İsim vermeyeceğim bir kurum diyelim. Türkiye genelinde her ilde birçok şubesi olan bir kurum. 2011 yılında ben bu kurum da hafızlık eğitimi almaya başladım.
Bir arkadaşım yanıma geldi ve elindeki Kur’ân-ı Kerime üzgün üzgün bakıp mealini çok merak ettiğini söyledi.
“Neden okumuyorsun?” diye sorduğumda aldığım cevap benim için o gün bir anlam ifade etmiyordu.
“Çünkü dinden çıkmaktan korkuyorum.” dedi.
2012 yılında liselerin zorunlu olması ile beraber buradaki eğitimimi yarıda bırakıp bu kurumdan ayrıldıktan sonra bu cevabın anlamını ancak idrak edebildim. Çünkü anladım ki burada bir beyin yıkama işlemi gerçekleştiriliyordu.
İnsanlar Kur’ân-ı Kerimin yalnızca Arapçasını papağan gibi tekrar edip dinin ne olduğunu da bu kurumlardan öğrendiler.
Ve her fırsatta “Sakın ha! Meal okumayın dininizi size biz anlatırız siz okursanız dinden çıkarsınız” denilerek Hz. Peygamber’e "teybin" görevi ile inen kutsal kitap gizlenmeye, saklanmaya, anlaşılmamaya çalışılarak bir dinin haysiyeti ayaklar altına alındı.
Bir din uydurdular. Bu din ile insanları uyuşturdular. Marx’ın dediği “din halkların afyonudur” sözünü en iyi şekilde uygulamaya geçirdiler.
Başarılı da oldular.
Bir büyüğün dediği gibi bu insanlar ellerinden gelse dinlerini Allah’a öğretecekler.
2012 yılından önce liseye gönderilmeyip bu kurumlarda beyinleri yıkanan bir nesil yetişti. Bu nesil büyüdü ve yıkanmış beyinleriyle çocuk yetiştirmeye başladılar. Şimdi onların da çocukları büyüdü.
Evet, işte bu nesil bizim gençlerimizi oluşturuyor. Yıkanmış beyinlerden ve modern dönem putperestlerden kaçıp ateizme sığınan bir nesilden bahsediyorum. Biz onlara Z kuşağı diyoruz.
Yorumlar
Kalan Karakter: