Hapiste üç hafta geçirdikten sonra serbest bırakılan Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, bu sürede tuttuğu günlükleri kitap olarak yayımladı.
"Bir Mahkumun Günlüğü" isimli kitapta Sarkozy, tecrit koğuşundaki günlerine dair ilginç birçok ayrıntı paylaştı.
Kitap, Sarkozy'nin10 Kasım'da kabul edilmesinden yalnızca üç hafta sonra yayımlanabildi.
Kitaptan Sarkozy'nin 320535 cezaevi numarasıyla 12 metrekarelik bir hücrede kaldığını öğreniyoruz.
Sarkozy, buzdolabı, duş ve televizyonu bulunan hücrenin penceresinin de olduğunu ancak dış tarafa konulan bir panelin görüşünü engellediğini aktarıyor.
Sarkozy hücre şartları için şöyle yazıyor:
"Temiz ve yeterince aydınlıktı. Eğer gardiyanların içeriye bakmasına olanak veren gözetleme delikli güçlendirilmiş kapı olmasaydı, en alt sınıf bir otel odasında olduğunuzu sanabilirdiniz."
70 yaşındaki Sarkozy, seçim kampanyası finansmanı konusunda yasaları çiğnediği suçlamasıyla beş yıl ceza aldı.
Cezasının 20 gününü hapiste çektikten sonra 10 Kasım'da Paris'teki La Santé hapishanesinden tahliye edildi.
Günlüklerden oluşan kitap 216 sayfa olarak yayımlandı.
Günün 23 saatini odasında geçirmek zorunda olan ve diğer mahkumlarla iletişime girmesine olanak verilmeyen Sarkozy, " kafese" benzediğini söylediği avluda yürüyüş seçeneğini tercih etmedi.
Bunun yerine, günlük egzersizini spor odasındaki koşu bandında yaptı.
Bu oda için kitapta, "Benim durumumda adeta bir vaha haline gelmişti" ifadelerini kullanıyor.
Sarkozy cezaevindeki ilk gecesinde tecrit koğuşundaki komşusunun çıkardığı sesler nedeniyle uyuyamadığını anlattı. Bu mahkumun Aslan Kral filminden bir şarkı söyleyip kaşığını hücresinin parmaklıklarına vurarak onu uykusuz bıraktığını yazdı.
Cezaevi personelinin kendisine nazik davrandığını ve kendisine "Başkan" diye hitap ettiğini anlattı.
Hücresinin duvarlarını, destek mektuplarıyla kaplayabildiğini de yazdı.
Metuplar için, "dokunaklı ve samimi" ifadelerini kullanan eski cumhurbaşkanı, "Görevimden çok uzun zaman önce ayrılmış olmama rağmen derin bir kişisel bağı ortaya koydu" diye yazdı.
Kitapta, kader, adalet ve siyaset üzerine yaplan değerlendirmeler de dikkat çekiyor.
Sarkozy, 20 yıl önce Libya lideri Kaddafi'den seçim kampanyası için maddi yardım almak isteyen astlarına izin verdiği gerekçesiyle, suç örgütü kurmaktan suçlu bulunarak hapse gönderildi.
Ekim ayındaki duruşmada, temyiz süreci boyunca serbest olmasına izin verebilecek olan hakim, bunun yerine Sarkozy'nin hapse girmesi gerektiğine karar verdi.
Eski cumhurbaşkanı kendisine yöneltilen suçlamaları şiddetle reddediyor ve Fransız adalet sistemi içindeki siyasi amaçlı bir komplonun kurbanı olduğunu iddia ediyor.
Bu sav kitapta da tekrar tekrar ele alınıyor.
Hatta Sarkozy bir noktada kendisini Fransa tarihinin en ünlü davalarından Alfred Dreyfus duruşmalarıyla da karşılaştırıyor.
Dreyfus, uydurma bir casusluk suçlamasıyla Şeytan Adası'na gönderilen Yahudi bir subaydı.
"Tarihi bilen tarafsız bir gözlemci için benzerlikler çarpıcıdır" diye yazan Sarkozy devam ediyor:
"Dreyfus olayı sahte belgelerden kaynaklandı. Benimki de öyle... Dreyfus, madalyaları elinden alındığında askerlerin önünde küçük düşürüldü. Ben de tüm ulusun önünde Şeref Lejyonu'ndan atıldım."
Dreyfus'un da kendisi gibi Santé Cezaevi'ne hapsedildiğine işaret ederek, "Şimdi o yeri çok iyi biliyorum" diye yazıyor.
Sarkozy kitapta, Fransa'nın mevcut cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ile de hesaplaşıyor.
Eskiden Macron'un yakın bir destekçisi olan Sarkozy, şimdi "sayfayı çevirdiğini" söylüyor.
Ancak bu, Macron'un politikalarına veya şahsına sistematik bir muhalefete girmeye kadar gitmiyor.
"Emmanuel Macron'un zaten çok fazla düşmanı, karalayıcısı ve hayal kırıklığına uğramış dostu var. Onların sayısına yenilerini eklemek istemem" diye yazıyor.
Sarkozy, Şeref Lejyonu'ndan neden çıkarıldığını açıklamak için Macron'un kendisini şahsen arama "cesaretini" göstermemesini içerlediğini yazıyor.
"Telefonla arasaydı, argümanlarını anlar ve kararı kabul ederdim" diyor ve "Bunu yapmaması, en azından samimiyetsiz olduğunu gösterdi" diye devam ediyor.
Kitabın eleştirmenleri, Sarkozy'nin, Marine Le Pen ile olan ilişkisindeki değişime dikkat çekiyor.
Le Pen, eski Cumhurbaşkanı Sarkozy'nin bir zamanlar baş rakibiydi.
Sarkozy kitapta, "Mahkumiyetimin ardından yaptığı, cesur ve son derece açık olan açıklamalarını takdir ettim" diye yazıyor.
Sarkozy, Le Pen'e teşekkür için telefon açtığını ve dostane bir görüşme yaptıklarını da aktarıyor.
Bu görüşmede, Ulusal Birlik Partisi'nin seçim kazanmasını engellemek amacıyla kurulacak herhangi bir "Cumhuriyetçi Cephe"ye katılmayacağına dair Le Pen'e söz verdiğini söylüyor.
Daha sonra şöyle devam ediyor:
"Bugün [UBP'ye] oy veren birçok seçmen, ben siyasi olarak aktif olduğum dönemde beni destekliyordu... UBP liderlerine hakaret etmek, onların seçmenlerine, yani potansiyel seçmenlerimiz olabilecek insanlara hakaret etmektir."
"RN liderleriyle birçok konuda fikir ayrılığım var... Ama onları Cumhuriyetçilerin saflarından dışlamak bir hata olurdu."
Ana akım siyasetten böylesi övgü almak, Marine Le Pen ve partinin genç eş başkanı Jordan Bardella için nadir görülen bir durum.
Fransız sağının gelenekleri arasında hâlâ büyük nüfuz sahibi olan eski bir cumhurbaşkanından gelen bu sözler, siyasi açıdan altın değerinde.
Yorumlar
Kalan Karakter: