Son yıllarda televizyon ekranlarında, dijital platformlarda ve sahne isimleriyle karşımıza çıkan kimliklerde ciddi bir yozlaşmaya şahit oluyoruz. “Manifest” gibi sözüm ona müzik grupları; köksüz, ucuz ve günübirlik bir popülerlik ve para peşinde koşarken, ne yazık ki genç zihinleri de kendileriyle beraber telafisi mümkün olmayan bir boşluğa sürüklüyorlar. İçinde ne bir kültür izi, ne bir ahenk, ne de bir değer barındıran bu şarkıcı bozuntuları ve şarkılar, sadece gürültü ve isyan yüklü bir boşluk hissi bırakıyor genç zihinlerde.
Sabah kuşağı adı altında yayınlanan programlarda ise daha büyük bir facia yaşanıyor. Aile mahremiyeti çarçur edilerek, en özel meseleler, şeytanın dahi aklına gelmeyecek kurgularla kameraların önünde sergilenerek hanelere nüfus ettiriliyor. İhanet, boşanma, kavga ve gözyaşı, reyting malzemesi haline getiriliyor. Oysa Türk kültüründe evin, ocağın ve ailenin bir kutsiyeti vardır. Bu yayınlar eliyle o kutsalın altı, günden güne ve bile isteye oyuluyor.
Yemek yarışmaları adı altında da çirkin ağız dalaşmaları ve lâkayit üsluplarla; nimet üzerinden kıymet çıkar uğruna yerle yeksan ediliyor.
Bir de mafya dizileri… Sanki Türk gencinin örnek alacağı tek kahraman kabadayıymış gibi, eli silahlı tipler ekrana taşınıyor. Adalet yerine intikam, merhamet yerine şiddet, akıl yerine hile yüceltiliyor. Böylece yeni neslin zihninde “güçlü olmak için yanlış yollara sapmak gerekir” algısı inşa ediliyor.
Bu yayınların sebebi açıktır: Ucuz reyting ve kolay para. Ama sonuçları çok daha ağırdır: Kimlik erozyonu, ahlaki çürüme ve kültürel yabancılaşma.
Oysa Türk isminin ve kimliğinin ağırlığı vardır. Bu kimlik; bir milletin binlerce yıllık hikâyesini, kahramanlığını, vefasını ve erdemini taşır. Bizim gençlerimiz, yoz bir “Manifest”ten değil, Dede Korkut’un hikâyelerinden beslenmeli. Sabah kuşaklarındaki seviyesizliklerden değil, sabah namazında saf tutan bir milletin vakarından ilham almalı. Mafya dizilerinden değil, Alparslan’dan, Fatih’ten, Nene Hatun’dan güç almalı.
Son tahlilde mesele şudur: Ekranda ve sahnede Türk ismine, Türk kimliğine yakışır olan işler yapılmalı. Gençliği heder eden değil, dirilten yayınlar… Aileyi dağıtan değil, toparlayan programlar… Şiddeti meşrulaştıran değil, adaleti yücelten diziler…
Çünkü bizim kimliğimizin özü, fesat değil; feraset; ihanet değil, vefa; şiddet değil, adalettir.
𝓡𝓪𝓶𝓪𝓴 𝓚𝓪𝓵𝓭𝓲 / Samim İĞDE
Yorumlar 1
Kalan Karakter: