Baba dendiğinde çoğumuzun aklına biyolojik babamız gelir. Kimimiz onu büyük bir sevgiyle anarken, kimimiz kırgınlıklarımızı hatırlarız—yaşanamayan bir çocukluğu, yarım kalan beklentileri ve belki de daha fazlasını…
İnsan yukarıdan aşağıya doğru beslenir. Yani, birçok şey atalardan bize akar; bazen farkında bile olmadan bu mirası taşırız. Bu akışın içinde elbette anne ve baba da vardır. Eğer birey, atalarından ve ebeveynlerinden yeterince beslenemediyse, bu eksiklik hayatına yansır. Ne de olsa, savaşlar, kıyımlar ve kıtlıklar görmüş atalar, kendilerinde olmayanı veremezler.
"Asıl miras, ebeveynin çocuğuna bıraktığı mal değil, iç dünyasında oluşturduğu sağlam temeldir."
Aslında burada bahsedeceğim baba, biyolojik bir figürden çok, içimizde babaya verdiğimiz anlamla ilgilidir. Bu yüzden diyorum ki: Baba yoksa, ruh yoksuldur.
Baba demek, bu dünyada yol gösteren bir ışık, sığınılacak güvenli bir liman, sırtını yasladığında bile yıkılmayan bir dağ demektir. Baba yoksa, ruh yoksuldur; derin bir boşlukta savrulmak gibidir. Bu dünyada tutunacak bir dalın, yaslanacak bir omzun eksiktir.
"Baba, bir çocuğun yeryüzündeki ilk kahramanıdır."
Baba yoksa, hayat camdan bir vazo gibi kırılgandır. Her adımda düşme korkusu, her nefeste yalnızlık hissedilir. Ancak baba enerjisini hayatına katabilen biri, güveni, desteği, saygıyı, hareketi, bereketi ve en önemlisi sevgiyi de içine çeker.
Baba enerjisini yaşamına dahil etmek için:
Dışarıda arama, içindeki babayla bağ kur.
Kendi kendine baba ol; sorumluluk al, kendine ve çevrene şefkatle yaklaş.
Unutma, içindeki babayla kurduğun bağ güçlendikçe, hayatında denge, kuvvet, rehberlik ve koruma bulacaksın.
Babanın yokluğu sadece bir boşluk değil, ruhun derinliklerinde hissedilen bir yoksulluktur. Ancak içindeki babayı keşfederek bu yoksulluğu aşabilir, kendi hayatının kahramanı olabilirsin.
"Baba olmak, bir evlat yetiştirmekten önce, ona sarsılmaz bir güven inşa etmektir."
Ezo Filiz Bayrakoğlu
Yorumlar 1
Kalan Karakter: