Sevgiye olan inançlarını bütünüyle yitirmiş olan püripak insanların, endişeyle karışık gelecek korkusu isimli iğrenç ötesi bir hissiyat ile sağa sola savrulmaları hariç, her şeyin ama her şeyin kocaman bir yalan yumağı olduğunu gizlemeye çalışmanın; maalesef ve maalesef vazgeçilmez tek idare, bu hazin durumu korkusuzca haykırmanın ise kayıtsız şartsız tek yasak ifade olduğunu haykıran içi boş ve flu kalabalıkların, menfaat kokulu nefesleri ile mücadele etmekten neredeyse bütünüyle vazgeçilmek üzere olduğu günlerden geçiyoruz!
Cisimlerinden başka hiçbir bilgiye erişmenin mümkün olmadığı bakışları iğrenç, tipleri kayık ve sebep olacakları tehlike muamma olan yılgınlık sebebi isimsiz yığınların... Biz diyerek nefes almayı tek şiar kabul etmiş olan insanlar arasına zerrece umursanmadan dahil edilmesi ve oluşturulan bu iğrenç koloniler için varımız yoğumuz fütursuzca harcanırken, kendi insanımızın dişlerini sıka sıka; "sebep olunan bu durumdan utanç duyuyoruz" bakışları, gözlerinden okuması bir yana, neredeyse yok sayıldığı, sayılabildiği günlerden geçiyoruz!
Koltuk kaybetmemek için bugüne değin şahit olunmamış bir yokluğa sebep olanların liyakat, koltuk sahibi olmak için sağda solda mesnetsiz esip gürleyenlerin ise feraset nutukları attığı ve ortalıkta sadece geçmiş ve gelecek başlıklı tarihlerin yarıştırıldığı... Bu günü kurtarmaktan başka hiçbir yolu kalmayan insanların ise anlam vermedikleri, veremedikleri bir şekilde birbirlerini "öteki" olarak isimlendirdiği, isimlendirebildiği günlerden geçiyoruz!
Sevgiyle sarılarak birleşen ellerin "ayrılık" isimli o korkunç adresi tek kurtuluş, bir tas çorba ile nefsini kandıran yüreklerin ise çaresiz saptıkları "şükür sokağı" sakini gençlerin; "kaç kurtul" diye yükselen iç seslerinin sonuna iliştirdikleri ünlem işaretlerinin utancının yaşandığı, yaşatıldığı günlerden geçiyoruz!
Bütün bu hazin şahitliklerimiz karşısında Allah aşkına söyle; ben hacı, sen hoca, o molla, bu derviş, şu ermiş olsa ne olmasa ne?
"Ben hacı, sen hoca, o molla, bu derviş, şu ermiş olsa ne olmasa ne?" Çok doğru yazmış üstat