Yakın zamanda terör örgütleri üzerinden bir vekâlet savaşı yapılmaya başlandı. DAEŞ, Eşşebap, Boko Haram… On iki-on üç yıl önce her biri pıtırak gibi ortaya çıkmaya başlamıştı. Ardında büyük güçlerin olduğu bazı paramiliter grupların bu terör örgütlerini eğittiği, desteklediği ortaya çıktı. Bu arada ulusal devletler arasında siber saldırılar olmaya başladı. Ülkemiz de bundan payını aldı.
Terör örgütlerinin etkisinin kısmen azalması, dünyayı daha yaşanır bir yer haline getirmedi. Aksine durum daha da kötüleşti; uluslararası ilişkilerde gerçek birer özne haline gelemeyen küçük devletler, daha büyük devletlerin kullanıp harcadığı birer koz haline geldi. Uluslararası Siyasetin Özneleri ve Nesneleri başlıklı yazımda bundan bahsetmiştim. Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesinden aylar öncesinde Ukrayna gibi kendi milli çıkarlarını savunamayan, özne olamayan ülkelerin, bu süreçte daha fazla zarar göreceğini söylemiştim. Biden’ın, Ukrayna’yı Rusya’yı yormak için kullandığını belirtmiştim. Bunun böyle olduğu savaştan bir ay kadar sonra bariz biçimde ortaya çıktı. Rusya Ukrayna’ya girene kadar ciddi oranda destek vermeyen ABD şimdi kırk milyar dolar yardım yapacak. Tam kırk milyar dolar… Neden daha önce değil? Ukrayna mahfedilmeden önce…
Trump yönetimindeki ABD’de, ulus devlet bilinci ve milliyetçilik ön plandaydı. Küreselcilerin desteklediği Biden yönetimi ise “Yeni Dünya Düzeni” ve “Tek Dünya Devleti” amacını gerçekleştirmek için çalışıyor. Uluslararası düzenin öznesi olmaya çalışan ülkeler içeriden karıştırılarak, bağımlı yönetimlerin başa geçirilmesine çalışılıyor. Pakistan’da bu plan şimdilik tutmuşa benziyor. Ülkemizde de Gezi olaylarının ardında kimlerin olduğunu biliyoruz.
İç karışıklığın sonuç vermediği durumlarda Türkiye ya da Rusya gibi ülkelerde ekonomik saldırılar, kur ataklarıyla hükümetlerin desteklerinin zayıflatılmasına çalışıldı/çalışılıyor. Bu tür saldırılar Brezilya’da başarıya ulaştı: Lula gitti, Bolsonaro geldi. Ekonomik saldırılar da işe yaramazsa bağımsız davranan ülkelerin başına, Ukrayna gibi uluslarasın siyasetin öznesi olamayan, ABD’nin (Küreselcilerin) nesnesi olan ülkeler bela ediliyor. Bunu söylerken Rusya’nın haklı, mazlum Ukrayna halkının ise haksız olduğunu anlatmaya çalışmıyorum elbette, yanlış anlaşılmasın. Fakat yıllarca Rusya’nın art bölgesindeki ülkelerde renkli devrimler yapıldı ve ülke Batı tarafından çevrelendi.
Benzer bir durum Pasifik’te Çin için geçerli. Sıra Çin’de başlıklı yazımda, bir sonraki savaşın Çin ile Tayvan arasında olma ihtimalinden bahsetmiştim. Rusya ve Çin kadar büyük bir ülke olmasa da onlar gibi ABD’den bağımsız hareket etmeye çalışan Türkiye’nin karşı karşıya olduğu benzer bir risk var, Yunanistan riski…
Bir ülke düşünün, ekonomisi iflas etmiş, nüfusu Türkiye’nin dokuzda biri, asker sayısı ise beşte biri kadar. Bu ülke beş yüz yıldan fazla zamandır Türklerin elinde bulunan İstanbul’u, Kıbrıs’ın tamamını, Batı Anadolu’yu, Karadeniz Bölgesi’ni, Adalar Denizi’nin tamamını, haritada iğne başı kadar olan bir ada dışında hiç kıyısı bulunmadığı Doğu Akdeniz’in yarısını kendisine ait olarak kabul ediyor. Tamamen yurtdışına bağlı olan savunma sanayii alanında Türkiye ile rekabete etme niyetinde. Akıl dışı ama gerçek bu.
Aslında hepimiz bu cesaretin kaynağını biliyoruz. Kırım’ın, Rusya tarafından ilhakından beri Ukrayna’nın, ABD ve Avrupa tarafından şehir savaşlarına hazırlandığı ortaya çıktı. Yunanistan’da ise paralel olarak onlarca yeni ABD üssü açıldı, milyarlarca dolarlık silah hibe edildi, sınırımıza yığıldı. S400’ler bahane edilerek Türkiye’ye silah ambargosu uygulandı. ABD’nin bunca harcaması boşuna değil, zamanı geldiğinde kullanılacak. Tıpkı PKK/PYD/SDG’ye yapılan yatırımları gibi. Daha önce PKK’nın elinde Kalaşnikof ve Doçkalardan başka silah yoktu. Şimdi askerlerimizin neredeyse hiç biri bunlarla şehit edilmiyor. Ya eyp ya havan ya da roket saldırısı… Güya o silahlar DAEŞ içindi…
Evet, Yunanistan Ukraynalılaştırılma sürecinde… Miçotakis, Adalar Denizinde ABD savaş gemisinden Türkiye’ye daha önce parmak sallamış, Bartholomeos ise ABD’de devlet başkanı gibi karşılanmıştı. Geçen hafta ABD Meclisi’nde konuşturulan Miçotakis’ın, Kıbrıs ve Doğu Akdeniz ile ilgili sözleri alkışlandı, “Yürü be koçum, sen yaparsın, sen aslansın.” dendi.
Türkiye’nin sendelemesi bekleniyor. Allah göstermesin, Marmara’da büyük bir deprem ya da Suriye’de büyük bir çatışmaya girmesi durumunda ne ABD ne Ermenistan ne de Yunanistan tereddüt etmeyecektir.