İtiraf ediyorum; çocukluğumdan beri bu söze içim ısınmadı.
“İnceldiği yerden kopar” denildiğinde, sanki olan biten kaçınılmazmış gibi bir kader rahatlığı çöker insanın üzerine. Oysa kopuş bir anda olmaz. Ne ip bir günde incelir ne de direnç bir gecede tükenir. Asıl mesele, incelirken seyredilmesidir.
Mukavemet dediğimiz şey, bağırarak değil; tutularak ayakta kalır. Günbegün eksilir; bazen görmezden gelinerek, bazen “şimdi sırası değil” denilerek, bazen de suskunlukla. Sessizlik, sanıldığı kadar masum değildir. Çünkü direnç, en çok sahip çıkılmadığında zayıflar.
Bir ev düşünün…
Duvarında beliren küçük bir çatlak vardır. Yıkılmadığı için kimse umursamaz. “Şimdilik idare eder” denir, “zaten taşıyıcı değil” diye geçiştirilir. Çatlak büyür, duvar incelir ama hâlâ ayaktadır. Ta ki bir gün çöktüğünde herkes aynı cümleye sığınana kadar: “İnceldiği yerden koptu.” Oysa mesele incelmesi değil, zamanında onarılmamasıydı.
Bir insan düşünün…
Hakkı önce hafife alınır, sonra ötelenir, ardından yok sayılır. Söz hakkı kısılır, emeği görünmez olur, değeri tartışmaya açılır. Her itirazı “büyütme” ile susturulur. O insan susarak dayanır, dayanarak eksilir. Bir gün yorulup vazgeçtiğinde ise çevresi hazırdır: “Zaten kırılgandı.” Hayır… Kırılgan değildi; yalnız bırakılmıştı.
Bir de toplumlar vardır…
Yanlışlar küçükken tolere edilir, adaletsizlikler geçici sayılır, değerler şartlara feda edilir. Ses çıkaranlar rahatsız edici bulunur, susanlar makul. Doğrular eğilir; eğildikçe incelir. Sonra büyük bir kopuş yaşanır ve herkes şaşkındır: “Nasıl bu hâle geldik?” Cevap, en baştan beri ortadadır: Duyarsız kalınan her an, kopuşa biraz daha yaklaştırmıştır.
Bu yüzden itirazım var bu söze.
Çünkü kopan şey, inceldiği için değil; korunmadığı için kopar.
Duyarsızlık, her doğruyu zamanla koparır. Sessizlik, mukavemeti içeriden kemirir.
Aksi duruş ise sadece karşı çıkmak değildir.
Aksi duruş; doğruyu, doğru zamanda tutmaktır.
İncelmeden önce omuz vermek, kopmadan önce sahip çıkmaktır.
Hayata başka bir yerden bakabilmek; eğilip bükülmeden durabilmektir.
Zira muhafaza etmek, sadece saklamak değildir.
Muhafaza, nöbet tutmaktır.
Ve her doğru, ancak ona muhafız olan vicdanlar sayesinde ayakta kalır.
İtirafla başladım, iddia ile bitiriyorum; ancak biliyorum ki “iftira” diyenler de olacak!
Ramak Kaldı / Samim İğde
Yorumlar
Kalan Karakter: