Aynı iştahla aradığın şehrin hamuruna, şeklini verenlerden kimler kalmıştı acaba? Gölgesine düşen valizler vardı, merdivenleri soğuk taşlar kaplamış, hangi basamakta unuttun aklını? Kime soracaksın ki şimdi, o köşeyi çoktan haramiler kaptı. Sipariş verilmiş hayallerin üzerine kesilen faturaları toplasan, insanlar bankamatik ayarlı. Ehliyetli tebessümlerin çoğaldığı, geçiş izni gönüllü değilmiş anlatıyor sokakları. Bir şehrin arka sokaklarını gezmediysen eğer, bırak bana masal anlatmayı!
Kabaran göğsünden akan süt helaldir demek için çok mu zamana ihtiyaç vardı? Şurası daha ıslaktı desen, güneşe de mi itimadın kalmadı? Yeşili bir türkü ile, maviyi şiir, suları hangi dizeyle kim anlatacaktı? Kelebeklere biçilen hayatı, senin ruhuna da mı astılar? Vadeli nefes, vadesiz mi sandılar? Bir kaç dakika bile kapının önünde durulacak dizlerin takatini çekip alan vicdanlar, ne kadar vicdanlılar!
Otların gövdesi, yeryüzü deliliği gibi, gelip sulara yaslanıyor. Tanıdık bir tek isim kalmamış sanki. Şu dikenin değil ama kesin bu göl kenarından annen de geçti. Rüyalarını bir bohçanın arasında toplayıp, safa mı getirdi? Gördüğün dağlara inancını yitiren birisinden, daha yetim, daha da öksüz var mıydı? Ellerin aykırı duruyor çiçeklere dokunurken. Çiçeklerin de mi hıncı vardı? Çatlayacak gibi duran ellerinin damarlarıyla, ne karışırsın yaşamak denen aşka!
Mazeret kabul etmiyordu attığın adımlar. Diline kadar icabet eden onca sözün vardı, hani nerede kaldılar? Peki ya yaşmağından asılan ağıtlar! Bir hırka, bir tesbihe muhtaç olan düşüncelerine ne oldu? Kim vurdu da hepsi birden yere yığıldılar? Konuğunu ağırlayan mermerden bakışların arasında, yağmur seni yağacak olsa, çölün adını anarlar. Birden fazla seccade yalnızlığı mıdır bu? Kabuğunu soyup şehrin, ortasına çiçek mi koydular? Konaklardan yükselen feryadı susturan anne dualarının önüne sırlardan surlar yapmışlar. Taze ekmek kokusuna can kurban, oraya da bir zahmet baksınlar…
Başından savmak için kuşları, şehrin göbeğinde demek ki bir kaç tur atılıyordu. Ama ne kadar da kolay! Duvağı açılan güvercinler ne dese şimdi, korkar insan, çünkü ayağı değildir, kalbi kırılan ceylandır. Elini yine de melekler tutar. Niyetli ağzından akan sular yanarken, bir şehrin damarına basmadan uzaklaş, kalp varsa canı yanar. Zekâtını verdiysen yaşamak denen sanatın, şehrin de ruhu değişir, bunu kimseye anlatamazsın. Sızıyı biraz daha ileriye taşımak lazım. Memleket yarası kadar güzelsin, sana rastlamadım ve fakat yokken de sen ne çok varsın.
Eda Tosun
Yorumlar 1
Kalan Karakter: