Yağmurun yağması, sellerin akması ve bir Arap kızının camdan bakması, ütopik bir çocuk tekerlemesi idi ya hani, değilmiş! Meğer yıllar yıllar önce memleketin bugünkü ahvalini işaret etmişler o dönemin güzel insanları.
Tahmin edemedikleri tek bir şey var ki; maalesef bugün şahit olduk! Yağmur yağdı seller aktı, insanlar öldü, ölmeyenler ise resmen bağıra bağıra kayboldu!
Geçmişte tamamen ütopik bir hayalden ibaret olan her şey olmuş ve Arap isimli çoğunluk başta olmak üzere, isimsiz milyonlarca insan ülkemizin dört bir yanında kurdukları kolonilerle; eşikten beşiğe gözyaşları içinde yaşadıklarımızı, saniye saniye izlemişler ve izlemeye de devam etmektedirler!
Yabancı sermaye olarak nitelendirdiğimiz müteşebbis nefesler, her ülke için olmalı ve elbette ayrıca da desteklenmelidir. Ancak, kendi yurdunu bile, bile isteye terk etmiş olanların ellerini kollarını sallayarak dâhil oldukları bu aziz toprakların önemi noktasında; İstiklâl Marşı'nın büyük şairi Mehmet Akif Ersoy rahmetli şöyle dememiş midir:
"Bastığın yerleri toprak diyerek geçme, tanı!
Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehîd oğlusun, incitme, yazıktır atanı;
Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı."
Ev ve arazi satarak elde edilebilecek olanın ise çırılçıplak örneği; bizzat Filistin ismiyle karşımızda dururken üstelik!
Yağmur, çamur, sel, çığ, tufan ve hatta her türlü kargaşa halinde bile, yani her ne yaşarsa yaşasın, "biz" olduğu, olabildiği sürece vız gelip tırıs geçmiştir ve geçecektir dün olduğu gibi bu millete!
Neredeyse tüm Müslüman âlemine merhamet ile el uzatmış ve uzatmaya devam eden güzeller güzeli ülkemiz için bugüne kadar maalesef Azerbaycan hariç tek bir devlet, tek bir millet ağzını açıp hayra binaen tek bir cümle kurmayıp yazmamış ve tek bir ülke "Sizin için ne yapabiliriz?" dememiş, diyememiştir!
Misafiri başına taç eylemeyi her Türk vatandaşı kendine şiar kabul eder ancak, misafirlik hudut bilmez bir müsriflik, taç ettiği mağrur başı ise ilk fırsatta taş ile ezilmek istenmektedir ki, bunu işaret etmek de Türk’üm diyen her nefesin koşulsuz kabulü olmalıdır.
Son tahlilde;
Gerekirse vatandaşına tek bir lokma hariç hiçbir şey veremeyebilir devlet "baba" olarak. Ancak hiç kimseye de öyle paldır küldür vatandaşlık vermemeli, verememelidir!
Yağmur yağsın, seller aksın ama n'olur o Arap kızı, "Arap kolonileri ve isimsiz milyonlarca ne idüğü belirsizler" sadece bir tekerleme içinde baksın bu aziz milletin uğruna can verdiği ve gerektiğinde yine gözünü kırpmadan vereceği aziz topraklara n'olur, yalvarıyorum!
"Ne Mutlu Türk’üm Diyene!"
Samim İĞDE
Arsız hırsız ev sahibini bastırır misali, kendi topraklarımızda yabancı olduk. İstanbul'un en güzel yerlerinde mülk ve işyeri sahibi oldular. Makarna dağıtır gibi vatandaşlık dağıtıldı. TL yerle yeksan oldu. Yerli halk ay başını getiremezken, mülteci gelip mülk ve hak sahibi oldular. Nereye dönüp baksan arapça tabela görüyorsun. Hatta o kadar yerleştiler ki, trafik tabelaları bile hem Türkçe hem Arapça yazılır oldu. Merak ediyorum en çok Türk'ün çalışma amaçlı gidip yerleştiği Almanya'da kaç tane Türkçe yazılmış trafik levhası var? Almanya İngiltere gibi ülkelerde vatandaşlık alanlar yabancı isim koyarak kimlik çıkarabiliyorken, bizde vatandaşlık alan yabancıların Türkçe isim koyma zorunluluğu konmadı. Nasıl konsun ki? Biz herşeyi onlara göre uydurur olduk. Kimliğimizi çaldılar. Biz yok olduk. Hiç olduk. S.Rtük olduk. Neyse ; padişahım .ok yaşa.