Annemin zarif şiirleri vardı. Bazen bir yumağa sarılı, dikiş makinesinin sağ çekmecesinde mezura gibi dururdu. Kimi zaman da makaraya dolanırdı ikindi vakti. O sırada komşular, iftara ne pişireceklerini anlatırdı. Annemin nazlı şiirleri, beyaz leçeğinin kenarında oyaydı boydan boya. Teraviye giderken, ay’ı kıskandıran şiirleri vardı; kediler bile ona eşlik ederdi yol boyunca…
Nahif şiirleri vardı pencere önünde. Sabah ezanında, yaprağına düşen çiğ damlasıyla konuşurdu. Akşam ezanı okunduğunda gözleri dolardı şiirlerin. Ellerinden tutup koşardı mutfağa. Ne kadar su içse yetmezdi! Sıkışan kavanoz kapağını açmış gibi sevinirdi, çocuklar sofraya oturduğunda…
"Anne kalbinin olduğu her yer, huzurun başladığı yerdir."
Buluta göz çizen şiirleri vardı. Her yağışında gönlünden başka bir satır kayardı. Gönlünden bilirdi fukaralığı. Durakları olan şiirleri vardı annemin. Şeddelerde besmele çekerdi, “unuttum” der, tekrar ederdi. Tekrara düşen şiirleri vardı annemin.
"Bir annenin duası, gökyüzünü delip geçer."
Tesbihine bağlanan renkli ipleri vardı. Bileğine bağladığı şiirler gibi, çayını yudumlarken “hatırladım” diye mırıldanırdı. Okumaya doyamadığı şiirleri vardı annemin. Kalbinden geçen kız şiirlerine, hüzün yakışmaz derdi. Tebessümle başını eğdiği şiirleri vardı kalbinde, kalbindekine…
Bisküvi arasında şiirleri vardı annemin. Lokumları ağaçtan topladığına emindim. Ama sonra tadı kaçtı her şeyin. Elinden düştü dikişler, kucağından kumaşlar, ayağından terlikler… Geriye bir beyaz leçek kaldı. Herkes “naftalin kokuyor” derdi, ben ise “şiir” koktuğunu bilirdim. Geri dönülmesi mümkün olmayan bir hikâyede figürandım sadece.
"Şairin dediği gibi: 'Anneler ölmez, kalbimizde yaşar.' Ama biz yine de yetim kalırız."
Sessiz şiirler kaldı bize. Kimseye dokunmayan ve okunmayan. Bir halsizlik, bitkinlik yolculuğuna çıkan tren vagonları gibi… Hep bir mola verme isteği, hep bir yutkunma… Geçmiyor değil mi? Susarsa diye, yanında su taşıyan anneler gidince, sahurda daha bir hüzün çöker gönlümüze.
"Anne eli değmiş bir şeyin tadı, zamana meydan okur."
“Anne eli değmiş” sözünü severim nedense. Beyaz leçeği de… Herkesin kendine iyi geldiği bir köşesi vardır. Çünkü bazı şeyleri unutarak, bazılarını ise yaşatarak hafifler insan. Ramazan gecelerini aydınlatan, ay’ı kıskandıran bir beyaz leçekle başlamış olabilir herkesin hikâyesi. Önemli olan, son perde kapanırken geriye kalanın yalnızca güzel hatıralar olmasıdır.
Dilerim herkesin hikâyesi, geriye huzur ve dua bırakan bir güzellikle son bulur.
Eda Tosun
Yorumlar
Kalan Karakter: