15 Ağustos tarihli yazımın başlığı İran’ı Vuracaklar idi. Yazıda İran’ın, İsrail, ABD ve İngiltere ile yaşadığı gerginlikleri ve maruz kaldığı saldırıları detaylı bir biçimde yazmıştım. Asıl saldırıların ise henüz başlamadığını, fakat başlamak üzere olduğunu belirtmiştim. Öyle oldu, vuruyorlar… Daha önce ayda bir olan saldırılar haftada bir, hatta haftada birkaç kez olmaya başladı. Rejim, daha önce bu saldırıların önemli bir kısmını kamuoyundan gizleyebiliyordu. Ya da füzelerle saldırılarıyla, desteklediği Şii grupları bazı hedeflere saldırtarak ve körfezdeki kendisine düşman unsurlara ait gemilere saldırmak suretiyle karşılık verildiğini gururla beyan ediyordu. Fakat artık İran hükümeti bütün olanları gizleyemez durumda, eşit düzeyde karşılık verme kapasitesi olmadığı da ortada.
Son bir ayda, İran’ın nükleer tesisinden petrol satış tesisine defalarca siber saldırılar düzenlendi. Hackerler, bu tesislerin bilgisayar ekranlarından sürekli Hamaney’e nanik yapıyor. Tahran’da şüpheli patlamalar meydana geldi. Suriye’de Devrim Muhafızları ile Hizbullah’a düzenlenen İsrail saldırıları vakayi adiyeden kabul edilmeye başlandı. Artık kimse Rusya’ya neden bu saldırıları hava savunma sistemleriyle bertaraf etmediğini sormuyor bile.
“Bunları niye anlatıyorum, çok mu seviyorum İran’ı?” diye sorabilirsiniz. Hayır açıkça söylüyorum, sevmiyorum. Fakat İran’ı hedefe koyan odağın sonraki hedefi Türkiye... ABD’li Siyonist lobici Gregg Roman’dan, Evanjelist Steve Bannon’a, MOSSAD ‘dan Netenyahu’ya pek çok kişi İsrail için asıl tehlikenin İran değil Türkiye olduğunu söyledi, söylüyor. İsrailli yazar Dan Schueftan’ın yazılarından birinin başlığı Bir Sonraki İran Türkiye. Yani “İran’ın işini bitiriyoruz, sıra Türkiye’ye geliyor.” İran ekonomik ambargolarla, siber saldırılarla yıllarca zayıflatıldı. Birkaç yıldır da Irak, Suriye ve Yemen gibi yerlerde askeri sahalarda karşılıklı savaşılıyor.
Türkiye ise daha diri… Etkisini Afrika’da, Orta Doğu’da, Akdeniz’de, Kafkasya ve Türki Cumhuriyetler ’de arttırmaya çalışıyor. Savunma sanayiinde belli bir eşiği aştı. Tıpkı İran’a yapıldığı gibi önce ekonomik ambargolar uygulanmaya başlandı. S400’ler ise birkaç yıldır fiilen uygulanan, fakat resmiyete dökülmemiş silah ambargosunu alenileştirmek için bahane oldu. ABD’li Senatör Bob Menendez gibiler için bırakın silah vermeyi, Türkiye’nin kendi SİHA’sını yapıyor olması bile sorgulanması ve engellenmesi gereken bir şey.
İran’da defalarca halk ayaklanması çıkarılmaya çalışıldı. Şu an da yenisi deneniyor. Türkiye’de de çıkarılmak istendiğini biliyoruz. Yakında yeni teşebbüsler olacağı anlaşılıyor. Demirtaş ile Kavala’nın hapisten çıkarılmasına yönelik baskıların ardında bu aktörleri çıkması muhtemel bir kargaşada yeniden bir aktör olarak kullanma isteği var. Peki, ne zaman doğrudan bir saldırı olur? İç karışıklık ve seçimle iktidar değiştirme ihtimali ortadan kalktıktan sonra. Bu opsiyonların deneneceğini ve başarılı olmayacağını mı öngörüyorum? Geleceği ancak Allah bilir ama geçmişe ve bugüne bakarak “Evet, ben böyle olabileceğini değerlendiriyorum.” diyorum.
NATO üyesi olmasına rağmen müttefikleri, Türkiye’ye karşı yapıldığı aşikâr birçok tatbikat planladı. 2002 yılında ABD sınırları içerisindeki Nevada Çölünde, gerçekleştirilen Millenium Challenge isimli tatbikatta, tüm Ortadoğu ülkeleri işgal ediliyordu. Senaryo gereği işgal edilen devletlerden birinin iki kıtada toprağı vardı. Bu ülke bazı boğazları kontrol ediyordu ve Akdeniz’de bir ada devletiyle sorunlar yaşıyordu. Bir NATO ülkesi olmasına rağmen Türkiye tatbikata davet edilmemişti.
2017 yılında Norveç’te düzenlenen Trident Javelin isimli tatbikatta Mustafa Kemal ve Recep Tayyip Erdoğan düşman unsur olarak simüle edildi. Daha sonra bunun bir hatadan ibaret olduğu ifade edildi.
Son iki ay içerisinde ise Akdeniz’de İsrail, Yunanistan, Suudi Arabistan, ABD, BAE, İngiltere, Fransa ve Mısır’ın yer aldığı bir dizi tatbikat yapıldı. Kime karşı olduğu hepimizin malumu… Bu tatbikatlardan sonuncusu Nemesis 2021. Kıbrıs Rum kesiminin tek taraflı olarak kendi münhasır ekonomik bölgesi ilan ettiği Akdeniz’in Kıbrıs çevresindeki 1, 2, 8 ve 9. Parsellerinde gerçekleştiriliyor. Daha önce Türkiye 1 nolu parselin kendisinin, 2, 8 ve 9 nolu parsellerin ise KKTC kıta sahanlığına dâhil olduğunu ilan etmişti. Yani Tatbikat Türkiye ve Kıbrıs’a ait sularda, bolca hidro-karbon yatağı olduğu bilinen bir yerde yapılıyor. Tatbikatın yapılmakta olduğu yerin kendisi bile bir işgal ve savaş sebebi. Tatbikatın ismi de enteresan: Nemesis, Yunan mitolojisinde güçlü rakip, anlamı taşıyor. Kibri ve suçu cezalandıran intikamcı bir tanrıçaya verilen isim.
Bin yıl önce buralara geldiğimiz için, Ayasofya’yı açtığımız için ve Akdeniz’in yer altı kaynaklarından hak iddia ettiğimiz için intikam almak istiyorlar. ABD Yunanistan’a bin tank hibe edecekmiş. Daha önce de onlarca helikopter vermişti. Parasını ödediğimiz F-35’ler de Yunanistan’a verilirse şaşırmayalım. Bizi cezalandırmak için…
Pek çok kişi, yakın zamanda Türkiye’ye karşı topyekûn bir savaş açılacağına inanmıyor. Ama birkaç yıl içerisinde Marmara Bölgesi’ne yapılan yeni köprülere, sanayi tesislerine ve başkaca önemli mekânlara Yunanistan tarafından hava harekâtları düzenlenirse benim için şaşırtıcı olmaz.