Elektromanyetik Yük ve Doğanın Şifası
Eskiden mahalleler yatay mimariyle tasarlanırdı. Evler belki çok lüks değildi, büyük bir mühendislik harikası sayılmazdı. Ancak her evin kendine has bir güzelliği, bir farklılığı bulunurdu.
Bir sokağa girdiğinizde pencerelerde menekşeler, sardunyalar görürdünüz. Kapı girişlerindeki küçük toprak alanlarda ortancalar, beyaz sarmaşık gülleri boy gösterirdi. Tüm bu detaylar, sokağı neşe ve ışıltıyla doldurur; içeri adım attığınızda sizi kokusuyla selamlayan bir atmosfer oluşurdu.
Her sokakta mutlaka bir ya da iki ağaç bulunurdu. Bu ağaçlar hem serinlik sağlar hem de sokağa ayrı bir güzellik katardı. Aynı zamanda doğanın bilinen özelliğiyle, ortamın negatif enerjisini de temizlemeye yardımcı olurlardı. Şehirlerin etrafı ise genellikle ormanlık ya da kırsal alanlarla çevriliydi.
Oysa günümüzde, binaların arasından gökyüzünü görmek bile zorlaştı. Beton duvarlar arasında yaşayan insan, aynı zamanda çağımızın görünmez tehlikelerinden biri olan elektromanyetik yükle de sürekli temas hâlinde. Evlerde, işyerlerinde, sokaklarda — neredeyse her yerde elektromanyetik alanlara maruz kalıyoruz. Hatta tamamen doğal bir ormana gitmediğimiz sürece bu yoğunluktan tam anlamıyla uzaklaşmamız mümkün olmuyor.
Daha fazla insanın şehirde yaşayabilmesi için dikey mimariye geçildi. Ancak bu "beton ormanları" içinde insanlar, kendi manyetik alanlarının kısır döngüsüne hapsoldu. Bu da bağışıklık sisteminin zayıflamasına, hastalıklara daha açık hâle gelmeye, saldırganlık veya depresyon eğiliminin artmasına neden olabiliyor.
Bu durum, süs havuzuna konulan bir miktar suyun sürekli aynı döngüde dönmesine benzetilebilir. Su değişmediğinde, tazelenmediğinde ya da yağmurla beslenmediğinde zamanla bozulur, kokmaya başlar. İnsan da fiziksel ve ruhsal anlamda yenilenmediğinde, arınmadığında benzer bir çöküş yaşar.
İnsanın da kendine ait bir elektromanyetik alanı vardır. İşte sorun burada başlıyor: Yapay elektromanyetik alanlar, insan üzerinde zamanla olumsuz etkiler oluşturmaktadır. Bu etkiler, günümüzde bilimsel olarak da kanıtlanmış durumda.
Elektromanyetik Alanların Sağlık Üzerindeki Etkileri
Elektromanyetik alanların insan sağlığı üzerindeki olumsuz etkileri arasında baş ağrısı, uyku bozuklukları ve zihinsel yorgunluk sayılabilir. Günlük yaşamda kendimizi aniden yorgun, öfkeli veya gergin hissettiğimiz anlar olur. Bu sadece yaşadığımız olaylardan değil, maruz kaldığımız elektromanyetik yükün de bir sonucudur.
Dr. Martin Blank (Columbia Üniversitesi), elektromanyetik alanların insan hücrelerinde stres proteinlerini artırdığını gösteren deneyleriyle şu sonucu ortaya koymuştur:
"Vücudumuz elektromanyetik dalgalara karşı biyolojik bir stres tepkisi üretir. Bu tepkinin kronikleşmesi, bağışıklık sistemini zayıflatabilir."
Zihinsel Sağlık Üzerindeki Etkiler
Bilimsel araştırmalar, elektromanyetik alanların insan beyni ve zihinsel fonksiyonlar üzerinde potansiyel olumsuz etkiler yaratabileceğini ortaya koymaktadır.
Unutkanlık: Sürekli maruz kalınan elektromanyetik alanlar, hafıza ve öğrenme yetilerini olumsuz etkileyebilir. Yapılan bazı çalışmalar, yüksek düzeyde elektromanyetik alana maruz kalan bireylerde hafıza problemlerinin daha sık görüldüğünü göstermektedir.
Depresyon ve Anksiyete: Uzun süre elektromanyetik alanlara maruz kalmak, depresyon ve anksiyete gibi zihinsel sağlık sorunlarını tetikleyebilir. Araştırmalar, bu alanların beyin kimyasını etkileyerek stres seviyelerini artırabileceğini ve bu durumun ruh sağlığı üzerinde olumsuz sonuçlara yol açabileceğini göstermektedir.
Oysa doğaya çıktığımızda bambaşka bir etki hissederiz. Ormanda ya da deniz kenarında vakit geçirdiğimizde dinginleşir, enerjik ve zihin olarak daha açık hissederiz. Bir ağaç, biraz toprak ve su, insanın kendi özüne dönmesi için çoğu zaman yeterlidir.
Çağımızın yeni terminolojisi olan "dijital detoks" işte bu ihtiyaca dayanıyor. Elektromanyetik alanlardan korunarak, mümkün olduğunca suya ve toprağa temas ederek daha sağlıklı kalmak elimizdedir.
"Doğa asla acele etmez ama her şeyi başarır." Lao Tzu
Arzu Tarakcı
Yorumlar 1
Kalan Karakter: