Seneler önce, üniversite yıllarımın başında bir yaz, ‘Hizmet Hareketi’nin içinde yer aldım. Ne olduklarını, ne yapmaya çalıştıklarını daha gencecik bir üniversite öğrencisiyken anladım. Seyrettirdikleri kasetlerde, Fetullah Gülen’in ağlamalarında, ayılıp bayılmalarında hep bir riyakârlık sezdim. Onların içinde olduğum yaz, kamplarına katıldım. Benzer bir riyakârlık, kampı ziyaret eden ’Abiler’de de vardı. Yaz sonunda “Artık size takılmayacağım” deyip ayrıldığımı söyledim. Peşime, benden sorumlu olan iki abi taktılar, kalmam için baskı yaptılar. Ama kararlı olduğumu görünce, “Sen münafıktan da betermişsin” deyip yakamı bıraktılar. Yıllar içinde yolum farklı vesilelerle ‘cemaat’ten insanlarla kesişti. Bürokraside ve siyasette muktedir olmanın verdiği güçle iyice yozlaştıklarına şahit olmuştum. Bu yüzden onlardan daha da uzaklaşmıştım. Fakat ne yaptıklarını uzaktan hep takip ettim.
Şimdi Fetullah Gülen’in yeğenlerinden biri olan, Ebuseleme adında biri çıkmış, “Darbe girişimi oldu ama ben bunu bizim cemaatin yaptığına inanamamıştım, yakıştıramamıştım. Amcam (Fetullah Gülen) ile Pennsylvania’daki evde konuştum; başını öne eğdi, ‘Ne yapayım oğlum, beni de kandırdılar.’ dedi.” diyor. Kim inanır buna? Darbe girişimini Fetullah Gülen’i de kandırarak yapmış birileri. Bilememiş böyle olacağını. Pöh, pöh, pöh…
Ben hiçbir hayat tecrübesi olmayan bir üniversite öğrencisiyken, hem de taa yirmi beş yıl öncesinde, bunların ne niyette olduğunu görmüşüm, anlamışın ama Ebuseleme, hiç haberdar olmamış, anlayamamış, konduramamış. Gene aynı bilindik riyakârlık, gene aynı münafıkça tavır…
Peki, ne oluyor? Bu Ebuseleme neden konuşuyor? Niye girdi bunlar birbirine? Bunları da anladığımı sanıyorum.
Evet, ayrışan iki kanat var: Bir yanda zamanında güvenini kazanmayı başarmış olan, Fetullah Gülen’in en yakınındaki yaşını başını almış, Cevdet Türkyolu, Mustafa Özcan gibi ‘abi’ler… Diğer yanda Ebuseleme Gülen ve Emre Uslu gibi değişim istediğini dillendiren genç kanat…
Gülen’in en yakınındaki ‘abi’lerin, bir süredir kontrolden çıktıkları, hatta yaşlanması ve hastalıkları sebebiyle onların kendisini yönetmeye başladığı söyleniyordu. Artık soluk alan bir ceset haline gelince, diğerlerinden kaçırdılar ve bilinmeyen bir yere götürdüler. Hakkında “öldü” şaibeleri yayılınca, “Hala yaşıyor ve biz ne diyorsak aslında onun sözüdür, bize itaat etmeye devam edin.” anlamı taşıyan fotoğraflar paylaştılar Gülen’e ait. Ama üzerinde oynanmış o fotoğraflardan bile anlaşılıyor, sağlık durumu vahim…
Ebuseleme Gülen, FETÖ hiyerarşisi içinde çok yükseklerde yer alan bir isim değil. Fakat tabanı etkileyebilecek bir özelliği var: Gülen’in yeğeni, ailesinden biri olması… “Bu abiler kimseyi amcamın yanına yaklaştırmıyor. Siz amcamın iyiliğini bizden, ailesinden daha mı fazla düşünüyorsunuz?” mesajı veriyor. Sözlerinin tabana etki etmesini sağlayabilecek böyle bir vasfı var. Yani O’na, “Çık, konuş” diyenler, sosyal psikolojiyi ve toplum mühendisliğini iyi biliyor.
