AK Parti Genel Lider Yardımcısı Ünal: HDP'nin kapatılıp kapatılmayacağının cevabını siyaset değil yargı verecek

AK Parti Genel Lider Yardımcısı Yetenekli Ünal, Kanal 7'de katıldığı canlı yayında, gündeme ait değerlendirmelerde bulundu.

Dünyaya bakıldığında, terör ve şiddet daveti konusunda, gelişmiş demokrasilerin hiçbir biçimde toleransının bulunmadığına işaret eden Ünal, "Hudutlarımız roket akınlarına maruz kalırken, Türkiye'de birileri bomba patlatırken, muhalefet lideri ne diyordu? 'YPG bize saldırmaz, PYD bize saldırmaz' diyordu. Muhalefet başkanı bunu söylerken de Amerika'daki bir niyet kuruluşu açık bir halde, PYD ve YPG'nin, PKK'nın Suriye kolu olduğunu söylüyordu" tabirini kullandı.

Teröre dönük sempati ve şiddet daveti üzere hususlarla ilgili dünyanın açık ve net bir hal aldığını anımsatan Ünal, terör konusunda dünyanın ortak hareket etmesi gerektiğini vurguladı.

HDP'li Ömer Faruk Gergerlioğlu'nun "Meclis'te sabah namazı için abdest almak üzere gittiği lavaboda yaka paça gözaltına alındığı" formunda haberlerin yer aldığının hatırlatılması üzerine Ünal, "Düne kadar dine, dindarlara dönük bu türlü tahfif, tezyif haberleri yapan, teröre, teröriste adeta takviye açıklaması yapan bir lisan kullananlar neredeyse bugün sabah şöyle bir haber yapacaklardı ki bunların bir özelliği de şudur; PKK'ya katil demezler ancak bu ülkenin güvenliğini sağlayan polise 'katil polis' derler, neredeyse şöyle bir manşet atacaklardı, 'Katil polis Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde topluca sabah namazı kılan masumlara müdahale etti' diye bir haber yapacaklardı." değerlendirmesinde bulundu. 

Kanunların ve Meclis içtüzüğünün bu hususta son derece açık olduğuna dikkati çeken Ünal, "Yasanın ardına saklanarak baskı uygulanır mı? Yani sonuçta yasanın gereği neyse bunu yerine getirirsiniz. Siz bir siyasi parti olarak bu maddeden rahatsızsanız bu yasanın değiştirilmesi için demokrasi yerinde, hukuk tabanında siyasetinizi yaparsınız. Buradan bir mağduriyet, din üzerinden bir algı oluşturmak da öbür bir algı operasyonu manasına geliyor" diye konuştu.

Ünal, HDP'nin kapatılma davasına ait, "Burada siyaseti başka bir yerde tutmak gerekiyor, yargıyı farklı bir yerde tutmak gerekiyor" dedi.

Birilerinin ısrarla siyasetle yargı arasında ilişki varmış algısı oluşturmaya çalıştıklarını vurgulayan Ünal, geçmişte bu türlü bir ilginin bulunduğunu lakin bugün yargının kendi içinde bağımsız, Türk milleti ismine karar veren bir pozisyonda olduğunu bildirdi.

HDP'nin kapatılma davasıyla ilgili çeşitli kamuoyu araştırmalarının yapıldığını anlatan Ünal, anketlerin birinde "HDP kapatılsın mı?" sorusuna olumlu yanıt verenlerin oranının yüzde 66 olarak açıklandığını aktardı.

AK Parti Genel Lider Yardımcısı Ünal, kelamlarını şöyle sürdürdü:

"Toplumda bu türlü bir hassasiyet varsa siyasetin bunu lisana getirmesi ve siyasetçinin bu siyasi partiye 'Terörle ortana uzaklık koy' demesi siyaseten sakıncalı bir şey midir? Vatandaşlarımızın da vicdanına soruyorum. Yani bizlerin, HDP'ye 'Terörle ortana ara koy, senin bu yaptığın hukuksuzluktur' dememiz cürüm mudur? Yeniden 'demokratik siyaset demek terörden ve şiddetten arındırılmış siyaset demektir, HDP'nin yaptığı demokratik siyaset değildir' diyoruz. Biz HDP ile AK Parti olarak bir devir görüştük, lakin biz, HDP ile seçim ittifakı yapmadık. Biz, HDP ile terörü bitirmek ve HDP'nin terörle ortasına aralık koymasını sağlamak, demokratik siyasetin tabanını güçlendirmek için görüştük. Lakin bugün CHP'ye ve öteki partilere baktığınız vakit açıktan HDP ile seçim ittifakı yapıyorlar, dönüp HDP'ye 'Terörle ortana aralık koy' demiyorlar."

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın Anayasa Mahkemesi'ne bu siyasi partinin terörle bağının araştırılması istikametinde bir dava açtığını hatırlatan Ünal, "Davanın açılmasına bir dahliniz oldu mu?" sorusu üzerine, "Davanın açılmasına siyasetin nasıl bir dahli olabilir? Siyaset konuşur, toplumsal hassasiyetleri lisana getirir" karşılığını verdi.

İspanya'daki Batasuna Partisi'nin kapatılmasına ait süreci aktaran Ünal, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin de dava sonucunda 'demokratik toplum yapısına ziyan verecek hareketlerde bulunduğu' gerekçesiyle bu partinin kapatılmasını onayladığını anımsattı.

'Cevabı siyaset değil yargı verecek'

Ünal, "Artık HDP sıkıntısında HDP'nin kapatılıp kapatılmayacağının cevabını siyaset değil yargı verecek. Burada bu sıkıntıyı siyasallaştırmak isteyenler, siyasal bir tabanda tartışmak isteyenler, problemin türel tarafını perdelemek istiyorlar. Bugüne kadar rahat bir formda PKK'ya, PKK'nın hareketlerine, PKK'nın cenazelerine katılanlar, buna CHP'liler de dahil olmak üzere, Türkiye'den yana ve demokratik toplumdan yana hal almak zorundalar" diye konuştu.

Mevzuya ait tenkitler ortasında 90'lı yıllara dönüldüğüne yönelik tabirlerin de yer aldığının hatırlatılması üzerine Ünal, Refah Partisi ve Fazilet Partisi'nin kapatılmasıyla ilgili iddianamelerde terör, silah, şiddet, demokratik toplumu tehdit manasında bir şey bulunmadığını vurguladı.

Merve Kavakcı'nın Meclis'te maruz kaldığı muamele ve milletvekilliğinin düşürülmesinde de bunların bulunmadığını anlatan Ünal, "Bugün hepimizin kabul ettiği bir şey var ki başörtüsü bir temel insan hakkıdır. O gün temel insan hakkını yasaklayanlar 'Bunu neden yasaklıyorsunuz' diye sorduğumuzda ne diyorlardı? 'Devletin kuralları var' diyorlardı. O gün 'Devletin kuralları var' diyenler bugün neden 'Teröre ve teröriste karşı devletin kuralları var' demiyorlar" değerlendirmesinde bulundu.

'Katil PKK' diyemeyenlerin, bugün 'Katil polis' ifadesini kullandıklarını söyleyen Ünal, "Türkiye 90'lara falan dönmüyor. 90'ları da biliyoruz, bugünleri de biliyoruz, bugün 'Türkiye 90'lara dönüyor' diyenler, 90'ların hasretini çekenlerdir" dedi. 

'Andımız konusunda samimi değiller'

Mahir Ünal, "Andımız" tartışmalarına ait soruya, şu cevabı verdi:

"Kemal Kılıçdaroğlu, Andımız'ın okunmasıyla ilgili birtakım açıklamalar yapıyor. Artık her şeyden evvel dürüst olacaksın, samimi olacaksın, Andımız'la ilgili bir hassasiyetin varsa öncelikle 'Atatürk' demekten imtina eden vilayet liderini hizaya çekeceksin. Eğer senin Andımız'la ilgili bir hassasiyetin varsa terörle, teröristle, terörist kontaklarıyla açık bir halde ortana uzaklık koyacaksın. Şayet senin Andımız'la ilgili bir kaygın varsa bu ülkeyle ilgili senin korkuların olacak. Sen Doğu Akdeniz'de Yunan tezlerini savunmayacaksın, sen Libya'da Hafter'i, Suriye'de Esed'i savunmayacaksın, sen Karabağ'da Ermenistan'ın yanında konum almayacaksın, şayet Andımız'la ilgili bir kaygın varsa. O yüzden Andımız konusunda samimi değiller. Bizim andımız, İstiklal Marşı'mızdır."

'İstanbul Kontratı dışında yasal garanti yokmuş üzere bir hava oluşturuluyor'

Türkiye'nin İstanbul Sözleşmesi'nden çekilmesiyle ilgili değerlendirmelerinin sorulması üzerine Ünal, bu konuya Türkiye ölçekli bakılmaması gerektiğini söyledi. 

Hükümet olarak iktidarları boyunca bahse ait yaptıkları çalışmaları ve bayanları teminata alan yasal teminatları anlatan Ünal, "İstanbul Kontratı dışında bayanı ve bayanlarla ilgili şiddeti önlemeye dönük yasal teminatlar hiç yokmuş üzere bir hava oluşturuluyor" diye konuştu. 

Sözleşmenin sadece Türkiye'de tartışılmadığını söyleyen Ünal, Avrupa Birliği üye ülkelerinden Bulgaristan, Macaristan, Çekya, Letonya, Litvanya ve Slovakya'nın sözleşmeyi uygulamaya koymadığını tabir etti. 

Ünal, Polonya'nın ise "LGBT topluluğunun kendi cinsiyet anlayışını İstanbul Kontratı üzerinden bütün topluma kabul ettirmeye çalıştığını" öne sürerek, mukaveleden çekilmek için yasal süreci başlattığını hatırlattı.

Mukavelenin, tartışılan toplumsal aile kıymetlerine karşı eğilimlerin legalleştirilmesi üzere sıkıntılı hususlarına çekince koyulamadığını anlatan Ünal, Türkiye'de Anayasa'nın, aileyi müdafaa sorumluluğunu devlete verdiğini belirtti.

AK Parti'nin, 24 Mart'taki 7. Olağan Büyük Kongresi'ne ait soru üzerine Ünal, dünya siyasetinde 20 yaşının 19 yılını iktidarda geçirmiş bir öbür siyasi partinin bulunmadığını hatırlattı. 

Yaptıkları tüm kongrelerde Türkiye'nin o dönemdeki sorunlarına dönük tahlil tekliflerini ortaya koyduklarını anımsatan Ünal, bu kongrenin temasının "Türkiye için inanç ve istikrar" olduğunu söyledi. 

Ünal, 1960 ile 2002 yılları arasında 39 hükümetin değiştiğini ve bunun Türkiye için istikrarsızlık oluşturduğunu tabir ederek, 24 Mart'ın kendileri için yeni bir başlangıç olduğunu belirtti.