Çağdaş yaşam, bedeni giderek artan bir ilgi nesnesine dönüştürdü. Bunun sonucu olarak bizler, çoğu zaman gerçek ve somut doğamızı kabul edemeyen, kendi doğal arzularımızı, dürtülerimizi ve ihtiyaçlarımızı algılamakta zorlanan bir hale gelebiliyoruz. Bedenimizin güçlü bir şekilde manipüle edilmesinin nihai sonuçları maalesef patolojik olarak, yeme bozuklukları ve beden algı bozuklukları olarak ortaya çıkabiliyor.
Özellikle yeme bozuklukları konusunda sosyal medyadan ya da çevremizden pek çok mite maruz kalıyoruz ve doğru bilinen yanlışları görüyoruz. Bunlardan bazılarına bakalım istiyorum.
Yeme bozuklukları sadece yemekle ve yeme alışkanlıklarımızla mı ilgilidir?
Hayır, Yeme bozuklukları genellikle kalori, kilo veya şekil takıntısını içermekle birlikte, bu hastalıkların kökleri biyolojik, psikolojik ve sosyokültürel bağlamlarda yatmaktadır. Arkadaşlar ve aileler yeme bozukluklarının sadece yemekle ilgili olduğuna inandıklarından, sevdiklerini korumak adına onları daha fazla yemeye, daha az yemeye veya sadece daha sağlıklı beslenmeye teşvik ederler. Gerçekte, yeme bozuklukları tam iyileşme sağlamak için genellikle tıbbi, psikiyatrik, terapötik ve diyet müdahalesinin bir kombinasyonunu gerektirir.
Yeme bozuklukları kadınlara özgü bir hastalık mıdır?
Araştırmalar yeme bozukluklarının kadınları erkeklerden çok daha fazla etkilediğini gösteriyor evet. Fakat eskiden, erkekler yeme bozukluğuna sahip bireylerin yüzde 10'unu temsil ederken, yakın zamanda Harvard'da yapılan bir araştırma yeme bozukluğu tedavisi için başvuran bireylerin yüzde 25'inin erkek olduğunu gösteriyor. Günümüzde de tanı alan erkeklerin sayısı giderek artmakta.
Yeme bozukluklarına medya mı neden olur?
Birçok insan günlük olarak medyaya maruz kalıyor fakat bunların sadece küçük bir yüzdesinde yeme bozukluğu gelişiyor. Medya, bir kişinin görünüşü hakkında nasıl hissettiğini kesinlikle etkileyebilir ve belirli bir şekilde görünmek için büyük baskı oluşturabilir, ancak tek başına medya yeme bozukluklarına neden olmaz.