Sözlerinde “seçici” dürüstlük var. Gülen, Adil Öksüz’ü tanımadığını, darbe girişimiyle ilgileri olmadığını söylemişti. Ama Ebuseleme, Adil Öksüz’le tanıştığını ve bir darbe olacağını kendisine ima yollu söylediğini belirtiyor. Yani amcasını yalanlıyor. Ama aah işte amcası, “Beni de kandırdılar.” demiş. Suçlu olan aslında 60 kişi kadar olan o abilermiş. En başından onlar darbe sorumlusu olarak tutuklanıp Türkiye’ye gönderilseymiş “cemaatten” bunca kişi mağdur olmazmış. Aslında hapisteki binlerce kişinin bir suçu günahı yokmuş.
Ebuseleme, bunca şey söylüyor. İtiraflarda bulunuyor, pişmanlıktan falan bahsediyor. Aslında bunların hepsini, hiyerarşide yukarıda olan, Gülen’i kontrol eden ‘abi’lerin tasfiye olması için söylüyor.
Neden, bu tasfiye isteğinin ardında gerçek bir pişmanlık, nasuh bir tevbe ya da cemaat içinde bir temizlik isteği mi var?
Cevabı çok net: Hayır... Amaç Fetullah Gülen sonrası FETÖ’yü dönüştürmek, gelenekselci kanadın etkisini kırıp, Gülensiz FETÖ’yü, yeni duruma uydurmak, kullanışlı halde tutmak. Abiler de bu genç kanattakiler gibi CIA hesabına çalışmıyor muydu?
Evet, ”cemaat” dedikleri şey, CIA’ya çalışan istihbari bir yapıydı. En azından yöneten, kaymak tabaka öyleydi. Fakat “abilerin” varlığı, Gülen hayattayken, FETÖ, Türkiye’ye hâkimken anlamlıydı. ABD’ye kaçmadan önce ‘cemaat’ten olmadığını söyleyen Emre Uslu, daha seküler bir çizgideydi. Daha Türkiye’deyken CIA bağlantıları olduğu dillendiriliyordu. Kanalına çıkarıp Ebuseleme’ye ses olan Ruşen Çakır ve Medyascope, CIA bağlantılı yabancı kuruluşlarca fonlanıyor.
Öğrenciyken beni ‘cemaat’e kazandırmaya çalışan kişiyi (Ahmet Y.), “Selefi uzmanı” olarak hazırladılar. DAEŞ patlayınca da bu kişiyi Selefi uzmanı, DAEŞ bilirkişisi diye pazarladılar. Birileri DAEŞ diye bir şeyin ortaya çıkacağından haberdardı. O yüzden de önden, benim tanıdığım bu kişiyi yetiştirdiler. “Hizmet Hareketi” CIA’nın “Ilımlı İslam” projesiydi. DAEŞ ise CIA’nın “Radikal İslam” projesiydi. Ruşen Çakır, Ahmet Y. gibi adamları parlatarak, birilerinin kirli ellerinin temizlenmesi için ibrikçilik yaparak yaşamını sürdürmüştür. Daha sonra ne mi oldu o DAEŞ uzmanı Ahmet Y’ye? Bylock kırmızı listeden hapse atıldı.
Demem o ki Ruşen Çakır, bugün Ebuseleme’yi kanalında konuşturmuşsa bu, gazetecilik aşkından ileri gelen bir şey değildir.
Sonuç olarak Gülen’den sonra FETÖ içi kaos oluşması kaçınılmaz bir durum. Ebuseleme denen şahsın hedefe koyduğu “abiler” de postu kaptıracak gibi görünüyor. Artık kullanışsız oldukları için günün birinde Türkiye’ye gönderilmeleri de gayet olası görünüyor. Bekleyip göreceğiz.