Kadın olmak, yalnızca bir cinsiyetin adı değildir; varoluşun özünü taşıyan derin bir anlamdır. Kadın, hayatın nabzını tutan, sevgiyi büyüten, sabrı yoğuran ve umudu yeniden yeşerten varlıktır. Görünürde narin, iç dünyasında ise fırtınalara göğüs gerecek kudreti barındırır.
Şems-i Tebrîzî bu gerçeği şu sözleriyle yüceltir:
“Kadın, Yaratıcının yeryüzündeki nurudur. Şefkatin, merhametin, sevgisinin tecellisidir.”
Bu söz, kadının yalnızca bireysel bir varlık olmadığını, yaşamın özünde saklı olan rahmetin ve güzelliğin tezahürü olduğunu hatırlatır.
Kadını hayatın içinden geri çekmek, onu duvarlar arasına kapatmak; aslında yaşamın renklerini, kokusunu ve lezzetini ortadan kaldırmaktır. İnsan tat alma duyusunu kaybettiğinde yediği her şey nasıl tatsız ve tuzsuz gelirse, kadının olmadığı bir hayat da aynı şekilde eksik ve yavan kalır. Çünkü hayatı anlamlı, yaşanabilir ve değerli kılan, kadının hem toplumsal hem bireysel dünyamızdaki varlığıdır.
Aristoteles bu hakikati şu sözlerle dile getirir:
“Toplumun yarısı kadınlardan oluşur, diğer yarısını da kadınlar yetiştirir.”
Bu ifade, kadının yalnızca bireysel bir kimlik olmadığını; aynı zamanda insanlığın geleceğini inşa eden en temel güç olduğunu gösterir. Kadın, kimi zaman yıkılmış bir hayatı, hatta bir toplumu yeniden inşa etme kudretine sahiptir.
Tarih de bu sözleri doğrular. Anadolu kadınlarının Kurtuluş Savaşı’ndaki mücadelesi, yalnızca cepheye mermi taşımak değil; aynı zamanda bir ulusun kaderini omuzlamak demektir. Mustafa Kemal Atatürk’ün “Dünyada her şey kadının eseridir.” sözü, bu gerçeğin en veciz ifadesidir. Kadın, evinde bir anne, toplumda bir lider, hayatta ise vazgeçilmez bir denge unsurudur.
Kadın olmak, yük taşımaktır; ama aynı zamanda umut filizlendirmek, sevgiyi çoğaltmak ve hayata anlam katmaktır. Kadın, karanlık anlarda bile yeniden doğmayı başarır. Çünkü kadın olmak, yaşamın kendisine yeniden can vermektir.
Mevlânâ’nın dediği gibi:
“Kadın; erkeğin ne önünde ne ardında... Yanında yürüyendir.”
Kadın, hayat yolculuğunda hem yoldaş hem de yolun kendisidir.
Arzu Tarakcı – 26.09.2025
Yorumlar 2
Kalan Karakter: