Bu bayram neyi kurban ettik?
Kurban, yalnızca maddenin görünen tarafı. Asıl mesele, ruhumuzda ve iç dünyamızda neleri feda edebildiğimizdir.
Nefsimizden, hırsımızdan, egomuzdan, açgözlülüğümüzden, yıkma arzusundan, öç alma duygusundan, öfkeden… Hangilerinden gerçekten vazgeçebildik? Çünkü kurban ibadeti, sadece bir hayvan kesip etini tüketmekle sınırlı değildir.
Kur’ân-ı Kerîm de bu gerçeği açıkça ifade eder:
“Onların ne etleri ne de kanları Allah’a ulaşır; O’na ulaşacak olan yalnızca sizin takvânızdır.” (Hac Suresi, 22/37)
Gerçek kurban, insanın nefsine ağır gelen bir şeyi terk edebilmesiyle başlar. Elindeki bir imkândan, bir arzudan, bir haktan, sırf gönül arınması ve ilâhî rıza için vazgeçebilmek, gerçek fedakârlıktır.
Bir kötülüğü işleyebilecek güce sahipken, vicdanen doğru olmadığını bilerek ondan vazgeçmek, ruhsal anlamda en büyük kurbanı sunmaktır.
Nitekim bir gün Hz. Ali’ye sorulur:
“Ey Ali, en büyük kahramanlık nedir?”
O da şöyle cevap verir:
“Elinde güç varken affedebilmektir.”
İşte kurban da bizlere bu bilinci kazandırır. Sahip olduğumuz güç ve imkânları nasıl ve ne şekilde kullandığımız, merhametimizin gerçek göstergesidir.
Ne yazık ki günümüzde bazıları için bayram yalnızca bir tatil fırsatına, kimileri içinse bolca et tüketilecek bir güne dönüşmüştür. Oysa asıl amaç, yıl boyunca hangi aşırılıklardan, hangi olumsuz duygulardan ve davranışlardan vazgeçebileceğimizi sorgulamaktır.
Kurban ibadeti; hem yaratıcıya şükretmenin hem de ruhumuzu arındırmanın yoludur. Bunun yanında, hayvan kesilerek etinin paylaşılması, toplumsal dayanışmanın ve kardeşlik hukukunun güçlenmesine vesile olur.
Aynı zamanda bu ibadet, insanı hem maddî hem de manevî olarak arındırır; adeta bir ruh ve beden detoksu etkisi yapar.
Bu bayram bize suret ile sîret, yani dış görünüşle iç derinlik arasındaki farkı da hatırlatır. Gerçek temizlik ve arınma, ruhun temizlenmesiyle başlar.
İnsanın elinde güç bulunduğunda bu gücü adil ve merhametli kullanması, en büyük erdemdir. Aksi hâlde, tarihte defalarca görüldüğü gibi, güç sahibi olan da bir gün merhamete muhtaç kalacaktır.
“Gücün gerçek göstergesi, merhametle dengelenmiş bir kudrettir.”
Kurban bize bunu hatırlatır: Sahip olduğumuz imkânları ve nimetleri paylaşmak, adaleti ve merhameti elden bırakmamak.
Bu yüzden Kurban Bayramı’nı yalnızca kesilen hayvanın eti üzerinden değerlendirmemeliyiz. Hem manevî hem de maddî anlamda yani ruhen ve bedenen arınmayı amaçladığımızda, birey olarak da toplum olarak da yükseliriz.
Muhtaç olanı korumak, yoksulu gözetmek ve sahip olduklarımızdan başkalarına pay ayırmak, bu bayramın en temel mesajıdır.
Kurban Bayramı’nın özü de budur: Neyi feda edebildiğimizle insanlığımızı, takvâmızı sınamak ve arınarak yola devam etmek.
Mevlânâ’nın şu sözü, bu bayramın ruhunu en güzel şekilde özetler:
“Gerçek kurban, gönüldeki kini, nefreti, kibri kesmektir.”
İşte bu bilinçle, yalnızca sofralarımıza değil; gönüllerimize de bayram gelsin...
Arzu Tarakcı
Yorumlar 2
Kalan Karakter: