Sizin de dikkatinizi çekmiştir; geçtiğimiz hafta Somali Cumhurbaşkanı Hasan Şeyh Mahmut, Türkiye’ye geldi. Hani şu moto-kuryeye çarpıp ölümüne sebebiyet veren adamın babası.
Önceki hafta ise bizim Cumhurbaşkanımız Afrika’nın başka bir ülkesinde, Mısır’daydı. Mısır ile de Somali gibi enteresan ilişkilerimiz var. Ayrıca son zamanlarda Sudan ve Etiyopya’da da Türkiye’yi ilgilendiren bazı gelişmeler oldu. Bu olayların bazıları ülkemiz medyasında yeterince anlatılmadığından Doğu Afrika’da olup bitenleri derli toplu biçimde anlatmak istedim.
Mısır ile ilişkilerimiz… Afrika’da en fazla üzerinde durmamız gereken konu… ABD-Suudiler ve BAE destekli bir darbeyle Mursi iktidardan indirilip, yerine Sisi geldiğinden beri iki ülke hükümetleri arasındaki ilişkiler kopma noktasına gelmişti. Mısır’ı Libya’da ve Akdeniz’in kıta sahanlığı meselelerinde karşımızda görmüştük. Lakin bu iki ülkenin çıkarları aslında çoğu konuda aynı paralelde... Bölgemizde karışıklıklar çıkması tabii olarak ABD’nin, BAE’nin, İran’ın ve Rusya’nın işine geliyor. Sahada çatıştıracak bolca adam buldukları için. Mısır, Çin ve Türkiye gibi ticari kaygıları olan ve sığınmacı sorunlarının artma riski bulunan ülkeler için ise istikrar daha faydalı.
Gezi olayları ile Arap Bahar’ı aynı dönemde patlak vermişti. Gezi sırasında ortaya çıkan “Kırmızı karanfilli kız” ve “duran adam” gibi eylemler, Sorusçu Otpor taktikleriydi. BAE kuklası Dahlan, Arap milliyetçiliği damarını kullanarak, otobüsler dolusu Nusayri genci Samandağ civarından İstanbul’a getirtmişti.
Mursi’ye karşı darbe yaptırıp Sisi’yi iktidara getiren ekip yine Sorosçular ve Suudi-BAE sermayesiydi. Binlerce Mısırlı darbe öncesi Sırbistan’a götürülüp kendilerine Otpor taktikleri öğretilmişti. Mısır halkının haklı tepkisini manipüle etmek için birileri radyolar kurup, bu mecralardan “Kifaye!” (yeter) sloganları atmıştı.
Aynı odaklar tarafından yönetilen darbe girişimleri, Türkiye’de başarısız, Mısır’da başarılı olmuştu. Düşman aynı düşman… “İyi de Sisi o düşmanların adamı değil miydi?”
Evet öyleydi. Onu iktidar koltuğuna oturtan, Mısır iflas etmesin diye bir süre kredi verenler yaptırmıştı darbeyi. Bu süreçte Sisi’de bunların dümen suyundaydı. Mısır, günün birinde üçe bölünsün, bir yerine Kıpti devleti kurulsun diye ülkenin doğusuna hiç cami yaptırmadı, ama pek çok kilise inşa ettirdi. Ülkenin bu bölümündeki Müslüman ev sahiplerine ödeyemeyecekleri vergiler getirdi. Vergisi ödenmeyen evleri yıktırıp, binlerce kişiyi kendi ülkesinde mülteci haline getirdi.
Ama sonra Suudiler ve BAE, kredi vermeyi kesti. Mısır iflas etmesin diye Sisi, Suudi Arabistan’a iki küçük ada satmak zorunda kaldı. Yeni bir Arap baharının eli kulağında ve oyunun bütün dekoru Sisi’nin üzerine yıkılmak üzere… Hal böyle olunca Sisi de İsrail’i eleştirecek, Refah sınır kapısını arada sırada Filistinlilere açacak ve Ruslardan silah satın alabilecek kadar cesaretli davranmak zorunda kaldı.
Başlangıçta Mısır, Yunanistan’ın ortaya koyduğu Sevilla Haritasına ve Akdeniz ile ilgili Yunan tezlerine daha yakındı. Fakat bu tezler en az Türkiye kadar Mısır’ın da kıta sahanlığını daraltıyordu. İki ülke ilişkileri henüz normalleşme sürecine girmeden, Türk istihbaratı, Mısır istihbaratına durumu anlatmıştı. Mısır’ın kıta sahanlığı konusundaki pozisyonu da Sisi’nin hamilerine karşı bir nebze cesaretlenmesiyle birlikte yavaş yavaş değişmeye başladı.
Gazze’deki soykırım, Filistinlilerden sonra en fazla Mısır’a zarar veriyor. Pek çok Filistinli sığınmacı Mısır’a geçti. İsrail, iki milyon Filistinliyi Mısır sınırları içindeki Sina Çölüne yerleştirmek istiyor. Bu Mısır Devleti’nin çatırdamaya başladığı anlamını taşıyor. O sebeple mecburen Filistin’in yanında ve İsrail’in karşısında kimler yer alıyorsa, Sisi de onlara yanaşmak zorunda kaldı. Yani Filistin konusunda da bizimle benzer bir duruş sergilemek zorunda.
Daha önce Mısır ile Etiyopya arasında yaşanan gerginlikte Türkiye, Etiyopya’ya daha yakın bir pozisyondaydı. Şimdi ise Mısır’a daha yakın. Neydi o gerginliğin sebebi: Nil Nehri, Etiyopya topraklarından doğuyor ve doğduğu ülkenin toprakları üzerine dört milyar dolarlık bir baraj inşa ediliyor. Etiyopya, bu yılsonu bitmesi beklenen barajı yedi yılda doldurmayı planlıyor. Fakat bu durum Mısır’ın susuz kalmasına neden olacak. O yüzden Mısır, su tutma işleminin on beş yıla dağıtılmasını istiyor. Etiyopya, bu isteği kabul etmedi. Bunun üzerine Mısır, BAE ve İsrail, Etiyopya’dan ayrılmak için mücadele veren Tigrayları ve Oromo Kurtuluş Cephesi’ni el altından destekledi. Rusya’ya bağlı Wagner ve TB2 Bayraktar SİHA’ları sayesinde Etiyopya ordusu, Tigraylar ile Oromo ayrılıkçılarını püskürtmeyi başardı.
Etiyopya, sosyalist bir rejime sahip olduğu için daha önce bir parçası olan Eritre, Batı tarafından ülkeden koparılmıştı. Böylece yüz on milyon nüfuslu devasa büyüklükteki Etiyopya’nın, deniz ile ilişkisi koparılmış oldu.
Mısır’la gerginlikler yaşasa da iç savaş tehlikesi tam olarak geçmemiş olsa da Etiyopya, denize açılmak için çok stratejik bir hamle yaptı. Tıpkı Rusya’nın sıcak denizlere inebilmek için yapmakta olduğu şeyler gibi…
Etiyopya’nın bu manevrasıyla birlikte işin içine Somali ve Somaliland de dâhil oluyor. Tıpkı Etiyopya’dan Eritre’nin koparılmış olması gibi Somali’den de vakti zamanında ülkenin dörtte biri kadar bir bölgesi olan Somaliland koparılmıştı. Normalde uluslararası alanda Somaliland, Somali’den ayrı bir ülke olarak tanınmıyor. Fakat Etiyopya, Somaliland ile kızıl Deniz’e çıkabileceği bir yol ve yeni bir liman inşası konusunda anlaşma imzaladı.
Bu anlaşma Somaliland’ın Somali’den fiilen koparılmasının ilk adımı olma anlamı taşıyordu. Ayrıca Kızıl Deniz’e ve dolayısı ile Mısır tarafından kontrol edilen Süveyş Kanalı’na Etiyopya’nın ve Rusya’nın çıkması anlamını da taşıyordu. Bunun üzerine Mısırlı yetkililer, Somali’nin yanında, Etiyopya’ya karşı savaşa hazır olduklarını belirttiler. Somali Cumhurbaşkanı, Etiyopya’ya Arap Ligi’nin üyelerinden biri olduklarını ve diğer Arapların yanlarında olduklarını söyledi. Sonra da soluğu Türkiye’de aldı ve NATO ülkesi olan Türkiye’nin de yanlarında olduğunu vurguladı. “Yani Etiyopya’ya, senin yanında Rusya varsa, benim yanımda da tüm Araplar ve NATO var.” mesajını verdi.
Türkiye’nin en büyük askeri üssünün Somali’de olduğu, burada çeşitli yatırımlar yaptığımız herkesin malumu. Somali Cumhurbaşkanı’nın bu son gezisinde yapılan anlaşmalarla Türkiye, Somali karasularını koruyacak. Karşılığında Somali kıta sahanlığındaki her türlü zenginliğin yüzde otuzuna sahip olacak.
Türkiye ile Mısır’ın çıkarlarının birleştiği coğrafyalardan bir diğeri ise Sudan. Daha doğrusu Kuzey Sudan… Daha önce İsrail, ABD ve BAE, Sudan’ı ikiye ayırmıştı. Şimdi ise Kuzey’i bir kez daha bölmeye kalktılar. Kiminle? Dagalo ya da Hemedti adında Sudanlı bir generalin eliyle… Dagalo, BAE’den aldığı paralar karşılığında Sudanlı gençleri Libya’da Hafter’in yanında savaşmaya gönderiyordu. Elindeki askerleri bu kez de Kuzey Sudan’ı yıkmak için kullandı. Mısır, doğal olarak sınır komşusu olan Sudan’ın istikrarsızlaşıp yeniden bölünmesini istemiyor. Bu yüzden Türkiye ile birlikte Kuzey Sudan hükümetini destekledi ve Libya’dakine çok benzeyen bir senaryo gerçekleşti.
Mısır, Dagalo ve BAE’ni Sudan’da karşısına aldığına göre dolaylı olarak Libya’da Hafter’i de karşısına almış oldu. Bundan sonra Mısır’ı, Libya politikasında da Türkiye’nin yanında görürsek şaşırmamak gerek.