Zamanın ve mekânın ötesinde, devasa bir ormanın içinde, "aşk suyu" olarak bilinen büyülü bir göl vardı. Kalbi kırık, üzgün ve kederli olan kişiler buraya gelir, göle bakarak şifa bulmaya çalışırdı.
Bir gün, Sare adında genç bir kadın, parçalanmış kalbiyle bu gölün başına oturdu. Ruhu paramparça, çaresiz ve derin acılar içindeydi. Sevdiğini kaybetmenin ve terk edilmenin acısı, yüreğini dağlıyordu.
Oradan geçen yaşlı bir kadın, Sare’yi gördü ve yanına yaklaşarak, "Kalbinde derin acılar ve üzüntüler hissediyorum. Ancak unutma ki, sadece seven onarmak ister. Gerçek seven, acısını çekse de bir taraftan da onarmak ister. Eğer sevgin gerçekse, çaban da gerçek olur. Gerçek sevgi; emek ister, yürek ister, çaba ister, hareket ister." diye konuştu.
"Sevgi emek ister, çünkü kalpten gelen her şey bir bahçıvanın sabırla yetiştirdiği çiçek gibidir."
Sare, bu sözlerden güç aldı ve kendi kendine sordu: "Neyi, nasıl yaparsam sevdiğime tekrar kavuşurum?" Gurur yapmadan, sade, samimi ve içten davranarak hareket etmeye niyet etti. Çünkü gerçek sevgi gurur sevmez; sadelik, içtenlik, samimiyet ve emek ister. Temiz bir yürek olmadan sevgi de yarım kalır. Sare de bu inançla yola çıktı ve sevdiğinin kapısını böyle çaldı.
"Kapıyı sevgiyle çalanın eli boş dönmez."
Ve kapı açıldı… Çünkü samimiyetin olduğu yerde mesafeler erir, kırgınlıklar çözülür ve kalpler yeniden birbirine dokunur.
Şöyle bir günümüze bakıldığında ise ilişkilerin şikâyetlerden ve ayrılıklardan öteye gidemediği görülüyor. Daha çok verilen emeklere değil de karşılanmayan beklentilere saplanıp kalan ilişkiler hüküm sürüyor. Oysa sevgi, bir beklenti değil bir eylemdir.
Psikolojinin üstatlarından Jung, "Sevgiden yoksun kişi hiçbir şeyi değiştiremez." der. Bu noktada, Kemal Sayar’ın "Sadece seven onarmak ister." sözü de yerini buluyor. Çünkü sevmek sadece bir duygu değil, aynı zamanda sorumluluk ve özveri gerektiren bir eylemdir.
"Sevgi, insanın ruhuna işleyen ve onu iyileştiren en güçlü ilaçtır."
Ezo Filiz Bayrakoğlu
Yorumlar 1
Kalan Karakter: