şeyler söyleyeceğim. Rusya, Ukrayna’yı bir boa yılanı gibi sıkıyor. Yavaş yavaş boğuyor. Birkaç hafta içinde her şey bitecek. Çatışmaların olduğu coğrafya çok büyük ama aylarca sürmesini beklemiyorum.
Henüz en kanlı sahneleri görmedik. Ukrayna’nın Karadeniz sahilleri Rusya toprağı haline gelecek. Kiev ve batı Ukrayna’da Rusya’ya bağlı bir yönetim olacak. Ve sonrasında bu iş Ukrayna ile sınırlı kalmayacak. Maalesef Ukrayna bir başlangıç... Ermenistan ve Gürcistan’daki gibi eski SSCB ülkelerinde, Rusya karşıtı hükümetlere karşı da operasyonlar olacak. Hatta Rusya daha batıya, NATO içindeki ülkelere bile saldırmaya cüret edecek. Putin’in tarih ile ilgili söylediği sözleri dikkatlice dinleyip doğru analiz edebilen hiç kimse Avrupa’nın geleceği hakkında iyimser düşüncelere sahip olmaz. Bu konuyu fazla uzatmadan bugünkü mevzumuza geçelim.
ÇİN YAKIN TARİHİ
1911 y ılında çıkan bir isyan sonrası İmparatorluk çöküyor, hanedanlık sona eriyor. Devamı biraz karışık… Çin parçalanıyor, ortaya derebeylikler çıkıyor. Sahneye, cumhuriyet fikriyle ve Çin’i birleştirme ülküsüyle Sun Yat-sen diye biri çıkıyor. Bu adam nerede yaşıyor: ABD, Denver’da. Tıpkı Viyana’da yaşarken İsviçre üzerinden Rusya’ya gönderilen Lenin ya da Kanada’dan Rusya’ya gönderilen Troçki gibi Sun Yat-sen de birileri tarafından Çin’e gönderiliyor. Fazla yaşamıyor ama Çin’in birleştirilmesi ve cumhuriyet düşünceleri, ardından gelenlere miras kalıyor. Ülkedeki iki büyük siyasi parti; Çin Milliyetçi Partisi ve Çin Komünist Partisi bu amaca ulaşmak için bir süre birlikte hareket ediyor. Fakat zamanla Çin Milliyetçi Parti ve başındaki Çan Kay Şey, komünistleri tasfiye etmeye başlıyor. 1927 ile 1949 yılları arası komünistlerle milliyetçiler arasındaki çekişme, bir iç savaşa evriliyor. Bu sırada Japonya, Çin’e bağlı bir ada olan Tayvan’ı ve Çin anakarasının doğusunu işgal ediyor. Çan Kay Şek Japonya’ya, Komünist Parti’nin lideri Mao Zedong ise SSCB’ye ve İkinci Dünya Savaşı’nda müttefiki olan ABD ve İngiltere’ye yakın olmuştur. Daha önce milliyetçiler, Komünistlere üstünlük sağlamışken, Japonların İkinci Dünya Savaşı’nı kaybetmesiyle beraber Çin’deki dengeler de değişiyor. Milliyetçilerin baskılarıyla kuzey batıya, Çin’in dağlık kesimlerine kaçan Mao ve komünistler, doğuya geri dönüyor ve bu sefer milliyetçileri yeniyorlar. Rusya’nın ve Batı’nın desteğiyle… Milliyetçiler, Çin anakarasını terk ederek Tayvan ve çevresindeki adacıklara kaçıyorlar ve burada Çin Cumhuriyeti’ni, yani Tayvan’ı kuruyorlar.
İslam inancında tek tanrı, Hristiyanlıkta teslis, yani üçleme inancı vardır. İnançlar bir biçimde siyasete de sirayet ediyor. Bizim tarihimizde devletler hem büyük liderler ve tek adam yönetiminde başarılı olmuştur. Güçlü bir merkezi otorite olamadığında Türk ve İslam tarihinde devletler çoğu zaman parçalanıp yıkılmıştır. Hristiyan kültüründe ise yasama, yürütme ve yargı, üç farklı güç odağıdır ve demokrasilerinin temelinde güçler ayrılığı vardır. Güçler ayrılığı, Hıristiyan inancındaki üçlemenin siyasete yansımasıdır.
Çin kültüründe ise dualite vardır. Yin-Yang, siyah-beyaz, iyi-kötü… Dualite, Çin’de hayatın her alanına sirayet etmiştir. İki farklı Çince vardır: Yeni Çince ve eski Çince. Herkesin iki ismi vardır. Mesela Mao’nun: Mao Zedong ve Mao Tse Tung… Taoizm dinini kuran Lavdızı’nın öteki ismi Lao Tse’dir. İmparatorluğun 1911’de yıkılışından beri Çin, iki farklı ideoloji etrafında, iki farklı devlet olarak varlığını sürdürmektedir. Çin Halk Cumhuriyeti ve Çin Cumhuriyeti (Tayvan). Fakat yakın zamanda bu durum değişecek; yirmi üç milyon nüfuslu Tayvan, Çin Halk Cumhuriyeti’nin bir parçası olacak.
ÇİN DE TAYVANA SALDIRACAK
Çin, 2021 yılında Tayvan çevresinde 40 civarında deniz tatbikatı düzenledi. Dile kolay, tam kırk tatbikat… Geçen hafta dokuz Çin uçağı Tayvan hava sahasını ihlal etti, gemileri defalarca Tayvan deniz sahasına girdi. Bütün bunlar bir şeylerin hazırlığı...
Bugüne kadar Tayvan’a girmediyse bunun en önemli sebebi, mevcut düzenin Çin’in faydasına olmasıdır. Ekonomisi daha da büyüyen, silah sanayii gelişen bir Çin için, ticaretin her yere serbestçe yapılabildiği barış ortamı, en tercih ettiği düzendir. Bu düzen, birkaç yıl daha devam etse ABD’nin bile Çin karşısında efelenecek gücü kalmayacaktı. Son ziyaretinde Putin’in Çin’de soğuk karşılanması da bu yüzdendi. Rusya’nın, Ukrayna’ya girmesi henüz istenmiyordu
Öte yandan Ukrayna işgali başladığında ise Çinli yetkililer, Rusya’nın yaptığı şeyin bir işgal olmadığını belirtti. Çünkü Rusya, ABD karşısındaki askeri müttefiki durumunda… Aynı yetkililer Tayvan’ın, bir Ukrayna olmadığını, her zaman Çin’in parçası olduğunu söylediler. Bunun anlamı şudur: “Bizim Tayvan’ı işgalimiz, Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinden daha meşrudur.”
Çok açık… Çin, Tayvan’ı işgal edecek. Ukrayna işgaline bakıldı, Batı’nın önemsiz yaptırımlarından ve kınamalardan öteye gitmeyen tepkisi tartıldı. Yeni ve çok kanlı bir savaşın başlaması an meselesi. Savaş bile denemez buna.
Rusya, dünyanın en geniş coğrafyasına sahip ve sadece 145 milyon nüfusu var. Çin ise dünyanın en kalabalık nüfusuna sahip ülkesi ve çok daha küçük bir coğrafyaya sahip… Bu fark, aynı zamanda Tayvan işgalinin daha kanlı hale gelmesinin de sebebi olacak. Çin o kadar kalabalık ki Tayvan’da Tayvanlılara bile yer yok.