"Bugün yazmak içimden gelmiyor" dese de insan, yazı döner dolaşır insanın şurasında ve gelir tutuşturur eline kalemi, yazdırır.
Bazen bir sevgili, bir arkadaş, bir asker gibi; rica eder, buyur eder, emreder!
İzahı imkânsız bir bağ vesselam.
Bak içime gör beni, tut elimden sar beni, otur baştan yaz beni... gibi, der.
O halde madem öyle, bugün emir telakki ediyor ve başlıyorum..
Yine hangi duayı okudunuz anne, vurulduğum yerde güneş açtı. Yine mi ağladın? Cennet'te yağmur sağanak!
Onlar, onlar önden gidenler..
Hava çok güzeldi, oturmuş yarın yapılacakları konuşuyorduk ablamla.Yarın olur da eksiksiz biz olur muyuz bilmeden, bilemeden..
Telefon ardışık ancak bu defa acı acı çalıyordu.. ahizeyi kaldırdığım an hıçkırık yüklü sırılsıklam bir sesle Zeliha; "Şimdilik belli etme, otuz dört şehit var" dedi..
Ev değil bina çöktü üzerime bina! Ablama nasıl diyebilirim ki "metanet" diye, diyemedim..
Otuz dört can, otuz dört eş, otuz dört ana, otuz dört baba.. ve sayamayacağım kadar yetim çocuk!
Yine ateş düştü ülkemin sıvasız evlerinin yiğit çocuklar verdiği onlarca şehire, ilçeye, köye!
Oysa o gün hava iyi ve neredeyse Mayıs ayının ortasıydı. Bahardı ama nice yürekler bağır çağır yerden gökyüzüne ağladı! Zemheriye döndü her yer.
Kara haber ne de tez ulaştı! ne zaman toplandı bu mahşeri kalabalık, ne zaman asıldı onca bayrak ve ne zaman geldi o ambulanslar? Bu defa yaşayan yaşamayan her şey esas duruştaydı belki de!
Mayıs 2001 unutulmaz tarih..
Ne zaman şehit haberi gelse, aynı yerden kanayan can. Annesi girdi içeri, "kınanı getirdim yavrum" feryadı! Eşi; "ne olacak şimdi diyordu başı dik, dili gözlerinde! Üniformali askerleri gören yavru, "babam mı geldi" dedi.. unutmam, unutamam!
Hilal uğruna yanıyor yürekler! Şehitlik ne büyük mertebe..
İnsan ne için yaşarsa, onu örterler üzerine! Öyle oldu; fotoğrafları bir büyük çerçeve içinde silsh arkadaşlarının elinde ve melekler eşlik ediyor onlar için verilen sâlâ-lara, selamlara, ağıtlara!
Zaman durmaz ve her zaman olduğu gibi akıp gider! Acısı hala kor yüreklerde. Üzerinden geçse de yirmi üç yıl hiç unutulmaz, unutamazsın, unutmamalısın da!
Vatan onlar değil miydi, hudut tam olarak neydi, neydi bu ödenen bedel!?! Bedel vatanın candan aziz olmasıydı, öyle öğretilmedi mi; "her türk asker doğar" diye. Onlar varlığım türk varlığına armağan olsun diyenlerdi!
Ülke çıksın diye dardan
Can'dan geçtiler candan
Ana baba evlat yardan
Geçip geçip gittiler
Gitmediler mi? Gittiler!
Yıllar boyunca sayısız şehide şahit olup eşlerinin elini tutup çocuklarının başını okşayıp teselli etmek yok mu!.. hele ki bir çocuk ki unutamam, içim kanar şu sözlerine; "babamın üzerine toprak attılar, gözleri acımış mıdır?" Ömründen ömür alır, aldı, alıyor, alacak!
Bayrağın dalgalandığı her noktada evini cebinde taşıyan kahramanlar ordusunu bilmek, ayrı bir güven duygusu verir insana. Kahramanlar can verir yurdu yaşatmak için, can!
Biraz haber bakayım derken unutmadığım bir şehit babası vardı, onun o yavrusunun ardından bakan çaresiz suskunluğu mıh gibi zihnimdeydi! Duydum ki vefat etmiş, o bakış karesini koyarak ekrana, haberi sunuyordu bir ses..
O asıl baba, oğluyla birlikte o gün uzanmıştı o kabir içine, o gün!
Ah asıl baba; inanıyorum ki gerçek vuslatın gerçekleşmiştir inşallah şehidinle.
Allah rahmet eylesin.
O gün o vefat haberinin ardından dokuz asker daha şehit bugün!
Aynalı beşikte canan, bebek beledim
Büyüttüm besledim asker eyledim
Gitti de gelmedi canan buna ne çare...
Bu haber üzerine kaç ana vadesi dolana değin meleklerle el ele ağıt yakıp ağlayacak kim bilir?!
Kapattım haberleri.
Pencereden baktığımızda güneşi esirgemiyorsa Asuman; birileri bu günlerin bedelini ödediği içindir vesselam!..
Bizler Şahit Onlar Şehit!
VATAN SAĞOLSUN
Yine bir yolculuğa virgül koyup, tekrar buluşunca ya kadar her birinizi saygıyla selamlıyorum. Dua ile..
Asu Atasoy
İnşallah hakları helal değildir hak etmeyenlere