Gün içerisinde dört farklı mekânda maksimum ikişer bardak olmak üzere toplamda sekiz bardak bildiğimiz Rize çayı içtim bugün. Buraya kadar her şey normal ancak anormal olan bir şey var ki; dört ayrı kasiyere toplamda ödemiş olduğum çay bedeliyle, belki de bir haftalık çay ihtiyacımı karşılayacak olan kocaman bir paket çay alabiliyor olmak gerçeği idi beni şaşırtan!
En son içtiğim iki bardak çay için kasiyer tarafından şahsımdan istenen bedel; diğer üç mekânda içtiğim toplam altı çayın tıpkısının aynısı olduğu halde, o altı çayın toplamının iki katı kadar kocamandı!
Işıkları biraz daha soluk yanan ve popomu koyduğum özünden uzaklaştırılmış sandalye ile birlikte, hiçbir sözünü anlamadığım, anlayamayacağım kadar iğrenç ve insanı dinlendirmekten ziyâde yorgunluk sebebi çalan o gıcık müzik için dayanabilme indirimi beklerken üstelik; bindirme yapılmıştı resmen, bindirme!
Üç mekânın toplamda bindirdiğinin iki kat fazlasının bindirilmiş olması sebebiyle birazda yüksek bir ses tonuyla şöyle demiş bulundum; " N’'oluyor lan burda?"
Gerçekten de ne olduğunu anlamadığım için çay istemek kadar basit ve kısacık bir soru cümlesi daha ekleyerek baktım kasadaki cimcimenin gözlerine; "Sen olsan bu fiyata çay içer misin?" Olabildiğince kısık bir sesle; "İçmem ağabey." diyerek alabildiğine mahcup bir cevap verdi kızcağız! Parantez açayım (Cağız ilavesi yanlış anlaşılmaz umarım). parantezi kapattım.
Kasada vermiş olduğu kısacık cevaptan hiçbir b.k anlamadığımı anlamış olduğu için olsa gerek, kısa ancak feci ağırlıkta bir cümle daha kurdu cimcime. Ve o cümle de aynen şöyleydi; "Buranın kirası çok fazla ağabey ve o kirayı da inan bana sadece sizler tarafından içilen o çayların, bir haftalık geliri ile karşılıyor işletme!"
Susmadı, devam etti;
"Sadece kendisine ait olan ev ya da iş yerinin değil aynı zamanda da sahibi ya da sahibesinin kim ya da kimler olduğu hakkında zerrece bilgisi olmadığı halde, burası gibi yüzlerce işletmenin de kirasını, tıpış tıpış ödüyor insanlar!"
Şöyle karşılık verdim; " Yani bu şu mu demek oluyor; müşterinin kendi ayağı ile tıpış tıpış gelerek girdiği bir mekânda, girene girecek olan girmeden çok önce hesaplanıyor!"
Güldü!
"Battı balık yan gider!" dedim ve ekledim;
"Doğası gereği et yemesi gereken martılara bile et yerine simit yemeyi öğretmiş bir millete, özenle hesaplanarak giydirilen o haşırt isimli şeyin şaşkınlığı umarım bir beni germemiş, bir beni düşündürmemiştir bu denli diye geçirdim içimden.
Ve son tahlilde bu defa içimdeki çocuğa dökmek istedim derdimi. Fakat daha ona sen ne düşünüyorsun demeden, patlattı cevabı; "Aynı çay, aynı su, aynı bardak, aynı şeker, aynı anlık lezzeti, hiçbir yerden destek almayan Cemevi çay ocağında ücretsiz, camide ise bir buçuk liraya içiyoruz. Bu yüzden sus ve çıkar beni buradan, çıkar!" dedi.
Dert bol dinlersen ama bilesin ki çay yok artık!
Durum her yerde aynı mekân maliyetleri, giderleri, masrafları müşterinin cebinden alınıyor. Bazı yerlerde mesela Sultanahmet meydanında çardak gibi bir mekân boylu boyunca uzuyor masalar. Müzik radyodan. Bedava. Detaya gerek yok çay 9 TL, tadı tuzu karbonat hem de. E 10 TL verince 1 TL bozuk bulamıyorlar, oldu mu sana 10 TL. Çaykur Rize Tiryaki 1 kg. 32.90 TL indirimdeymiş. Termosa çay koyup mekânların kaldırımına seyyar tabure ile oturabiliriz. Bedava oturmaya izin verirlerse.... Ama bizim durum diğer ülkelerden daha iyi(ymiş) ben diyenlerin yalancısıyım. Kurşun kalemin kırılmasın Samim-i güzel insan
Teşekkür ederim
Ah be üstadım ne ince bir dokunuştur,boğazımızdan geçmeye çalışan,şu sıcak kırmızı suyun macerası. Emeğinize sağlık. Saygılar,
Teşekkür ederim kıymetli hocam