Baktım daldım uzaklara, çok uzaklara. Kâinatın özeti gönlümüze ve gözümüze neler sığdırıyor yüce yaratan da, biz bizi sığdıramıyoruz şuncağız dünyaya!
Halbuki ne bu durdurak bilmez ben merkezli curcuna yahu? Tıpkı milyarlarca giden gibi, gideceğiz herbirimiz, gi-de-cek!
Allah aşkına, midenin alıp alacağı sıktığımız yumruk kadar birkaç lokma yemek! Bırak diğeri de değer de, o da yesin. Özüne inince yediğimiz içtiğimiz her şey bizlerin dünyaya misafirliği gibi misafir değil mi mide isimli keseye?
İşte bu hassas düşünce için açıkçası şöyle demek geliyor içimden; "düşmeden düşünmeyene ne tencere yetiyor, yetti ne de bir çuval ekmek!"
.
Sâlâ okunuyordu. Kim için bilmiyorum, hem bilsem ne olacak? Dünya sürgünü bitmiş ve beden elbisesi öğle namazına müteakip toprakla buluşacak. Hep derim, deriz; "ameline göre muamele etsin ilahi kudret"
"Rahmet derdi ve dilerdi rahmete gidenler de!"
Şimdi adını anıp dua edenler, sonradan gelenler. Hasılı elli yıl sonra nasılsa bugün bizler gibi demeyecekler mi "tüm bu haneden geçen ölmüşlerimize rahmet olsun" diye. Diyoruz, diyecekler.
Sen de unutulanlardan olacaksın en nihayetinde. İsmin, cismin ve sahip olduğunu düşündüğün her şeyin emanet iken, u-nu-tu-la-cak-sın işte!
Bu yüzden düşmeden düşünmeyene ne hoş demiş üstat Teyfik Fikret; "yiyin efendiler yiyin..aksırıncaya, tıksırıncaya, çatlayıncaya kadar yiyin!"
Bir uğultu duydum yürürken; yaklaştım kalabalığa, "gri şehrin gece ayazında ne olmuş?" dedim. "Donarak ölmüş dediler!"
Baktım kaskatı kesilmişler. Sanki o beden elbiseleri bu alemde hiç var olmamış gibi!
Normal mi bilmiyorum ama hiç korkmadım, hiç!
Hem neden korkmayım ki ölüden. Bunca yaşayan ölüden korkulması gerekirken umursanmayan zamanda!
Karga tulumba belediye cenaze aracına koydular. Duydum ki, çokmuş öyle gri şehrin ayazını alıp kaskatı göçenler!
Ne çok insan, ne büyük ıssızlık.
Belki de uyumak tatlı geldi, ve öldüğünün bile farkında değildi!
Ölüm neydi sahi?
Ölüm yok oluş yada tekrar varoluş mu?
Ne garip değil mi hepimiz cennet isteriz ancak; ölmek, ölmeyi asla istemeyiz! ne tuhaf bir paradoks..
"Cennet'e gitmek için ölmek gerek"
Market, benim günlük hayatımın olduğu gibi eminim ki bir çok kadının zorunlu aktivitesi. Her rafta ayrı konuşursun.Sanki karşında bir ses varmış gibi, konuşursun.
Size bir sır vereyim, ben öyleyim. Yani belki biri duyar da birlikte eleştiririz tüm olumsuzlukları. İşe yaramasa da rahatlarız diye belki ne bileyim..
Yok yok artık hemen herkes nefes alan bir ceset resmen, kanları çekilmiş gibi bakışları ve sesleri donuk!
Dedim bay patates, bayan makarna sizde mi? Bu onların suçu muydu yoksa herkesten habersiz sâlâsı okunmuş ekonominin mi?
Çıktım marketten can sıkıntısıyla. Kendi adıma değil yemin ederim ki toplum adına can simsiyah can sıkıntısıyla!
Bizim tarih ablaya uğrayayım. Ona anlatacağım, ondan dinleyeceğim çok şey oluyor. Açtı kollarını anne gibi; "kız gel, seveyim seni" dedi sımsıkı sarılarak. "Hadi abla yap bir kahve de içelim" dedim.
"Hep böyle miydi?" diye sordum. Çok şey görmüş tarih abla. İki darbe, bir savaş ve onlarca kriz. Dile kolay dile!
"Olmaz mı kızım, gönülde dardı, cepte, azık da." Dedi ve ekledi; "hele dur sana 1974 barış harekatından bahsedeyim" heyecanına hayranım elimde değil yine dikkatle baktım gözlerine.
"Dört hafta sürdü. Ülkedeki darlık, ambargolar, karaborsa, kuyruklar, tam bir dram! günlerce yokluk çektik paradan yana! " Yutkundu ve kahvesinden bir yudum daha alarak devam etti; " o günden bu güne kadar insan üzerindeki darlık hep katlanarak çoğaldı bu memlekette, hep! bak kızıma o günün modası Ayşe adını bile verdim."
Birden bir şarkı mırıldanmaya başladı, şaşırdım. Hüzünlendiren bir tınıyla;
Bekledim de gelmedin
Sevdiğimi bilmedin
Göz yaşımı silmedin...
Yitip giden zamanda demek ki geçmiş, çok da geçmemiş gönül darlığında izi var!
Ne hazin değil mi; varlık, acı, hüzün sevgi ve dahası hep sana ait insan, sana!
Gün akşama dönerken tüm işittiklerimi zihnime kaydedip, sarılarak ve helalleşerek veda sözcükleri ile ayrıldım tarih abladan.
Bunları hayatın içinde sadece görünen değil var olan her nefese anlatıyorum! Kim bilir belki birileri sese ses olur ne dersiniz?
Yine geleceğim burada olursanız..
Okuyan, anlayan, uygulayan herkesi her harfin o kendine has melodisiyle selamlıyorum.
Görüşmek üzere. Dua ile..
Asu Atasoy
yine harikasınız Asu Hanım emeğinize sağlık
Okurken aldı götürdü yine bazen tanıdık bazen yabancı yerlere varol