Meçhul kitaplar hazine çıktı

13-15 Mayıs ortasında düzenlenen 8. TDV Gençlik Fuarı’ndaki “Kudüs’te Osmanlı El Yazmaları” Standı yoğun ilgi gördü. Stantta yer alan ve Osmanlı’nın en meşhur Şeyhülislamı Tosyalı Seyit Ahmet’e ilişkin olan yapıta iki yıllık bir çalışmanın sonucunda Kudüs’te ulaşıldı. Bülent Ecevit Üniversitesi Ahde Vefa Topluluğu öğrenci kulübü tarafından hazırlanan stantta dört kitap yer alıyor. Stantta birinci kez gösterilen yapıtların içerisinde Rahatu’s Sâlihin ve Savâikul Munafîkîn, Risâle-i Gazvini, Muidulli’s salah, İsâgoci ve Tarik-i Sa’di, Mezhebi Hanefî ile Meşrebi Kalenderi şerhi olan notlar bulunuyor.

İKİ YIL SONUNDA ULAŞTIK

Yapıta ulaşma süreçlerini Yeni Şafak’a anlatan Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Dr. Öğr. Üyesi Sema Çelem, “2017 yılındaki Kudüs ziyaretimizden dönüşte Kudüs’te bir akademisyen olarak çalışmanın imkanlarını araştırmaya başladık. İki ülkenin ortak mazisi, bizi Kudüs Üniversitesi Kütüphanesi’ne ulaştırdı. Resmi yazışmalar sonucunda üniversitesi kütüphanesinden Osmanlı devrinden kalma el yazmalarının varlığından ve bu yapıtların kime ilişkin olduğunu tespit konusunda yardıma muhtaçlık duyduklarından haberdar olduk. Gelen davetle 2019 yılının Eylül ayına kadar süren eforlarımız sonucunda keyifli sona ulaştık. Araştırmalarımız Batı Şeria’nın Abu Dis Bölgesinde bulunan Kudüs Üniversitesi Kütüphanesi’nde on beş gün boyunca devam etti. Çalışma arkadaşlarım Dr. Hatice Avcı ve Sezer Mert Karakuş ile birlikte araştırmalarımızı tamamlayarak kitaplara ve el yazmalarına ulaştık. Üzerinde ‘meçhul’ kaydı bulunan 30 civarı yapıtın ismini ve müelliflerini tespit ederek fotoğrafladık. Bu eserler içinde, biri Osmanlı’nın en meşhur şeyhülislâmı Ebusuud Efendi’ye ilişkin defter, oburu Ali B.İbrahim el-Kastomonî’ye ilişkin bir namaz risalesi vardı” dedi.

Sema Çelem

BİRİNCİ KERE SERGİLENİYOR

Bu çalışmanın ‘Kudüs için ne yapabilirim’ sorusundan sonra ortaya çıktığını belirten Çelem kelamlarına şöyle devam etti: “Bu stant, ‘bir akademisyen olarak dini ve milli bağımızın bu kadar sıkı olduğu Filistin bölgesi ve Mescidi Aksa için ne yapabiliriz?’ sorusunun karşılığı olarak ortaya çıktı. Standın ismini daha Kudüs’teyken Duvarın Ardı olarak planlanmıştık. Zira Osmanlı periyoduna ilişkin olan el yazması yapıtlara ‘utanç duvarı’ olarak bilinen ve Kudüs halkının Doğu Kudüs- Batı Şeria olarak ikiye bölen duvarın gerisinden kavuşmuştuk. Yaptığımız çalışmalarla Mescid-i Aksa’nın esaretine dikkat çekmek, Kudüs ve Filistin sıkıntısını, tahlil odaklı çalışmaların yapılabileceği en uzman merci olan üniversite topluluğunun gündeminde tutmak istiyoruz. İstanbul’da birinci kez sergileniyor olması da bizim için çok manidar.”