Toplumlar ya da bireyler yoksulluk veya yoksunluk yaşadığında, bu durum aslında bir işarettir. Hayatımızdaki aşırılıklar, yaşadığımız olumsuzlukların sadece bir sınav değil, aynı zamanda kendi eylemlerimizin sonucu olduğunu gösterir.
Bir kişi kazancının iki katı harcama yapıyorsa ve sürekli borç içindeyse, olmayan bir hakkını tüketiyor demektir. Böyle birinin borcunu ödediğinizde, ertesi gün ihtiyacı olmayan bir lüks eşyayı alırken görme ihtimaliniz yüksektir. Bu davranış, yaradılış yasasına aykırıdır. Çünkü yaradılış yasası der ki: Hakkın olmayanı aldığında, bu kayıp olarak başka bir şekilde sana geri döner.
Kur'an-ı Kerim de bu evrensel yasaya işaret eder:
"Başınıza gelen her musibet, ellerinizin kazandıkları yüzündendir. Bununla birlikte Allah, çoğunu affeder." (Şûrâ, 30)
Olumsuz olaylar bizi düşündürmek ve hatalarımızı fark etmemiz için bir fırsattır. Davranışlarımızı sorgulayıp hayatın dengesiyle uyum içinde yaşamayı öğrenmek, olumsuzlukları aşmanın anahtarıdır.
Yoksunluk: Bedeline Sahip Olup Tüketememek
Yoksunluk, bir hedefe ulaşabilecek gücünüzün olmasına rağmen, o hedefe ulaşamamak demektir. Örneğin, elma alacak paranız vardır ama piyasada elma bulunmuyordur. Bu, bireysel yetersizlikten değil, tamamen dış faktörlerin yarattığı bir durumdur.
Bu durum, kişinin iradesinden bağımsızdır. Ancak, diyet bunun tersidir. Diyet, kişinin kendi iradesiyle bir seçim yaparak kendini mahrum bırakmasıdır. Örneğin, bolluk içinde yaşayan birinin sağlığı için belirli yiyeceklerden uzak durması gibi.
Bir başka örnek üzerinden açıklayalım:
Bir şehirde yaşıyorsunuz ve bir ürünü alacak durumdasınız. Ancak o ürün, ithalat sorunları ya da üretim yetersizliği nedeniyle piyasada mevcut değil. Bu durumda maddi imkânınız olsa bile, dış faktörler sizi engeller, bu yoksunluktur.
Bu durum Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yıllarında da sıkça yaşanmıştır. O dönemlerde insanlar parasal güce sahip olsalar bile, altyapı eksikliği nedeniyle temel ihtiyaçlarını karşılayamıyorlardı. Bugün ise birçok hizmet mevcut olmasına rağmen artan enflasyon ve gelir dengesizliği, insanların erişimini kısıtlamaktadır.
Kur’an’da bu tür olaylar için şöyle buyrulur:
"İnsanların ellerinin kazandıkları yüzünden karada ve denizde bozulma meydana geldi. Allah, yaptıklarının bir kısmını onlara tattırıyor ki belki geri dönerler." (Rûm, 41)
Denge ve Düşüncenin Önemi
Yaratılışın doğasına uygun yaşayan bireyler ve toplumlar, yoksulluk veya yoksunluk içinde olmamalıdır. Böylesi bir durum, hayatın işleyişine aykırıdır.
Ekosistemde bile bu dengenin bozulmasının sonuçları gözlemlenebilir. Örneğin, toprağın doğal dengesini koruyan solucanlar, kimyasal gübre gibi maddeler nedeniyle artık yüzeye yakın değil, çok daha derinlerde yaşamaktadır. Derinlerde kök bulunmadığı için solucanların taşıdığı mineraller bitkilere ulaşamamakta, bu da minerallerden yoksun bitkilerin yetişmesine yol açmaktadır. Bu durum, doğanın hassas dengeyi korumak için nasıl binlerce faktöre bağlı olduğunu gösterir. Bir sistemin yok olması için tek bir faktörün eksilmesi yeterliyken, var olması için birçok faktörün bir araya gelmesi gerekir.
Aşırılıklar ve Kör Noktalar
Aşırılıklar, bireylerin ve toplumların kör noktalarıdır. Örneğin, bir hayvan aşırı derecede yara alırsa yaşamını sürdürmesi imkânsız hale gelir. Hayat, bir varlığı bu derece aciz durumda bırakmaya izin vermez. Aşırı zenginlik veya fakirlik, bir toplumun dengesini bozar. İnsan da aşırı aciz hale geldiğinde ya hayatına son verebilir ya da başkalarının maşası haline gelebilir.
Toplumlarda da benzer bir dinamik vardır. Aşırı edilgen olan bireyler ya da alt aşırılıklar, genellikle aşırı etkin olan üst aşırılıklar tarafından yönlendirilir. Üst aşırılıklar, orta sınıfı aşağılar, küçümser ve onları “varoş” olarak nitelendirir. Buna karşın, alt aşırılıkla sıkı bir ilişki kurarlar.
Kur’an-ı Kerim’de bu duruma ilişkin bir ayette şu ifadeler yer alır:
"Alt aşırılar der ki: 'Allah’ım, onlara iki kat ceza ver; çünkü bizi onlar yoldan çıkardı.' Üst aşırılar da der ki: 'Allah’ım, onlara iki kat ceza ver; çünkü onları bulduğumuzda zaten zorbaydılar.'" (Ahzâb, 67-68)
Bu ayet, alt ve üst aşırılıklar arasındaki ilişkiyi ve her iki tarafın birbirini suçlamasını net bir şekilde ortaya koyar.
Dengenin Önemi
Yoksulluk ve yoksunluk, insanlığın bir sınavıdır. Ancak bu sınavın üstesinden gelmek, bireyin ve toplumun dengeyi yeniden inşa etmesiyle mümkündür. Bu denge; aşırılıklardan uzak durmak, maddi ve manevi değerleri gözetmek ve hayatın yasalarıyla uyum içinde yaşamakla sağlanabilir.
Dünya bir terazidir; neyi koyduğuna dikkat et. Aşırılık eklersen, denge bozulur ve terazinin kefesi seni taşımaktan vazgeçer.
Arzu Tarakcı