Polyester, petrol türevi sentetik bir elyaf olarak tekstil sektöründe en yaygın kullanılan kumaş türlerinden biri. Ham maddesi, plastik şişelerde de kullanılan PET (polietilen tereftalat) ile aynı. Bu nedenle polyester kıyafetler teknik olarak plastik kökenli ürünler arasında yer alıyor. Son yıllarda ise bu kumaş türü, yalnızca dayanıklılığı ve düşük maliyetiyle değil; cilt sağlığı ve çevresel etkileriyle de tartışılıyor.
Uzmanlar, bu tartışmanın yalnızca plastik olmasıyla sınırlı olmadığını vurguluyor. Polyesterin ciltle uzun süreli teması, yıkama sırasında çevreye saldığı mikroplastik lifler ve bu liflerin dolaylı sağlık etkileri, konunun ciddiyetini artıran başlıklar arasında gösteriliyor.

UZMANLARA GÖRE POLYESTERİN CİLTLE ETKİLEŞİMİ
Dermatologlara göre polyester doğrudan zehirli ya da toksik bir madde değil. Ancak nefes almayan yapısı nedeniyle ter ve ısıyı cilt yüzeyinde hapsetme eğilimi gösteriyor. Bu durum, özellikle uzun süreli temas halinde cilt bariyerini zorlayabiliyor. Özellikle egzama, kontakt dermatit, mantar, pişik ya da alerjik cilt yapısına sahip kişilerde bu etki daha belirgin hissedilebiliyor.
Uzmanlar, polyesterin tek başına bir hastalık nedeni olmadığını ancak cildin doğal dengesini bozabilecek bir ortam oluşturabildiğine dikkat çekiyor.

POLYESTERİN TERLEME VE BAKTERİ DENGESİNE ETKİSİ
Polyester liflerin nemi emmemesi, terin buharlaşmasını zorlaştırıyor ve cilt yüzeyinde uzun süre nemli bir ortam oluşmasına neden olabiliyor. Bu durum, kokuya yol açan bakterilerin çoğalmasını kolaylaştırırken hassas ciltlerde tahriş riskini artırabiliyor.
Bu nedenle polyester spor kıyafetlerinde yaygın olarak kullanılsa da, dermatologlar gün boyu ya da uzun süreli kullanım konusunda daha temkinli olunması gerektiğini belirtiyor. Özellikle uyku sırasında giyilen polyester ürünlerin cilt üzerinde baskı oluşturabileceği ifade ediliyor.

MİKROPLASTİK SALINIMI VE ÇEVRESEL ETKİLER
Araştırmalar, polyester kıyafetlerin her yıkamada binlerce mikroplastik lif saldığını ortaya koyuyor. Bu lifler atık suyla birlikte doğaya karışıyor, zamanla denizlere, toprağa ve gıda zincirine dahil oluyor. Mikroplastiklerin biyolojik olarak parçalanmaması, çevresel riskleri artırıyor.
Son yıllarda yapılan çalışmalar, mikroplastiklerin insan kanında, akciğer dokusunda ve hatta plasentada tespit edildiğini gösteriyor. Uzmanlar, uzun vadeli etkilerin henüz tam olarak bilinmediğini ancak riskin göz ardı edilmemesi gerektiğini vurguluyor.

GERİ DÖNÜŞTÜRÜLMÜŞ POLYESTER GERÇEĞİ
Geri dönüştürülmüş polyester, genellikle plastik şişelerden elde ediliyor ve çevresel atığı azaltma açısından olumlu bir adım olarak değerlendiriliyor. Ancak uzmanlara göre bu durum, sağlık açısından otomatik bir güvenlik anlamına gelmiyor. Ciltle temas ve mikroplastik salımı bakımından geri dönüştürülmüş polyester ile klasik polyester arasında belirgin bir fark bulunmuyor.
Bu nedenle geri dönüştürülmüş polyester, çevre açısından avantaj sağlasa da cilt sağlığı açısından “daha masum” kabul edilebilmesi için yeterli bilimsel veri bulunmadığı belirtiliyor.

POLYESTERİN DAHA FAZLA ETKİLEDİĞİ RİSK GRUPLARI
Uzmanlara göre polyesterin olumsuz etkileri herkeste aynı düzeyde ortaya çıkmıyor. Özellikle bebekler, çocuklar, yaşlılar, hassas cilt yapısına sahip olanlar ve egzama ya da alerjik cilt hastalığı bulunan kişiler sentetik kumaşlara karşı daha duyarlı olabiliyor. Bu gruplarda ciltte tahriş, kaşıntı ve kızarıklık daha kısa sürede gelişebiliyor.

KARIŞIM KUMAŞLAR VE KULLANIM ŞEKLİ
Piyasada sıkça karşılaşılan pamuk–polyester karışımlı kumaşlar da uzmanların dikkat çektiği başlıklar arasında yer alıyor. Doğal lif oranı yüksek olan karışımlar, yüzde yüz polyester ürünlere göre daha iyi tolere edilebilse de, ciltle uzun süre temas eden ürünlerde yine temkinli olunması öneriliyor.
Uzmanlar ayrıca polyester kıyafetlerin yıkama ve kullanım şeklinin de etkileri artırabileceğine dikkat çekiyor. Yüksek ısıda yıkama, yoğun yumuşatıcı kullanımı ve nemli kıyafetlerin tekrar giyilmesi, hem cilt tahrişi riskini hem de mikroplastik salımını artırabiliyor.

POLYESTER KULLANIMINDA RİSK VE SINIRLAR
Kısa süreli kullanımda, mont, yağmurluk veya cilde doğrudan temas etmeyen dış giyim ürünlerinde polyester büyük bir risk olarak değerlendirilmiyor. Ancak iç giyim, bebek ve çocuk kıyafetleri, uzun süre temas eden ev giysileri ve uyku sırasında giyilen ürünlerde pamuk, keten ve yün gibi doğal liflerin tercih edilmesi öneriliyor.
Polyester kıyafetler, plastik kökenli olmaları nedeniyle hem çevresel hem de dolaylı sağlık riskleri barındırıyor. Uzmanlara göre çözüm, polyesteri tamamen hayatımızdan çıkarmak değil; kullanım alanlarını bilinçli seçmek ve özellikle ciltle uzun süre temas eden ürünlerde daha dikkatli olmak. Etiket okuma alışkanlığının ise kumaş türü kadar önemli olduğu vurgulanıyor.
Yorumlar
Kalan Karakter: