Bu görüntüyü izlemek için lütfen JavaScript'i aktifleştirin
Hiçbir halde Türkiye’nin gerçek kültürel dünyasını, Türkiye’nin yayın dünyasını yansıtmayan ve o yayın dünyasındaki çoğulculuktan eser taşımayan bir kültürel iktidar gösterisiyle karşı karşıya kaldığımı düşündüm."O kültürel hegemonya, Türkiye’nin gerçeğini yansıtmıyor"Bunun üzerine o tezgahın fotoğrafını çektim ve o fotoğrafı şu iletiyle birlikte toplumsal medyada paylaştım: “Siyasi hegemonyanız bitti, kültürel hegemonyanız da bitecek!”
Bugün hâlâ o attığım toplumsal medya bildirisi üzerinden bana yönelik çeşitli tenkitlerde bulunuluyor.
Oysa ben hâlâ aynı noktadayım.
O kültürel hegemonya, Türkiye’nin gerçeğini yansıtmıyor."Doğal kültürel etkileşim yerine gereksinimimiz var"Türkiye’nin gerçek renklerini, Türkiye’nin gerçek çoğulculuğunu yansıtan bir kültürel yere, çoğulculuğa gereksinimimiz var.
Bizim bir kültürel hegemonyaya karşı öbür bir kültürel hegemonyaya değil, bizim gerçek manada doğal kültürel etkileşim yerine muhtaçlığımız var.
Mahalle baskısıyla kendinden olmayanı ötekileştiren, dışlayan, ona hakaret eden, ağır baskı uygulayan o linç kültürüne karşı, o linç kültürünün iktidarına karşı bizim kültürel çoğulculuğu savunmamız gerekir.
Terör örgütlerini öven, FETÖ’ye methiyeler dizen, PKK’yı romantize eden sözümona çalışmaların “Türkiye gerçeği budur” diye yansıtılması kültürel faşizmdir.
Ve buna karşı çıkmaya biz mecburuz…