Dilek, Bilek, Yürek..
“Geçtim dünya üzerinden
Ömür bir nefes derinden
Bak feleğin çemberinden
Yolun sonu görünüyor” diyen ustanın bu muhteşem derin türküsüyle güne başladım.
Baharın müjdecisi Hıdırellez kutlanırken; gönüllerimize, hanelerimize memleket ve dünyaya
sağlık huzur gelmesi için eminim her bilinçli insan, dua dua Allah'a iltica ediyordur. Dualarınıza Âmin âmin eşlik ediyor ve
gönlünüze sağlık diliyorum.
Hıdırellez baharsa,
Baharın adı çocuk ve gül ağacı altına gömülrn tüm dilekler çocuklardan yana olsun. Onlar bahar, onların dilekleri ise umut.
Komşular site girişinde toplanmış akşam için program yapıyorlardı, dahil oldum konuşmalarına..
Gül abla gül gibi pembe yanaklarına yayılan gülümsemesi ile “Akşam Hıdırellez’i kutlayacağız çocuklarla, sen de gel” dedi. Eskiden Hıdırellez’de gül ağacının altına bir şeyler gömer, dilek tutardık, hatırlıyorum. “Olur, gelirim abla.” dedim. “Şu ilerideki boş alanda toplanacağız" dedi.
Uzun yıllar sonra nasıl olacağına dair merak ve heyecanla
havanın kararmasını bekledim.
Hıdırellez ateşi yakılmış ve eş dost, belirlenen bahse konu meydanda çoluk çocuk şarkılar türküler söyleyerek ateşin üzerinden atlıyorlardı. Ben de ilk kez
deneyimleyecektim, ateş üzerinden atlayamasam da eğlenceye iştirak ettim.
Sordum Gül ablayı görünce, “Ateş neden yakıldı?” diye. Hemen izah etti, “Ateş yakma ritüeli, inanışa göre kötülükleri kovar ve şans getirirmiş..” “İnşallah.” dedim “İnşallah.”
Eğlence hız kesmeden devam ederken, az ileride gül ağaçlarının bulunduğu köşeye yürüdüm. İçimden geçenleri bir kâğıda yazıp, alelacele katlayarak bir gül ağacının dibine defnettim.
Tam gerçekleşmesi için de dua edecektim ki, koltuk değnekleri ile yanıma yaklaşan Kemal, “Asu teyze aynı ağacı kullanalım mı?”
deyince, “Ooo, ne demek, hadi.” diyerek cevap verdim.
Elindeki kâğıdı yere koyup, elinde tuttuğu kağıtta yer alan çizgileri sordum.. kiminin eli, kiminin kolu, kiminin bacağı yoktu! Dayanamayıp, “Kemal burada ne anlatmak istiyorsun?” diye sordum.
“Asu teyze benim ayağım bir hastalık neticesinde kesildi fakat dünyanın çeşitli yerlerinde
Gazze'de, Myammar’da, Doğu Türkistan'da.. insanlara akla hayale gelmeyecek zulümler ediliyor, bu çizdiklerim; işte o evsiz, elsiz, kolsuz, bacaksız çocuklar. Onlar için barış, ev, el kol istedim,
dileğim bu yönde.”
Duyduklarım karşısında adeta kalbim göğüs kafesimi yırtarak yerinden çıkmak istedi! “Ah
vicdanını yitirmiş insanlık!” dedim ve dünyayı çocuk kalbi yönetmeli, böyle tertemiz çocuklar varken umudum bir kat daha arttı.
Elleriyle toprağı yumruğundan biraz daha derin diyebileceğim kadar eşti ve kağıdı usulca o yumruğundan biraz derin o minik çukura yerleştirdikten sonra, üzerine de minik bir taş yerleştirdi.
Dönüp o kara gözleriyle, “Sen ne diledin?” Demez mi..“Ah yavrum, senin dileğinin üzerine ne dileyebilirim.” Koca bir âmin yazıp gösterdim. Kemal'in tertemiz dileğinin yanına defnettik birlikte.
Yine ders niteliğinde bir geceydi, hüznüm ve umudum yanıma yoldaş, evime
doğru yürürken..
Bu dünyanın direği yok
Merhameti yüreği yok
Kılavuzun gereği yok
Yolun sonu görünüyor
Sözleriyle eve girdim
Unutmadan, bir ritüel daha varmış ve ben onu da yerine getirdim, bir miktar tuzu yiyip dilek tutup uyuyormuşuz. Yaptım.
Neyi anarsak ona dönüşürüz diyerek; baharın gelişiyle vatana millete dünyaya sağlık, huzur, barış, ekonomik düzen ve mutluluklar diledim.
Kemal gibi gençlerin tertemiz dilekleri, bükülmeyen bilekleri ve masmavi yürekleri var olsun.
Bu vesile, Mevlana'nın o güzel sözüyle; “Aklınıza gelen güzel şeyleri dillendirin. Bakarsınız yol olur, niyet olur, hâllolur."
Tüm umutlarımızın gerçekleşmesi dileğiyle...
Her birinizi saygıyla selamlıyorum, en güzele en emine emanet ediyorum, görüşmek üzere,
dua ile.
Asu Atasoy