Her gün Şişhane'den Bankalar Caddesi'ne girip yaklaşık beş yüz metre yolun sağ tarafından yürüyerek ilerler, az sonra önüme çıkan Güven Sigorta tabelası ile merhabalaşır ve o tabelanın hemen sağından başlayıp, tarihi kemer'e iniş sağlayan yüzölçümü küçük ancak içinde barındırdığı zanaatkar nefesler sebebiyle koca bir piyasa kabul edilen Yanık kapı sokak rampasını adımlardım her sabah..
Anadolu'nun bağrından kopup İstanbul'u mesken tutmuş nefesleri o minik han odalarına konuşlanmış atölyelerde tanıdım ilk olarak.Büyüklerimizin alelacele büyümemiz gerektiğini bildiklerini için o günlerde orada olduğumuzu bugün yarım asırlık tecrübem ile daha iyi anlayabiliyorum!
İşte o bağrı yanık nefesleri bünyesinde barındıran Yanık Kapı sokağın bitişiğinde bulunan sağlı sollu dar sokaklardan Porsuk Sokak Porsuk İş hanı içine dair içinde ne hoş anılarım, ne hoş yaşanmışlıklarım var ki, belki bi'ara kısa kısa yazmalıyım derdim hep. Bugün bir hatıram var orada bizzat şahit olduğum ve içimden bugün onu pay etmek geçti. Bilenler bilir ve bilenler bilmeyenlere bildirir muhakkak bilirim; içimden geçeni gizlemem, gizleyemem, gizlemeyeceğim.
Yahudi bir Türk vatandaşı esnaf ile Müslüman bir Türk vatandaşı arasında geçen bu komik ancak müthiş bir zekâ ürünü öğretici diyaloğu aktarmak istiyorum..
Hiçbir aktarın insanı bu denli motive edecek bir karışıma imza atmadığının, atamadığının ve atamayacak olduğunun bireysel kabulü ile aktarmaya başlıyorum hazırsanız..
Şöyle derdi Leon amca; "Samim evladin, sana ileride saracaklar sen ne mezunusun, ne cevap vereceksin?" Cevabım aynıydı Ortaokul sonrası okul ile vedalaşacağımı sanki bilerek; "Ortaokul Leon amca" her seferinde evvelâ kaşlarını çatarak karşılık verirdi sorusuna karşılık verdiğim cevabıma ve şöyle derdi; "Yanliş evladin, yanliş cevap!"
Bir gün yine aynı ses tonuyla seslendi; "Samiiim evladin birgün sana soracaklar, sen ne mezunusun, sen ne diyeceksin?" Bu defa çıtayı yükselterek cevap vereyim dedim; "Lise Leon amca" kaşlarını çattı ve çıtayı yükselterek verdiğim cevaba sesinin tonunu yükselterek yineledi; "Yanliş evladin, yanliş cevap!"
Sonra devam etti; "Bak evladin, sana bu soruyu kim soracak olursa olsun, vereceğin tek cevap olacak, "Beyazıt çarşı'da ve Karaköy Perşembe'de yetişmiş olana üniversitesi sorulmaz diyeceksin evladin!"
Sormak isteyenlere peşinen cevap olsun tahsilim!
Cumartesi günleri Yahudi esnaflar kepenk açmazlardı. Sorduğum zaman cevabı şöyleydi Leon amcanın; "Sizin Cuma, bizim Cumartesi mübarek evladin!"
Soruyu sorduğum haftanın Cuma günü öğle saatlerinde şöyle seslendi; "Samim evladin, yarin Cumartesi mi mübarek yoksa insanın içindeki nefsimi bilme vakti..Yarin çalişiyoruz evladin."
Öğrettiği ezberleri vardı ve onları tekrar ettirdi ve şöyleydi o iki ezber; "bak evladin, şurada ne yaziyor?" "Porsuk işhanı Leon amca"
"Şurada ne yaziyor evladin?"
"Kırıntı İşhanı Leon amca"
"Porsuk'tan çay gelsin dersem neydi evladin?"
"Müşteri fena değil ve bu yüzden Porsuk İş hanı çayı lezzeti ve fiyatıyla aramızdaki ilk şifre Leon amca "
"Peki Kirinti'den çay gelsin dersem neydi evladin?"
"Müşteri alıcı değil zaman kaybı Leon amca"
"Peki Porsuk'tan kahveler gelsin dersem neydi evladin?"
"Satış garanti Leon amca"
Cumartesi günleri kapalı olan Leon amcanın işyeri bu defa açıktı. Tüylerden yapılmış bir aparat ile malzemelerin tozlarını aldırdı bana sabah ilk saatlerde. Ve kendine bir çay, bana da oralet söylememi istedi. Tam Porsuk İş hanı çayı ve oraletini içerken telefon çaldı. "Alooo, buyur evladin. Evet kuzum işyerim açik ama satiş yok! Olmaz kuzum, olmaz evladin, olmaz." Kısa telefon görüşmesi için sorgulayan bakışlarıma karşılık şöyle dedi; "istiyorlar ki Leon cehennem narinde cayir cayir yansin, peh!"
Telefon bir kez daha çaldı. "Alooo, buyur evladin, var ama satiş yok evladin, mümkün değil evladin, mümkün değil. Sen istiyorsun Leon amcan cehenneme girsin? Olmaz evladin!
Dakikalar sonra işyeri önünde bir araç durdu ve içinden kırk yaşlarında bir adam inerek içeri girdi. Selâm sabah ve iyi dilekler sonrası adam şöyle dedi; "bey amca az evvel yukarıda bir esnafta sana telefon edilen malzemeler için geldim. Malzeme sizde varmış bir tek ancak satmam demişsiniz.. Çatalca'dan geliyorum ve bir daha hafta içi gel git yaptırma lütfen, ver de alayım malzemeleri."
Leon amca; "evladin sen Müslüman mısın?
Adam; "evet" diyerek cevap verdi.
Bu defa; "sizin mübarek gününüz hangi gün evladin?"
Adam; "Cuma" dedi kendinden emin bir şekilde.
Leon amca kaşlarını çattı ve şöyle bir soru sordu; "evladin o gün Cuma saatinde çalışmak yasak mi size?
Adam; "evet ama" dedi.
Leon amca "sus evladin, sus ve isteme Leon cehenneme gitsin" dedi.
Adam ısrar etti bir süre daha ve Leon amca adamın elindeki ihtiyaç kalemlerinin yazılı olduğu listeyi istedi adamdan. Sonra bana dönerek; "Samiim, evladin söyle kirintiden çay gelsin"
Çayları söyledim ve onlar çaylarını içerken Leon amca listede yazılı malzemelerin karşılarına fiyatlar yazdı hesap makinesinin tuşlarına basa basa.
Adama uzattı kendinden emin bir şekilde listeyi. Adam içtiği çayı kusacak kadar şaşkın bir ifadeyle; "Yahu amca bu ne? Piyasa değerinden tam beş misli yüksek malzemeler!" Dedi.
Leon amca o kendine has gülümsemesi ile cevabı yapıştırdı; "evladin, aaah evladin, hem istiyorsun ki Leon cehenneme girsin, hem de istiyorsun ki bedava girsin!"
Adam "insaf" dedikçe Leon amca"cehennem" dedi susturdu.
Uzatmayayım adam bir daha Çatalca İstanbul arasında gel git yapmamak için bağlı olduğu firmanın yetkilisine telefon açmak için izin istedi. O zamanlar cep telefonu yok ve her işyerinde de telefon yok! Leon amca gülümseyerek; "bak evladin, gördün mü telefon bile para!" Dedi.
Adam telefon görüşmesi sonunda "peki amca hazırlayın mecbur alacağız" dedi.
Leon amca bana bakıp şöyle seslendi; "Samiiiim evladin söyle Porsuk'tan kahve gelsin, kendine de oralet iste"
Adam ben Kahveleri ve oraleti isterken sordu; "yahu amca sen nasıl bir şeysin, bir kırıntı bir porsuk? Altı üstü çay söylediğin, kırıntı, porsuk, tilki.. derdin ne? Leon amca tebessüm ederek; giderken diyeceğim evladin, giderken" dedi.
Malzemeler hazırlandı ve yüklendi araca. Adam giderken sordu; "ee ne bu kırıntı ve Porsuk?" Leon amca cevap verdi; "evladin, müşteri malzeme alacağı belli değilse ucuz ve kalitesiz çay kirinti işhanından, müşteri alıcı ise çaylar pahalı ve lezzetli Porsun handan gelir!" Dedi gülümseyerek.
Adam tebessüm ederek karşılık verirken Leon amca devam etti; "bitmedi evladin, müşteri kucağa alindiği an da kahveler Porsuk'tan!"
Adamın attığı kahkaha halen gözlerimin önünde..
Normal şartlarda Cumartesi günleri kapalı olan Leon amcanın işyeri ilk defa bir Cumartesi günü açıktı benim nazarımda ve ilk defa satış yapmıştı.
Adam işyerinden ayrılırken şöyle dedi Leon amcanın eline elini uzatarak; "amca çok ilginç bir satın alma oldu benim için ama bundan sonra nedenini bilmesem de tüm malzeme ihtiyaçlarını senden temin edeceğim" dedi.
Leon amca son cümlesini kurdu adama; "elbette evladin, elbette benden temin edeceksin ama nedenini ben diyeyim ki sen de şu benim evladin Samim de öğrensin, ister misin duymak?" Dedi. "İsterim amca lütfen buyur" dedi adam. Leon amca bu defa olabildiğince kısık bir ses tonuyla; "çünkü ilk defa böyle düzdüler seni evladin, ilk defa ve ilkler asla unutulmaz evladin!"
Adam gitti ve Leon amca bana doğru adım atarak seslendi; "Samiiiim, evladin haydi bakalim, ben az evvel cehennemden aldiğim arsa için tövbeye, sen eve ve sakin, sakın unutmayasın evladin, cehennem için cenk etmeye gerek yok" dedi.
O gün için anlamam gerekenleri kendince çocukluğuma m/izah ederek yaşatan Leon amca ile düne ait hatıram bitti.
Şimdi yıllar sonra bir oralet daha içeyim mi izninizle..