Henüz on iki yaşında, yerinde duramayan,
dizleri yara, avuç içleri ise toprağa bulanan o haylaz çocuklardan biriydim.
Mevsim yaz, aylardan Haziran ve günlerden
Pazar sabahı...
Sokağımızın ismi, girişte duvara çivili tozlu bir tabelada yazılı: "Sevilen Sokak."
Çağlayan’dan Kağıthane’ye doğru inişte sol kolda, solcusu ve sağcısının yürek yüreğe kenetlendiği, kol kola yürüdüğü ve tıpkı sokağın ismine yakışır şekilde, birbirini sayarak ve severek yaşayan
insanlar ile doluydu sevilen sokak!
Civciv sarısı telefon kulübesinin hemen bitişiğinde, emektar Temel bakkalın önünde birikmişti birbirini seven insanlar!
Kendisi simsiyah, içindekiler
ise pirüpak idi polis arabası Reno’nun…
Temel bakkala hırsız girmiş geceden. Kimin girmiş olduğunu, nasıl girmiş olduğunu ve her şeyden önce nasıl cesaret edildiğini konuşuyordu herkes…
On iki yaşındaydım…
Kapı kilitleme eylemini sadece köyüne giderken yapan insanlar için büyük bir ayıp, fakat her şeyden önemlisi; Sevilen Sokak için dehşet verici bir ahlâkî
kayıptı yaşanan hırsızlık olayı!
Susmak bilmeyen tedirgin kalabalığın birbirine karışan konuşmalarını dakikalarca dinledim.
Herkes sürekli aynı şeyi tekrarlıyor ve ilginçtir, bundan kesinlikle yorulmuyordu.
"Kim ve nasıl yapabilir?"
Kalabalık içinde avazım çıktığı kadar yüksek bir sesle bağırdım!
"Hırsız girmemiş, çıkmış!" Dün gibi hatırlıyorum.
Polislerden en göbekli olan okşadı başımı, okşadı ve sordu:
"Nasıl çıkmış evladım?"
Hırsızın girmemiş, çıkmış olduğuna adım kadar emindim. Emindim ve "Evet çıkılmış!" diyerek yineledim, inanan ve yetişmiş bir adam gibi.
On iki yaşındaydım...
Başımı okşayarak göbeğine yaslayan polis amcaya; "Eğer girilmiş olsaydı kırılan tüm camlar içeride olurdu! Fakat bak, tüm camlar dışarıda! Giril-
memiş, çıkılmış." dedim.
Sevilen Sokak sustu!
On iki yaşındaydım!
Meğer Temel bakkalın kardeşi ve ortağı olan Hüseyin ağabey çıkmış, camı içeriden dışarıya doğru kırarak!
Velhasıl; on iki yaşında bile biz olan, biz olabilen insanların içine, dışarıdan değil hırsız, cam kırığı olsa giremez demiş olan bu kardeşiniz, bugün aynı
şekilde ve inanarak söylüyorum: "İşin içinden çıkılmak isteniyor!
Allah aşkına; yok mu başımı göbeğine yaslayacak ve ne diyor bu diyerek sesime kulak verecek
temiz yürekli bir insan? Memleketin tüm ‘kırıkları’ ortalığa savrulmuş
diyorum!
Görmüyor musunuz?
Üstelik;
Kırk beş yaşında yetişkinim artık be mübarekler!