Sökülmesi mümkün olmayan gizli dikişler attım ömrüme.
Bir atsa dikişler!
Allah muhafaza...dediğiniz anlar oldumu?,Sanırım olmuştur bir çok insanda olduğu gibi .
Yada şairin dediği gibi şimdi bana kaybolan yıllarımi verseler dediğinizi duyar gibi oluyorum ,böyle bir bağ kurulmusken aramizda söylenmeyenleri duymak bu gönül bağının sonucu diye düşünüyorum.Fakat kaybolan yıllar gibi derdimiz olmamalı yapılacak onca şey varken, vakit hepimize sürat le daraliyorken farkindaligin farkında olup,ben kimim ne istiyorum ne yapmalıyım,neye değer veriyorum sorusunu sorup kendimizi tanimaliyiz.
Gayret bizden teyfik Allah'tan demişti sohbet ederken elif. İsmi gibi onurlu, ismi gibi gururlu, ismi gibi dimdik.. sürekli sınavlara hazırlanır, her yıl bir daha denemekten vazgecmezdi. Devlette yaş sınırlaması olması hasebiyle artık son kpss sınavı idi. Hiç inancını yitirmeden elinden geleni yapıyor ve bu minvalde çalışıyordu. Fikir iman ve inanç üzereydi.
Ya olmazsa, ya başaramazsam dediğine hiç şahit olmadım. Bir yandan gurur duyuyor bir yandan da özeniyor, bir yandan ise gıpta ediyordum. Çünkü o, teslim edene teslim olmuştu.
Sınav vakti gelmişti ve dediğim gibi devlet dairesi için yaş gereği bu son sınav hakkıydı.
Allah var sormayı bile unuttum.. çünkü o kadar çok denedi ki, sanırım biz bile umudumuzu kaybetmiştik ve nasıl olsa olmaz diye düşünür üstüne üstlük bir de bir referan olmadan olmaz gözüyle bakıyorduk! Şahit olduğumuz ya da duyduğumuz çoktu bu minvalde.
Elif idi arayan; "kahven var mı sana geliyorum" diyen o nazik sesi şimdi bile kulaklarımda.
Buyur ettim elbette. Oturduk karşılıklı ve daha ilk cümlesi; "atandım, hem de kendi memleketime" oldu. Şaşkın şaşkın bakarken bakarken, "ne atanması" diye sordum. "Nihayet oldu Asu sizler, sen bile birileri olmadan imkânsız diye düşünürken, ben usul adımlarla son hakkım olan sınava girdim, tercihlerimi yaptım. Üstelik yaşım kırka yakınken ve son dönemeçte başardım bunu." Dedi.
O kadar mutlu o kadar şaşkındım ki anlatamam. Sadece sımsıkı sarıldım Elif'e.
Sistemin bozukluğuna öylesine alışmışız ki, bir daha sordum; "referans kim oldu?" Kırgın gözlerle baktı ve "ben en baştan beri ne diyordum, kul hakkını Allah bana nasip etmesin, hakkım olmayan her ne varsa nasip olmasın demiyor muyum Asu?" Dedi inanarak ve gururla.
Sorduğuma soracağıma pişman oldum ama sormuş oldum bir kez.
Bozuk yollardan yürüdükçe canınız yanar, engeller çıkar ki bunlar mümkündür. Fakat ilkeleri muhafaza edince insan, ne yol yorar ne de varmak için revan olunan o menzil!
Elif bunu başardı ve şahitlik ederim ki hakkıyla mücadele ederek ulaştı hedefine. Şansı açık olsun dilerim.
En güçlü haykırıştır sessizlik ve sessizliğin gücüne inanan yüreklerin gücüne gitmek,
iyileştirecek kadar iyidir. Bu anlamda ne mutlu aynı frekansta birbirine denk düşen o nefeslere.
Bunlardan biri de Rukiye abladır. Hayatımda gördüğüm en sessiz, en metin, en emin, en erdemli insanlardan biridir o. Kızı Ayşe ve yaşlı annesiyle birlikte yaşar. Ayşe doğuştan zihinsel ve bedensel engelli! Şimdi 26 yaşında ama bir görseniz, on yaşında bir sabi der ve kucak açarsınız ona.
Yakınlarda ziyaretlerine gittim. Ayşe'nin sevdiği süt ve kek çeşitlerinden de almayı ihmal etmedim elbette. Ayse beni görünce tanır derim ya da göz işaretleriyle anlattıklarından dolayı ben öyle anlamak isterim. Bir müddet Ayşe ile vakit geçirip akabinde Rukiye ablayla mutfakta yerimizi aldık..
Sohbetimiz Ayşe ile ilgili olur çoğunlukla. "Abla devlet yatan hasta ve yaşlılar için bakım ücreti ödüyor, sen bunu anlıyor musun?" Diye sordum. "Hayır almam, almak istemem Asu" dedi. Nedenini sorduğumda; "Dünya'ya gelen her sağlıklı birey bir engelli adayıdır. Ya doğuştan olur Ayşe gibi ya da sonradan.. ilahi kudret bana Ayşe'yi hediye etti, ben de Dünya'ya getirdim. İnsan yavrusuna sırf b/öyle doğdu diye ücret alarak bakar mı Asu?" Dedi.
Yasal hak dedim ki, demez olaydım;
Alev Atlı rahmetlinin o tarihi cümlesini kurdu; "Her yasal hak helal midir?"
Erdem nedir, erdemli insan nedir sorusunun vücut bulmuş hâli tam karşımda dağ olmuş duruyordu! Yutkundum..
Yazan insanlar sadece kralların, sultanların, liderlerin, ünlülerin hikayelerini yazmamalı. Topumda sıradan yaşam süren ve gerçekten erdem sahibi insanların taşıdığı ve taşımalı diyerek örnek olan nefesleri kaleme almalılar. Günümüze, gelecek isimli yarına ve yetişmekte olan nesillerin kulaklarına küpe, yüreklerine heyecan sebebi olmalılar.
Rahmetli Alev hoca benim yazdıklarımı okuyamayacak biliyorum ancak ben onun işaret ettiklerini dün gibi bugün de kucakladım, yarın da kucaklayacağım.
Bitmesini hiç istemediğim ama her güzel şey gibi sonuna geldiğim "Beyaz Zambaklar Ülkesi" kitabına kaldığım yerden devam ederken, yukarıda ifade etme çabam ile kaleme aldıklarımın tamamının tamamlayıcısı olacak olan paragrafta yer alan şu cümle ile gecem aydınlık oldu;
"Ben karanlık köşelerde canlı kandiller yaktım ve daha iyi aydınlatsın diye onlara yağ takviyesi yaptım çünkü içi yakıt ile doldurulmuş bir lamba ne yapmam gerekiyor diye sormaz!" kapattım kitabın kapağını bu cümle ile.. çünkü zihnimde oluşturduğu o anlatılmaz ışık karşısında devam edemezdim kitaba bu harika cümlenin üzerine.
İnsan kendini tanımalı ve yaradılış amacını bilmeli. Ahlak, adalet, ölçü, denge, metanet, ilke... velhasıl
ruh ve beden zihinde birleşirse, sorunlar ortadan kalkacaktır diyordu bu eşsiz cümle.
Bitirmeden anne yüreğimden kopan şu cümlemi bugünün sonuna iliştireyim müsaade ederseniz;
"Önünde sonunda solunda çırpınan paydos edecek ve o mutlak olan an ile yüzleşeceksin.. ve o an, sen de düşeceksin nihai adresin zifiri karanlık, muhakkak çukuruna!"
İyi işler yapalım ve ne ölçüden ne de dengeden ayrılmayalım inşallah.
Ve lütfen;
Sorunları ortadan kaldırmak ve yarınlarda beyhude yorulmamak için; bugün sorun!..
Dua ile..
Asu Atasoy
Elinize yüreğinize kalbinize sağlık çok güzel bir yazı dua ile..