İnsanın kendini tanıması demek, kendi iç dünyasını keşfetmesi; güçlü ve zayıf yönlerini, korkularını, kaygılarını, insani değerlerini ve inançlarını bilmesi anlamına gelir. Çoğu insan “Ben kendimi tanıyorum.” dese de, gerçekten kendini tanıyan kişi günlük sıkıntılar içinde kaybolup gitmez. Ne öfkeli ve sert tepkiler verir ne de olayları gereğinden fazla büyütür. Çünkü bunların temelinde özgüven eksikliği yatar. Özgüveni olan kişi ise tepkisel davranışlar sergilemez, daha sakin ve duyarlı hareket eder.
Bu noktada, kendini tanıma ile özgüven arasında çok güçlü bir bağ olduğunu söyleyebiliriz. Bu iki kavram birbirini besler ve güçlendirir. Kendini tanıyan insan hayatta ne istediğini bilir, daha sağlıklı kararlar alır, insanlarla kurduğu ilişkiler daha dengeli ve sağlıklıdır. Kendine duyduğu inanç tamdır, bu da özgüvenini ve öz saygısını besler.
Peki insan kendini nasıl tanır?
Kişi, günlük yaşamındaki tepkilerini fark ederek, kendini izleyerek, duygularını kontrol etmeye çalışarak kendini tanıyabilir. Günlük tutmak, düşüncelerini yazıya dökmek, kendini geliştiren ve ileriye taşıyan insanlarla vakit geçirmek de bu sürecin bir parçasıdır. Çünkü insan, çevresindeki kişilerin bir toplamıdır. En çok kimlerle vakit geçiriyorsa, onların enerjisiyle şekillenir.
Özgüveni olan kişi cesurdur; yeni şeyler denemekten korkmaz. Hata yaptığında bunu başarısızlık olarak değil, bir deneyim olarak görür. Kendini olduğu gibi kabul eder, hem kendine hem de çevresine karşı şefkatlidir. Bu da gösteriyor ki, kendisiyle yüzleşebilen insan, yaşamla da yüzleşebilir.
Ve görüldüğü gibi, özgüven ve kendini tanıma iç içedir...
> “Başkalarını bilmek akıllılıktır; kendini bilmek ise gerçek bilgeliktir.” – Lao Tzu
> “Kendine güvenen insan, dünyanın geri kalanının kendisine inanmasını beklemez; o, kendi ışığını kendisi yakar.”
Ezo Filiz Bayram
Yorumlar 2
Kalan Karakter: